Kundaklama ihtimali yüksek
26 Ağustos 201411 Ağustos'ta Berlin'de Türklerin yoğun yaşadığı Kreuzberg semtindeki Mevlana Camii ve Bielefeld'de Süleymaniye Camii'nde meydana gelen yangının ardından Almanya'daki farklı partilerden çok sayıda siyasetçi camileri ziyaret etti. Yangınlarla ilgili araştırmalar henüz tamamlanmadı. Ancak yapılan ön araştırmalarda camilerde yanıcı madde tespit edilmesi ve ülke genelinde camilere yönelik saldırıların artması, söz konusu camilerin kundaklanmış olması şüphesini artırıyor. Bu nedenle camileri ziyaret eden siyasetçiler de ülkede artan İslamofobiye ve olası ırkçı saldırılara dikkat çekiyor.
Berlin ve Bielefeld'deki camilerde inceleme yapmak ve temaslarda bulunmak üzere Almanya'ya gelen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de son üç yıldır Avrupa'da Türklere yönelik bu tür saldırıları not ettiklerini belirtti. Üstün, 2012 yılında sadece Almanya'da 67 ırkçı motifli saldırının olduğunu ve bunların 33'ünün İslam karşıtlığından kaynaklandığını söyledi. 2014’ün temmuz ayına kadar ırkçı 13 saldırı tespit edildiğini kaydeden Komisyon Başkanı, gelişmelerden endişe duyduklarını vurguladı. Üstün, Berlin Mevlana Camii'nde yaptığı incelemeler ve kendisine aktarılan bilgiler çerçevesinde kundaklama ihtimalinin güçlü olduğunu ifade etti. Yürüyen bir soruşturmaya müdahale etmek istemediklerini belirten Ayhan Üstün, “Çıplak gözle baktığımızda bunun bir inşaat olduğunu görüyoruz. Bu inşaatta bağlanmış elektrik yok. Binada yanıcı, parlayıcı madde yok. Böyle hızlı bir yangının dışarıdan bir müdahale ile olabileceğini basit gözlemlerle ifade edebiliyoruz. Aynı gün iki farklı şehirde ve dini tesislere saldırı yapılması da bizi yine kuşkulandırıyor. Biri Berlin’de diğeri Bielefeld’de. Aralarında 500 kilometre mesafe var. Bunun tesadüf olduğunu artık inanamıyoruz. Bunların planlı bir şekilde yürütüldüğünü tahmin ediyoruz''şeklinde konuştu.
“Irkçılıkla topyekûn bir mücadele gerekiyor”
Komisyon Başkanı, Neonazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünce işlenen ırkçı cinayetlere de değinerek, buna rağmen insanların Almanya’yı terk etmediğinin altını çizdi. Almanya'da yaşayan Türklerin Alman toplumunun bir parçası haline geldiğini vurgulayan Ayhan Üstün, federal ve eyaletler düzeyinde Alman kurum ve kuruluşlarından buradaki insanların din, dil ve temel özgürlüklerini tesis etmelerini beklediklerini aktardı.” Bazen dostlar arasında acı söylemler de olabilir. Bunun farkındayız. Ne eksik varsa, sorun nereden kaynaklanıyorsa mutlaka bunun tedbirlerinin alınması lazım.” diyen Üstün sözlerini şöyle sürdürdü:” Irkçılık maalesef Avrupa’da tarihi bir hastalıktır. Bunun da farkındayız. Bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Bu sadece polisiye tedbirlerle giderilebilecek bir durum değildir. Medyasıyla, eğitimiyle, bütün devlet kurumlarıyla bu hastalığın üzerine gidilirse ancak o zaman bir çözüm üretilebilir.”
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi ve CHP Mardin Milletvekili Mahmut Tanal da din ve vicdan özgürlüğünün temel hak ve özgürlükler içerisinde yer aldığını hatırlattı. CHP Milletvekili temel hak ve özgürlüklere büyük önem atfettiğini söyleyen Almanya'dan bu tür saldırılara karşı daha belirgin bir duruş ve daha etkin bir mücadele görmek istediklerini söyledi. Mahmut Tanal ”Almanya'da bulunan insan hakları savunucularının tamamını ilgilendiren bir husustur. Bu nedenle Almanya'daki insan hakları savunucularının din ve ibadet özgürlüğüne bunun uzantısı olarak örgütlenme özgürlüğüne destek vermesi lazım. Yani bu tür olayların yaşanmaması için bununla mücadele etmesi lazım. Daha etkin bir şekilde katkı vermelerini bekliyoruz” dedi.
© Deutsche Welle Türkçe
Özlem Coşkun