"TCK 216 Türkiye’de 'mantık dışı' uygulanıyor"
9 Şubat 2021Bir ayı aşkın süredir devam eden ve 500’ün üzerine kişinin gözaltına alındığı Boğaziçi protestoları kapsamında tutuklanan öğrencilerden üçü "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ile suçlanıyor. Öğrencilere yöneltilen suçlamaların dayanağı ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kamu Barışına Karşı Suçlar" bölümünde yer alan 216. maddesi.
Protesto gösterilerine katılan ancak ismini vermek istemeyen bir öğrenci, söz konusu tutuklamalara ilişkin, "Bir şekilde bir yerlerde görüş belirtmemiz, protestolara katılmamız ve hatta arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını talep etmemiz bile şu anda suç olarak lanse ediliyor. Bize halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekle yargılıyorlar, oysa isteklerimizin hepsi meşru" diyor.
Avukat Veysel Ok'a göre bir kimsenin TCK 216'dan yargılanması için, kullandığı ifadelerde ya da davranışlarında, halkın bir kesimini başka bir kesime karşı kışkırtması ve bunun somut bir tehlike ortaya çıkarması gerekiyor. "Bir sanat eseri Türkiye'de somut bir tehlike ortaya çıkarmıyor" diyen Ok, iddia edilen tutum ve davranışların kimseye zarar vermediğini ve dolayısıyla TCK 216'da belirtilen suç kapsamına girmediğini savunuyor.
Öte yandan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, protestocular arasında yer alan LGBTİ+ öğrenciler için "sapkın" ifadesini kullanırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, protestoculara "terörist" yakıştırmasını yapıyor. Bu ifadeler "nefret suçu" olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor.
Boğaziçi protestolarında gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan öğrencilerden biri, "Özellikle tutuklamalardan ve Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarından sonra ben ve birçok arkadaşım hakaret ve tehdit mesajları alıyoruz" diyor.
"Anayasada güvence altına alınmış protesto hakkımızı kullanmak isterken hedef haline getiriliyoruz" diyen bir diğer öğrenci ise "Toplumu yanlış yönlendiriyorlar ve bu yüzden biz her sokağa çıktığımızda nefretle karşı karşıya geliyoruz" diyor.
"Kamusal gücü olanlara karşı kullanılmalı"
TCK 216'nın Türkiye'de "mantık dışı" bir şekilde uygulandığını söyleyen Avukat Veysel Ok ise devlet yetkililerinin ifade ve davranışlarının somut tehlike barındırabileceğine dikkat çekiyor:
"Öğrencilerin kamusal gücü, silahı ya da kışkırtabilecekleri bir kitlesi yoktur. Oysa bir siyasetçinin, içişleri bakanın ya da cumhurbaşkanının kamusal gücü, yayın gücü, silahı ve kitlesi vardır. Haliyle onların hedef gösterici söylemleri ve davranışları somut tehlike barındırabilir. Eğer TCK 216'yı kullanmak istiyorlarsa öncelikle onlara karşı uygulamaları gerekiyor" diyor.
Ancak Ok, siyasetçilerin ve devlet yetkililerinin bu tür tutumlarının Türkiye'deki mahkemelerce ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini, eleştirel bakan kişilerin herhangi bir itirazına ise ceza davaları açıldığını söylüyor.
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç'ın bugün şahsi sosyal medya hesabında kullandığı ifadeleri hatırlatan bir başka öğrenci ise "Bizi hedef gösterenler, öldürmekle tehdit edenler dışardayken, biz öğrenciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, bileklerimizde kelepçelerle ev hapsinde tutuluyoruz" diyerek sitem ediyor.
Öğrenci Sendikası'ndan İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Arzum Yalçın, Boğaziçi protestolarının Türkiye’de iktidara bir şekilde karşı duran herkesin kendini içinde bulduğu bir hareket haline geldiğini savunuyor ve ekliyor:
"Bizi tehdit eden, bize hakaret edenlerin, cüretini ve gücünü, bizi toplum nezdinde hedef haline getiren iktidardan aldığını biliyoruz."
Sözlerinin tepki çekmesi üzerine açıklama yapan Kılıç, sözlerinin muhatabının öğrenciler olmadığını, kullandığı ifadelerin ise “bir şiddet ve nefret söylemi” içermediğini söylüyor.
Trakya Üniversitesi'nden yapılan açıklamada Kılıç'ın şahsi sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım nedeniyle, üniversite tarafından konuyla ilgilli soruşturma başlatıldığı duyuruldu. Öte yandan Öğrenci Sendikası, kullandığı ifadeler nedeniyle Kılıç hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Fatima Çelik
© Deutsche Welle Türkçe